Muhabbetle esrimeyen, zulmetle eprir

Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.

“muhabbet; akılların düşünemediği, gözlerin göremediği gizemli bir hâl…”

Cennet gibi mi yani? Cenneti de tam manasıyla düşünmek ve tasavvur etmek mümkün değil ya hani. Muhabbet de cennetten bir cüz mü acaba? Cennetteki hâlleri dünyadayken kısmen de olsa yaşamak muhabbetle mümkün müdür? Muhabbet, cennetin bir mücevherinin ışıltısı mı ki dünyanın bütün şaşaasını geri planda bırakıyor? Yoksa cennet nehirlerinden bir damla mı? Yoksa muhabbet, cennetteki hurilerin bir tatlı bakışı, cennetteki pınarların akışı, cemalullahın yürekleri yakışı mıdır? Hiçbiri midir yoksa hepsi  mi?..

Muhabbetle ulaşır yokuşlar düzlüğe. Gerçi ulaşmasa da yokuşlar haz verir yüreğe. Muhabbet, gelenin Hakk’tan geldiğini bilme ilmi ve Hakk’tan geleni kabulleniş hâli… Yoksa Nemrud’un ateşine nasıl dalardı İbrahim aleyhisselam? Hakk’a ulaştıracak her şeyden razı olmaya lazım gelen kudrettir muhabbet. “Mademki işin sonunda Allah’ın rızası var, şu an ne halde olduğumun önemi yok.” Teslimiyetidir. Bu sebepten olsa gerek ölüm, şehitlere tatlı gelir. Bundandır ki yüzlerce canı olup tekrar tekrar Allah yolunda can vermeyi diler şehitler.

Zorluklar muhabbetle kolaylaşır; tepeler muhabbetle aşılır. Muhabbet, insanı tatlı tatlı esriten, buna rağmen insanın aklını başından almayan ve onu kendine getiren bir cennet şarabı… Dünya sarhoşluğunu giderip insanı hakikat ve marifetin sonsuz okyanusunda gezdiren bir gemi… Bugün bizi uyuşturan onca şeyin arasında muhabbetin hazzına o kadar ihtiyacımız var ki…

Müslümanların muhabbet sarhoşluğuna ihtiyacı var, dünyanınsa muhabbet rüzgârına… Muhabbetle esrimeyen (kendinden geçmeyen), zulmetle eprir, kokar, çürür. Muhabbet kişiyi kanatlarının altına alır; o zaman İbrahim (as) misali, meleklerin yardımına bile ihtiyaç duymaz insan. Zulmetse insanın üstüne adı gibi kapkara çöker. Başta bir gölgelik gibi gelir; sonra artar karanlığı. İnsan “Ya Allah!” deyip niyet ederse kurtulur. Yoksa insanın üstüne çöken o karanlık –zulmet- yavaş yavaş içine işlemeye başlar. Başta ruhunu, sonra bedenini sarar. Zulmet, bazen nefsin sesidir bazen de şeytanın… İnsanı içten içe çürütür, kurutur, öldürür. Kalbi ölenin bedeni ne işe yarar. O ancak günah ve isyan üretir.

Rabbim üzerimizde muhabbetin hükmünü hâkim kılsın; kalp ve beden şehrimizi zulmete teslim etmesin. Muhabbetin verdiği hazla bizi kendi yolunda karşılaşacağımız her şeye şimdiden razı eylesin. Zulmetin ruhumuzu kirletmesinden, kalbimizi çürütmesinden, iyi hasletlerimizi epritmesinden bizleri muhafaza buyursun. Rabbim, işini muhabbetle yapanlardan, insanlara muhabbetle yaklaşanlardan, imtihanlara muhabbetle dalanlardan, cennete muhabbetle varanlardan eylesin bizi. Kalbimizi muhabbetine talip ve matlup eylesin. Muhabbeti arayan, muhabbet tarafından aranan, bulan ve bulunanlardan olmak duasıyla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.