Abdullah KAVAN
Mısır hukuku bilindiği gibi
Zulümlerin had safhaya çıktığı Mısır'da, yapılan darbe sonucu görevinde uzaklaştırılarak cezaevine konulan Muhammed Mursi'ye Kahire'nin adil(!) mahkemeleri sözde Katar adına casusluk davasında biri müebbet (25) biri de 15 olmak üzere 40 yıl hapis cezası verdi. Sipariş üzere kurulmuş mahkeme, kararlarını bir bir veriyor. Karar, idam değil müebbet yönündeydi. İdam cezasını vermeyerek adeta ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir. Müebbet cezaya razı olmanın hiç bir gerekçesi de yoktur. Darbeci cunta, dışarıdan aldığı destekle iktidara gelmiş, sandıkla gelen iktidar devrilmiş ve sözde mahkemelerle kararlar veriliyor. Dikkat ettiyseniz bu tablo Türkiye'nin ilk Cumhuriyet yıllarını hatırlatıyor. İstiklal mahkemelerinin fotokopisi gibi duruyor. Benzerlik babında; Adnan Menderes'in başına ne geldiyse bugün Mursi ve arkadaşları onları yaşamaktadır. O günlerde Yassıada Mahkemesi reisi, o şartlarda bile terbiye dâhilinde müdafaalarını yapan devlet adamlarına hiç sıkılmadan “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor!” demişti. Bunu diyen kukla hâkimler bir kuvvetten emir alıyor ve idam kararları veriyorlardı. Bugün aynı zihniyet, hatta çok daha beteri Mısır'da yaşanıyor.
Peki, netice ne oldu? Ve bu kararlar vicdanlarda nasıl yankılandı? 25 sene sonra Yassıada'da asılanlardan özür dilendi ve onlara itibarlarını iade etmek zorunda kaldılar. O kukla Mahkeme'nin buyrukla karar veren savcı ve hâkimleriyse, insan içine çıkamadan evlerinde bir başına yaşayarak ölüp gittiler. Onlar masum insanlara hapis ve idam cezalarını verdiler. Amme vicdanı ve tarih ise onlar için en ağır hükümleri verdi. İnanın Mısır'da olanlar da bundan farksız değildir ve çok daha ötesinde tablolar yaşanmaktadır. Fakat tarihte olduğu gibi, cunta güçleri çok kısa bir zamanda halkın gücü karşısında yenilecekleri ve vicdanlarda olduğu gibi reel'de de kaybedecekleri kaçınılmazdır. Tarih sayfalarına da kara bir leke olarak yer alacaklardır.
Evet, Mısır'da darbe ile iş başına gelen Sisi'nin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Mursi'ye ve İhvan üyelerine karşı hukuksuz yaptırımları devam ediyor. Peki, Mısır'daki bu gelişmeler nasıl okunmalı? Mısır'ın cunta yönetimi açısından bakıldığında tabandaki gerginliği belli bir düzeyde tutmak istedikleri ve idamdan ziyade müebbet kararlara yöneldiklerini görüyoruz. Darbeci Sisi'nin gerginliği belli bir düzeyde tutmak istediği ve idamın gerçekleşmesi halinde olayların nereye taşınacağını tahmin ettiği için bu kararların, idamdan çok müebbet yönünde talimat veriyor. Mısır'ın bir diken üstünde olduğu ve bir kıvılcımla bu dikenlerin kendi yapay iktidarlarını devireceklerini tahmin ediyorlar.
Bütün bunların yanında iç fotoğraftan ziyade dış fotoğrafta gözüken ve bu neticeleri doğuran sonuçları görmek mümkün: Özellikle Ortadoğu Müslüman devletlerin kendi iç ve dış meselelerine yoğunlaşmışken; İslam düşmanlarının istediği gibi at koşturmalarına sebep olduğunu görüyoruz. Bugün Sisi'nin istediği gibi ihvan'lara zulmetmesi ve bu yönde “tiyatro mahkemeler” kurması bu tablonun neticelerindendir. Bu tabloya karşı en büyük tepkiyi gösteren Türkiye'nin bile sesinin yeterli düzeyde çıkmadığını görüyoruz. Özellikle kendi meselelerine yoğunlaşmış bir Türkiye'nin, Mısır'ın “cunta yönetimine” istediği baskıyı kurması elbette beklenemez… Bunun içindir ki emperyal güçlerin, Müslüman ülkelerin rahatlamaması ve bir araya gelmemesi adına her türlü şarlatanlığa başvuracakları kesindir. İhvan'la birlikte, sıkıntıdaki bütün Müslümanların rahat bir nefes almanın tek yolu; bir şekilde birlikteliği sağlamakla olur. An itibariyle bu zor gözükse de Ortadoğuda oluşan tablolar bunu bir şekilde doğuracağa benziyor. Çünkü uzun sürede bütün Müslüman devletler, bu İttifaksızlıktan zarar görüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.