Abdulhakim SONKAYA
Milli Eğitim Değil “Milli Öğretim” Bakanlığı
Eğitim ve öğretim hassasiyeti ve buna bağlı sorunlar çağımızın en önemli meseleleri arasında yer alıyor. Aile toplum devlet her biri kendi çapında bu konuyla yakından ilgileniyor.
Eğitim alanında sayısız teorik ve pratik çalışmalar yapılıyor ancak hiçbiri eğitim konusunda ideal yöntemi ve arzulanan sonucu ortaya koymaya yeterli gelmiyor. Aksine çoğu zaman meydana gelen olumsuzluklar yan etkiler beklenen yararı geride bırakıyor.
Biz bu makalede meseleyi öyle çok geniş ve detaylı ele alacak değiliz sadece kesin olarak bir hususu ifade etmek istiyoruz:
İlahi yasalara göre öğretim aktif, eğitim pasif bir metoda dayanır.
Öğretim; aktifliği, bilginin alınması konusunda gayretli olmayı ifade eder. Bilginin elde edilmesinde pasif olmak bir usul değildir, aksine bilgi bir çaba bir gayret gerektiriyor. Hz. Musa bilgiyi elde etmek için “gerekirse bir asır boyunca yol alırım” dedi. Bu da öğretimde bilginin elde edilmesinde gayretin ve çabanın önemini ve gerekliliğini ortaya koyuyor.
Buna karşılık eğitim-terbiye bunun tam tersidir. Eğitimde pasif ve durağan olmak esastır. Çünkü terbiye-eğitim insanın kodlarında saklıdır. Hakkın Rab ismi terbiye-eğitim işini kendi üzerine almıştır. Terbiye kazanılan bir şey değildir aksine terbiyesizlik kazanılan bir şeydir. Bu nedenle terbiyede çocuğa bir şey vermek gerekmez sadece hariçten olumsuz bir şey almasını engellemek gerekir. Eğer çocuğun hariçten olumsuz bir şey alması engellenirse en sağlıklı yöntemle eğitilmiş olur. Çünkü Hak Teâlâ, insanı boş bir kaset olarak dünyaya göndermemiştir.
Eğitimin temeli, zeka değil duygudur. Çocuk yerinde üzülmeyi ve sevinmeyi bildi mi onun eğitimi tamdır. Eğitim çocuğa yeni ve farklı duygular kazanma işi değildir duyguların bozulmasını önlemektir.
Günümüzde eğitim adına çocuklara verilen her şey onları bozmaktan başka bir işe yaramıyor. Çünkü eğitim adına hariçten verilen her şey doğal ve fıtri kodları bozuyor. Çocukların duygusuz yetişmelerine sebep oluyor bu da onları nankörlüğe, aşırılığa sevk ediyor.
Çocuklarımız dış etkilerle hiçbir şekilde eğitilmiş olmuyor. Eğitim namına dışarıdan alınan her şey çocukların safiyetini doğallığını bozuyor.
Eğitim ve terbiye çocuğun olabildiğince dış etkilerden korunmasıdır. Öğretim ise çocuğun tamamen dışarıya yönelmesidir. Bu şekilde çocuk içten bir eğitime samimi bir terbiyeye geniş bir bilgiye sahip olur aksi takdirde çocuklar duygusuzlaşır ve duygu olmadan alınan her bir bilgi çocukları robotlaştırır.
Okullar eğitim yeri değil sadece öğretim yeri olmalıdır. İlkokuldan üniversiteye kadar okulların işi sadece öğretim olmalıdır. Sistemli düzenli ve aşamalı bir öğretim sistemiyle kabiliyetlerine göre bilgiyle donatılmaları esas olmalıdır.
Hatta bazıları bunu tuhaf karşılayabilir ama “MİLLİ EĞİTİMİN” ismi “MİLLİ ÖĞRETİM” olmalıdır. Öğretim, bilginin aktarılmasını, artırılmasını ve kullanılmasını sağlamakla görevlidir, bu arada bilgi ahlakı önemlidir. Kişinin ihtiyaç duyduğu bilgiyi vermek yeterlidir. Bilgiyi sırf kendi hırs ve emelleri için kullanan karun anlayışına engel olmak da gerekir.
Nitekim “bizi eğit denilmesine karşılık bize öğret” deriz. Olaya sentaks yönünden baktığımız zaman dahi olayın iç yüzü ortaya bilbedahe çıkmaktadır. Şöyle ki bizi eğit dediğimiz zaman nesne biz olurken bize öğret dediğimizde ise dolaylı tümleç oluruz bu da şu anlama gelir öğretim ile fıtrata müdahale edilmezken eğitim ile doğrudan fıtrata müdahale edilir, bunun sonucu olarak da doğallığı bozulmuş sanal bir nesil ortaya çıkar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.