Abdulhalim SEÇKİN

Abdulhalim SEÇKİN

Modyss açıklaması ve etkileri

Piyasalar devamlı gelen açıklamalar altında şekilleniyor. FED faizi 4 kez artıracağı açıklamasında bulunmuştu. Tüm döviz yatırımcıları faiz artırımının yapılacağı birinci açıklamaya göre alımlarını yapmışlardı ve bu karara kadar alım yaptılar. Açıklamanın arefesinde aldıklarını TL'ye çevirdiler. Yapılan artış 0,25 puanlık cüz-i bir rakam oldu. Ardından TCMB politika faizini arttırmazsa kurlar zıplar diye sanal korku oluşturuldu. TCMB politika faizini artırmadı ve dolar çakıldı. Bist yükseldi. TL değerlendi.

Bu olumlu havayı bozma isteğinden olacak ki uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Türkiye'nin kredi notunu "Ba1" olarak teyit etti ve görünümünü "durağan"dan "negatif"e çevirdi.
Moody's'ten yapılan yazılı açıklamada, Türkiye'nin "Ba1" seviyesindeki kredi notunun korunduğu bildirildi.

Kredi notunun teyit edilmesinde, Türk hükümetinin ekonomik ve finansal gücü ile ülke ekonomisinin yapısal dinamizminin önemli rol oynadığı belirtilen açıklamada, "Moody's ekonomideki dinamizmin, yapısal reformlar uygulamaya konulması ve politik belirsizliğin artması durumunda kuvvet kazanacağını bekliyor" değerlendirmesine yer verildi.

Türkiye'nin "durağan" not görünümünün "negatif"e çekildiği duyurulan açıklamada, bu karara gerekçe olarak, "Türkiye'nin kurumsal gücündeki aşınmanın sürmesi, zayıflayan büyüme görünümü, kamu ve dış hesaplara yönelik artan baskı ile bunların sonucunda artan kredi şoku riski" gösterildi.
Açıklamada, jeopolitik ve iç siyasetten kaynaklanan siyasi risklerin azalması ve kurumsal çevrenin güçlenmesinin Türkiye'nin kredi notunu olumlu etkileyebileceği vurgulandı.

Görünene göre kararda dört unsur etkili oldu:

-Türkiye'nin kurumsal gücünde yaşanan erozyonun devamı

-Zayıflayan büyüme görünümü

-Kamu ve dış ödeme dengeleri üzerinde artan baskılar

-Ve sonuç olarak artan kredi şoku riski

Kurumsal gücün erozyonundan kasıt FETÖ mensuplarının ihraç edilmesi ve tasfiyesidir. Bu dış güçlerin hoşuna pek gitmemiş olacak ki bu bir kurumsal erozyon ve zayıflama olarak gösteriliyor. Hakikatte kurumlardaki FETÖ gerçek bir devlet seviyesine çıkmıştı ve neredeyse devlet paralel onlar asıl olmuştu. Dış güçler, bu gücün üzerinden diledikleri zaman dilediklerini yapabilecekleri hesabını yapıyorlardı. 28 Şubat kararları, 27 Nisan E-Muhtırası ve 15 Temmuz darbe girişimi bunun birer örneğidir. Hala da kurumlar FETÖ'den tamamen temizlenmiş değil. Gizli bir güç olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Temizlenmeleri de uzun zaman alacak gibi. Devletin yerine geçmek isteyen böyle bir gücün tasfiyesi erozyon mu yoksa güçlenme midir?!!!

Büyüme görünümünün zayıflaması sürekli dış baskılardan kaynaklanıyor. Son Hollanda, Almanya ve İsviçre'nin politik tavırları da bunun açık göstergeleridir.

Siyasi belirsizliğin artması ekonomiyi zayıflatacağı açıklamasında bulunuluyor. Ancak siyasi belirsizlik artmayacak ve siyasi bir güçlenme yaşanacaktır. Güç birliği sağlanacak ve çok kafalılıktan kurtulacaktır. Çok büyük bir ihtimalle sandıklardan "EVET" çıkacaktır. Bu da siyasi gücün belirsizleşmesi değil güçlenmesi demektir. Ancak bu dış güçlerin işine gelmez elbette. Dışa bağımlı olmayan bir Türkiye, onların isteği değildir. Onların istediği güçsüz, hasta ve dışa bağımlı bir Türkiye'dir. Bu yüzden onların istediği eski Türkiye'dir. Dolayısıyla "HAYIR"dır.

Siyasi güçlenme, siyasi güç demektir. Siyasi güç iktisadi güç anlamına gelir. İktisadi güç de tüm vatandaşın müreffeh bir hayat sürmesi demektir.

Ancak müreffeh hayatla beraber ahlaki bir gevşeme de yaşanıyor/yaşanacaktır ki bu da olumsuzluktur diyor ve sizi Allah'a emanet ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.