Muhammed Ali AKAY
Meyhanelerin Yolları Camilere Çıkar
Kutlu doğum etkinlikleri vesilesi ile Antalya'ya ailece gittik. Bu şehri gezelim dedik. Kale altından Yivli Minareli camiden aşağıya, sahile doğru indik. Deniz, gerçekten de Allah'ın kudretini gösteriyor. Genellikle dindar halkımız sahillerden hep kaçar. Fuhşiyatın, içkinin alenen olduğu, turistlerin kirlettiği sahillerimizi ne yazık ki bu ülkenin asli insanları kullanamıyor. Sıcakların başlamamış olması fırsattı. Kirli olmasına kirliydi amma yaz aylarındaki münkerat yoktu.
Sahili de gezip denizin maviliğinde Kudret kaleminin renklerini görmek güzeldi. Turistler vardı. Bizim insanımızdan daha çoktu. Antalya'nın dindar insanları ile konuştum. 7 yıldır inmedim sahile diyen takvalı insanlarla. Genç olup da Allah'a yakınlaşmayı arzulayan kardeşler de sahilden uzak duruyorlardı. İlk kez bu şehre gittiğimiz için bir de aile de yanımızda olunca indik. Aslında Allah'ın nimetidir sahiller. Buralardan kaçmak yerine buraları da İslam'ın ölçülerine uygun bir şekilde halkımızın kullanımına sunmamız gerekiyor. Bu konuda kimse kafa yormuyor. Peygamber Sevdalıları, cahili düğünlere alternatif olarak İslami düğünleri yaygınlaştırdı. Hamdolsun başarılı da oldular. İnanıyoruz ki bu konuya el atsalar hükümete ciddi fikirler verebilirler. Yetkililer turistleri düşündüğü kadar dindar halkımızı da düşünmeli değil mi? Bizim olan bir nimetten neden yoksunuz?
Neyse, sahilde gezdik ve diğer yoldan yukarı doğru çıkmaya başladık. Tabi küçükler yorulmuştu. Bir an önce bir yerde oturup dinlenmeyi ve yemek yemeyi istiyorduk. Fakat yolun tamamı meyhanelerle doluydu. Buradan bir an önce uzaklaşmalıyız hissiyle çocukları kucakladık. Ve hızlı adımlarla yürüdük. Sarhoş olmuş iki gencin zillet dolu haline acıdık. Bazı insanlar beddua ederler. Ama peygamberimiz Hz İsa'nın Kuran'da geçen duasını sabahlara kadar rükuda ve secdede okuduğunu bildiğimiz için şu dua dudaklarımızdan döküldü: ‘RABBİĞFİR Lİ KAVMİ, İnnehum la ya'lemun' yani ‘Rabbim kavmimi bağışla, çünkü onlar gerçekten de bilmiyorlar.' Acıdık. Bu insanlara sahip çıkılmalı dedik.
Yol bitmek üzere iken karşımıza bir de cami çıkmasın mı? Baktım camiye; meyhanelerin yolları camiye çıkıyor. Sesli bir şekilde: ‘Ey cami! Hidayet bakımından ne kadar da fakirsin.' dedim. Evet, Tekeli Mehmet Paşa camiinden bahsediyorum. Sahilden çarşıya doğru çıkan yolun sonunda bu tarihi cami ile karşılaşırsınız. 1600'lü yıllarda Osmanlı sadrazamlarından olup sadece 9 gün sadrazamlık yapan bir paşa tarafından inşa edilmiş. Camiye turistlerin ilgisi çok. Bu tarihi camilerde diyanet ciddi bir çalışma başlatsa münkerat yok olup gider.
Bu sözlerimi ve yaşadıklarımı Antalyalı dindar kardeşlerle paylaştığım zaman bir arkadaş da o cami ile yaşadığı bir olayı anlattı. ‘Biz iki arkadaş namaz bitiminde camiye yetiştik. Hoca camiyi kapatıyordu. Namaz kılacağız diye itiraz ettik. Hoca, dışarıda kılın dedi. Ve kapattı. Tam gideceği sırada bir grup turist geldi, Hoca heyecanla turistlere, Hoş geldiniz deyip camiyi açtı. Baldırı çıplak turistlerin camiye girmesi bizim ise camiden kovulmamız çok ağrımıza gitti. Hocam şikayet edeydiniz müftülüğe, dedim. Yahu 90'lı yıllarda hocayı şikâyet etsen bu durumda sen suçlu çıkarsın dediler güngörmüş, sakal ağartmış ağabeyler.
Evet, Antalya ve kıyı şehirlerimizi yeniden dizayn etmeli, bu şehirleri dindar halkımızın da kullanımına uygun hale getirmeliyizEvet, her gün Rabbena Atina duası ile iki dünyada da nimet isteyen müminler asli haklarını talep edip almalıdırlar. Son söz olarak sahillerde bu ülkenin dindar insanlarının da hakkı var.
Dünya ve ahiret hayrına erişmek dileğiyle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.