Nezir TUNÇ
MHP'nin af teklifi ve Müslüman mahkûmlar
MHP af teklifini meclise sunmaya hazırlanıyor…
Gerekçeleri ise: Tutuklu ve hükümlü sayısı, insan haklarına aykırı şartlar ve cezaevlerindeki kapasite sorununa dikkat çekiliyor. Ayrıca sayıları 200 bin civarı olan mahkûmların, “isyan” başta olmak üzere devleti zora düşürecek olaylar çıkarabileceği ihtimaline vurgu yapılıyor.
Ak Parti, “af” konusunda MHP ile aynı görüşte değil. Dört gün önce Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “af gündemimizde yok” açıklamasını yapsa da MHP bu teklifi TBMM'ye sunmaya kararlı. Neticeyi hep beraber göreceğiz.
Yukarıda sıraladığımız MHP'nin af gerekçelerinin birçoğu doğru ve haklı gerekçelerdir. Ancak bu haklı gerekçeler üzerinden haksızlık ve hukuksuzluk yapılırsa toplum vicdanı bir kez daha yaralanacak ve hukuk eliyle adam nasıl kayırılır bir kez daha görmüş olacağız.
“Kader mahkûmlarını topluma kazandırma” gibi masumane(!) ifadelerle yeraltı dünyasının önde gelen isimleri, mafya ve suç örgütlerinin liderleri af kapsamına alınacak. Rabbim Allah'tır dedikleri için kumpaslar sonucu yirmi yılı aşkın bir süredir zindanlarda çürümeye terk edilen mazlumlar bu kapsamın dışında olacak ha!
Benzer filmleri daha önce de izlemiştik. Böcek soruşturması, Balyoz ve Ergenekon davası sanıklarının mahkûmiyetleri Yargıtay tarafından onaylanmasına rağmen yine bir şekilde tahliye edildiler. Ancak on yıllardır asılsız delillerle mahkûm edilen Müslüman mahkûmlar konusunda hiçbir gelişme olmamıştı.
Adamına göre hukuku şekillendirmek yerine kamuoyunun vicdanını rahatlatacak adımlar atılmalıdır.
Eğer AK Parti'nin eliyle MHP'nin teklifi kabul edilir ve Müslüman mahkûmlar için somut bir adım atılmazsa müsebbipler toplumun vicdanında mahkûm olacaklar. Aynı zamanda Müslüman halkımızın AK Parti'ye olan bakışı da değişecek.
Konuya binaen bir hikâye ile yazımı bitirmek istedim.
Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman'a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hz. Süleyman, dervişi hemen huzuruna çağırtır ve sorar;
“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
Derviş kendini savunur ; “Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki; “Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”
Kuş kendini savunur; “Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah'tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Kuş o anda; “Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden” diye sorar Hz. Süleyman.
Kuş sebebini şöyle açıklar; “Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar... Siz en iyisi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın... Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”
Ne dersiniz; Müslüman mahkûmların yaşadıkları, bu hikâyeye uymuyor mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.