Hasan SABAZ
Modern cehalet
Balyoz Darbe planı iddiasıyla tutuklanan ve ceza alan emekli ve muvazzaf subaylar, konjonktür değişikliği sonrası topluca tahliye edildiler.
Dijital verilerde oynamalar, tarihlerdeki kimi değişiklikler, kimi savunmaların alınmaması gerekçe olarak gösterildi tahliye kararlarına; ama hemen herkes meselenin farklı olduğunun farkında.
Çıkanların kameraların karşısına geçip konuştular.
Kimisi esip gürledi, kimisi de çekilen sıkıntılar üzerinde durdu.
Darbe planının “1 numarası” olarak bilinen Çetin Doğan’ın sözleri ise “skandal” olarak yansıtıldı medyanın bir kısmı tarafından.
Çetin Doğan’a “çatı aday” soruldu.
İhsanoğlu’nun “Siyaset dine, din siyasete karışmasın” sözünün olduğunu söyledi, Doğan. Ve devam etti:
“Bu çok doğru; ama din eğer dar anlamda dünyayı inşa eden bir hale gelir, yani şeriat düzenini yaymaya kalkarsa, devlet buna karışır. Devletin dine karışması, din sınırları içerisinde kalması içindir. Onun ötesinde iman ve itikadı kimse sorgulayamaz. Laik düzenin temeli de budur. Osmanlı bile ne demiş son medeni hukuku Mecelle’de: “Zaman değişince ahkam değişir” Bugün yaptığımız kanunları bile 10 yıl sonra yeterli bulmuyoruz. Reform niteliğinde 7. yüzyılda yapılan yasalar, Arap toplumunu geliştirmek için, bugün ebedi ve ezeli olarak kalmasına imkan var mı? Geçerli mi? Bugün o zaman ne için kanunlarımız var? Bu konular açıklığa kavuşsun. Laikliğin ne olduğunu iyi anlayalım.”
Çetin Doğan, Kemalist bir laik olduğu ve sözleri de aldığı eğitim ve durduğu yerle uyumlu olduğu için çok da garip karşılanmamalı.
Yani söylenenler hiç de öyle skandal sözler falan değil.
Asıl skandal ve çelişki ise Egemen Bağış’ın hakaretlerine sessiz kalanların Doğan’a yüklenmesi.
Demek ki, sözün ne olduğuna değil söyleyene bakılıyormuş!
Biz yine de Çetin Doğan’a ve açıklamasına dönelim.
İslam hukukunu tanımlarken “7. Yüzyılda Arap toplumunu geliştirmek için yapılan yasalar” demek için bir insanın İslam kültürüyle hiçbir bağının olmaması gerekiyor.
Doğan, zihin dünyası ve yaşam tarzı açısından böyle bir süreci yaşıyor.
Doğan’ın kızı Pınar ile evli olan damadı Dani Rodrik bir Yahudi. Bu kadar da değil.
Çetin Doğan’ın oğlu Barış ile evli olan gelini Gülden Mesara da bir Yahudi.
İslam kültüründen bu kadar uzak işte.
Bu yüzden İslam Tarihine oryantalist bir bakış açısıyla bakıyor. Oryantalistler, İslam kültürünü, Arapçı, bedevi ve yüzeysel gösterebilmek için büyük bir çaba harcadılar.
Onlar işlerini kendilerinden istendiği gibi yaptıkları için çok da yadırganmıyorlar.
Ama Çetin Doğan’ın durumu farklı.
İslam kanunlarına laf atıyor ve onun yerine insanın keyfine göre kanunların değişmesi gerektiğini söylemeye çalışıyor.
Mesele eski değil yani. Doğan ve aynı zihin kodlarına sahip olanlar mesela ısrarla 1960 anayasasını savunurlar, hatta daha da geriye gidip 1930’lu yılların özlemini dile getirirler.
“Değiştirilmesi teklif dahi edilemez” kanunların varlığından hiç rahatsız olmadıkları gibi, değiştirilmesini teklif edenleri neredeyse “vatana ihanetle” suçlarlar. Ama İslam Hukuku gündeme geldiğinde bir anda değişimci oluverir ve “insanın ihtiyaçları”ndan söz etmeye başlarlar.
İnsanın ihtiyaçları da farklılık gösterebilir öyle değil mi?
Tabii bunun da bir sınırı var.
Mesela biri “Ben şeriat istiyorum” dediğinde bu olmaz; ama biri “Ben yontma taş devri yaşam tarzını istiyorum” derse “yaşam tarzı tercihine karışılmaz” diye onay verilebiliyor.
İnsanı insanlıktan çıkaran ahlaksızlıklara ve iğrenç yaşam tarzına onay vermenin geriye gidiş ya da “modern cehalet” olmadığını kim söyleyebilir.
Tefecilik, bankacılığa; köle ticareti, fuhuş sektörüne dönüşmüş durumdadır.
Güçlüler hiçbir ilke ve hukuk tanımadan işgal etmeye ve katliama devam ediyorlar.
Bin yıl önce de üç bin yıl önce de öyleydi.
Değişen sadece tanımlar ve kıyafetler değil mi?
Geçen yüzlerce yıla rağmen bu zulüm ve haksızlık tezgahına direnen, sadece İslam’dır ve İslam, Hz. Adem’den günümüze kadar gelen tek hak dinin adıdır.
Doğan’ın zihniyetine göre güçlü olan insanlar kendileri için kanunlar değiştirebilirler ve gücü az olanlar ise bu kanunlara uymak zorundadır.
İlahi kanunları reddeden zihniyet, insanın insana tahakkümüne yeşil ışık yakıyor.
Ve en acısı da “modern” sandığı bu zihniyetin köklerinin binlerce yıllık “cahiliye” ideolojisine dayandığını bilmiyor.
En kötü cehalet de bilmediğini bilmemektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.