Dr. Abdulkadir TURAN
Mısır’ın yirmi bir mücahidesi ve Müslüman kadın
Mısır’ın yirmi bir kızı… Sisi cuntasını protesto ettikleri için tutuklandı. Cunta yönetimi, tepkiler karşısında yaşı on sekizden küçük mücahidelerden yedisini beraat etti, diğer on dördünün cezasını ise bir yıla düşürdü ve onları tahliye etti. Şehide Esma’dan sonra bu yirmi bir mücahidenin İslam ve kadın konusunu yeniden gündeme getirmesi bekleniyor.
Cezayir’in Fransa’ya karşı kurtuluş savaşını dünyaya duyuran Frnatz Fanon, Batı’nın İslam dünyasını işgalde kadını müttefik edindiğini söylüyor. Fransızlar, Cezayir’i işgal günlerinde kendi yanlarında yoksulluktan dolayı çalışan hizmetli kadınları Cezayir kadını için model yapma yoluna gidiyorlar. O yoksul kadınlara “Çarşaftan Kurtulma Günü” diye bir etkinlik bile yaptırıyorlar; işten atılma korkusu içindeki kadınlar, bir gün kent ortasında toplu halde törenle çarşaflarını çıkarıyorlar.
Mısır’da Muhammed Mursi’nin görevde olduğu günlerde bu müttefik kuvvet öne sürüldü ve Tahrir Meydanı, Batı basını tarafından kadının İslam’dan kurtuluş meydanı gibi yansıtıldı. Bugün de kadın konusu, Batı tarafından adeta cuntayı savunma gerekçesi yapılıyor. Batı, Mısır’da sözde kadın haklarına sahip çıkmayı, kendi toplumu nezdinde Sisi cuntasına sahip çıkmanın insani gerekçesine büründürüyor.
12 Kasım 2013’te Mısır’ın resmi yayın organı konumundaki Ahram Gazetesi’ne açıklamada bulunan Reuters’in CEO’su bayan Monique Villa, Mısır’ın kadınlar için Arap dünyasının en kötü ülkesi olduğunu, kadınların yüzde doksan dokuzunun şiddet gördüğünü iddia ediyor. Ona göre Mısır’daki durum gaddarcadır. Mübarek’in görevden alındığı tarih kast edilerek “Ocak 2011 Devrimi Mısır’a kadın hakları konusunda ne sağladı?” sorusuna karşılık Reuters CEO’su “Mısır’da siyasal İslam’ın yükselişi laikliğe darbe vurdu. Kadın hakları alanındaki kazanımların çoğu kaybedildi. Kadınlar şu anda onur mücadelesi veriyorlar; şu anda Arap Baharı öncesinde sahip oldukları bazı hakları yeniden elde etmeye çalışıyorlar. Kadınların Arap Baharı’nın en çok kazananı olacağı umuduna karşılık en çok kaybeden kadınlar oldu. Kadınlar, Mübarek yönetimi altında çok daha iyi durumda idiler” diyor. Reuters yöneticisi, dikkatleri Tunus’a da yöneltmeye çalışıyor. Diktatör Habib Burgiba’nın Tunus kadınına eşit haklar tanıdığını söylüyor.
Mısır’da kadının modernleştirilmesi yeni bir konu değil. İki yüzyılı aşkındır Batı, Mısır kadınını çağdaşlaştırma adına bir proje yürütüyor. Sisi cuntasından önce Suudi finanslı Şarq’ul Evsat Gazetesi’nde Ataullah Muhaciri, şu satırlara yer veriyordu: “Hürriyet ve kanaat serbestliği konusunda başörtüsü mihenk taşıdır. Biz, Afganistan’da başörtüsü takmadığı için öldürülen, işkence edilen kadınlar biliyoruz. İran’daki kadınların durumu biliniyor. Mısır’da başörtüsüne karşı mücadelenin uzun bir tarihi vardır. 1924’te Hüda Şe’ravi başkanlığında kurulan Mısır Kadınlar Birliği, Mısır kadınının başörtüsünü çıkarması için cesur bir mücadele verdi. Bu yolda 1944’te Kahire’de Arap Kadınları Kongresi düzenlendi. O kongrede nice kadın, başörtüsüz yaşama hakkını savundu. Kadının “bütün kayıtlarından” ve başına konan örtüden kurtulmasını savundu. Kasım Emin, 1899’da “Kadının Serbestiyeti” adlı kitabı yayımladı ve “Kadının başını örtmesi İslam’dan değildir” dedi. Muhammed Tantavi de (El Ezher’in eski şeyhi) 2009’da nikab İslam’da farz değildir, adettendir, ibadetten değildir, dedi.”
Bugün Mısır’da işte bu zihniyet iktidarda. Bunların dünya görüşüyle CHP’li Nur Serter’in, İşçi Partili Doğu Perinçek’in dünya görüşü arasında bir fark yok.
Esma’nın şehadeti onların “kadını kurtarma” iddialarının yalan olduğuna dair bir şehadetti ve şimdi yirmi bir Müslüman kızın mücadelesi… Onlar, fiili olarak cunta rejiminin ve onun destekçisi Batılı rejimlerin yalan söylediğini ispatladılar. Batı medyası onları gözden kaçırmaya çalıştı ama cunta tepkilere boyun eğmek zorunda kaldı.
İslamî mücadelenin daha ilk noktasında bir kadın olarak Hz. Hatice annemiz vardır. Medine döneminde de Hz. Âişe annemiz ilmiyle, Hz. Fatıma örnek bir nesil yetiştirmekle daima ön plandaydılar. Ensar kadınları da hem anne hem mücahide idiler. Saadet Asrı’ndan sonra Müslüman kadın adeta hayatın dışında kaldı. Rabiat’ul Adeviyye gibi mutasavvufeler ve Eyyübilerin müderrise kadınları dışında kadınlar anılmaz oldu.
Miladi 20. yüzyılda Mısır’da Zeyneb Gazzali başta olmak üzere İslam Dünyasının dört bir yanında Müslüman kadın adını duyurdu. İslam’a hizmet etti. Ancak o büyük akım bir anda durdu ve Müslüman kadın yeniden hayatın dışında kaldı. O neslin ardından adını dünyaya duyuran bir tek Müslüman kadın yok.
Mısırlı yirmi bir mücahide, Müslüman kadının asla sömürgeci güçlere teslim olmayacağını, onların yalanlarına kanmayacağını bir daha kanıtladı.
İnşaAllah Mısırlı yirmi bir mücahidenin mücadelesi, İslam dünyasında kadını, Zeyneb Gazzali günlerinde kazandığı konuma yeniden çıkarır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.