Aydın AMEDİ
MEŞRUİYET-1
Bismiilahirrahmanirrahim
Değerli okuyucular! her hayrın başı, her hayırlı kapının anahtarı ve her şerrin defedicisi olduğundan her işimize ve her sözümüze Allahın adıyla başlamak kadar bize doğruyu söyletecek ve sözümüze değer katacak başka bir şey yoktur.
Zaten yazımızın başlığından murat ettiğimiz şey de hayatın ve bilginin kaynağı olarak Allahın ismini ve diğer isimleri esas alan ve bu esaslara göre şekillendirilen ve dizayn edilen toplumsal yapılanmaları karşılaştırmaktır.
Evet meşruiyet dediğimiz şey sosyolojik anlamda kaynağı açısından bir kuralı veya bir bilgiyi benimsemeyi ve onu esas kabul etmeyi ifade eder. Dolayısıyla kaynağı açısından meşru kabul ettiğiniz bilgi ve kurallar bütünü toplumsal kuralların ve kanunların belirleyicisi olacaktır.
Asıl itibariyle geçmişte olduğu gibi günümüz toplumlarının problemlerinin temelinde de bu kavrama kaynaklık eden unsurlar yatmaktadır. İnsanoğlu yeryüzüne geldiği ilk günden bu yana İlahi bir gücün varlığını kabul etmiş ve bu varlığı bireysel ve toplumsal yaşantısının belirleyicisi olarak kabul etmiştir. Ancak egemen güçler veya hakim otoritelerin toplumsal kaynakları yönetme ve Sömürme hırsı ile insanoğlunun sınırsız ihtiyaçlarının bir neticesi olarak bitmek tükenmek bilmeyen arzularını tetikleyen nefs-i emmaresi zaman zaman bu varlığın koyduğu kuralların belirleyici olmasının önüne geçmiştir. İşte toplumsal ve bireysel sorunlar da tam olarak böylesi dönemlerde ortaya çıkmış ve çözülmez bir hal almıştır. Tarihin başlangıcında yaşanan sorunların, haksızlıkların, kargaşaların ve katliamların temelinde toplumun ve bireyin meşruiyet anlayışı yer aldığı gibi günümüz modern ve gelişmiş kabul edilen toplumların sorunlarının temelinde de kabul gören meşruiyet anlayışları yer almaktadır.
Yani İlk insana kardeşini öldürten nefs-i emareye dayalı meşruiyet anlayışı ile günümüz toplumlarını birbirinin hukukuna riayet ettirmeyen ve kardeşi kardeşin kanına girecek kadar gözü dönmüş hale getiren, güçlüye zayıfı ezdiren meşruiyet anlayışı arasında niteliği itibariyle hiçbir fark olmadığı gibi, Roma imparatorluğunun eğlence adı altında arenalarda insanları birbirine ve hayvanlara katlettiren zihniyet ile bugün üçüncü dünya ülkelerini açlığa terk ettiren medeni(!) dünyanın zihniyeti arasında isimden gayrı bir fark yoktur.
İsrail’e çoluk-çocuk, genç-ihtiyar, erkek kadın demeden insanları öldürten zihniyet ile Ortadoğu ülkelerinde sayısız insanı kıyımdan geçiren firavunların dikta yönetimlerinin zihniyeti arasında fark olmadığı gibi, The U.S.A(ABD)’nin ve Müttefiklerinin emperyalist emelleri adına Ortadoğu ve diğer dünya ülkeleri üzerinde uyguladığı baskı, şiddet ve vahşete kaynaklı eden zihniyetin meşruiyet kaynağı ile bir asra yakındır ülkemizde Müslüman toplumu ve İslami değerleri hedef alan zihniyetin meşruiyet kaynağı arasında da fark söz konusu değildir.
Şu yukarıda söylenenlere bu yazıyı okuyan tüm okuyucuların “öyledir” dediğini duyar gibiyim. Ancak aynı zamanda bu zalim zihniyetin meşruiyet kaynağı ile alternatif zihniyetin meşruiyet kaynağı arasında ne tür farklılıklar var diye kafalarda soru işareti belirdiğinide biliyorum. İnşaallah sonraki yazılarımızda bu konuya ilişkin açıklamalarımız devam edecek.
VEKİL OLARAK BİZE ALLAH YETER.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.