Muhacirlerin kendi talepleri dışında gönderilmesi doğru değildir
İMKANDER, İçişleri Bakanlığının talimatı üzerine savaşın hala devam ettiği Suriye’ye birçok mültecinin geri gönderilmesinin doğru olmadığını söyledi.
İçişleri Bakanlığının talimatı üzerine son günlerde özelde Suriyeli mültecilerin kimlikleri olmadıkları gerekçesiyle ülkelerine geri gönderilmelerinin ardından yazılı bir açıklama yapan İMKANDER, en büyük muhacir akınına uğramış İdlib'te katliamın devam ettiği dikkate alınarak, bu bölgelere şu anda hiçbir muhacirin kendi talepleri dışında gönderilmesi in doğru olmayacağı ifade edildi.
Açıklamada, “Uygulamaya konulan Sömürgecilerin yağma, talan ve işgal hırsının ağır bir neticesi olan muhacir sorunumuz giderek büyüyor. Bosna, Çeçenistan, Afganistan, Irak ve son olarak Suriye'de yaşanan katliamların mağdurlarına Türkiye tarihte olduğu gibi bugün de yine güvenli bir liman oldu. Ancak, 16 yılını geride bırakan Irak Savaşı ve 8 yılını dolduran Suriye'deki vahşetin faturasını sadece mağdur edilen kardeşlerimiz değil, milletimiz başta olmak üzere tüm İslam ümmeti ödemektedir. ”denildi.
Türkiye'de sayıları 5 milyonu bulan muhacirlerin, bugüne kadar sosyal medya aracılığıyla ve kimi sorumsuz siyasetçiler eliyle köpürtülen ırkçılık ve nefret söylemine karşın hem Türkiye, hem de halk tarafından merhamet ve şefkatle korunup, dertlerine derman olunduğu belirtilen açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi;
“Hem muhacirlerin, hem de vatandaşlarımızın huzur ve barış içinde yaşayabilmeleri; göç politikasının düzgün bir şekilde işleyebilmesine, muhacirlerin iskân ve istihdamının belirli bir plan dâhilinde yapılmasına bağlıdır. Bu doğrultuda 10 yıldır Çeçenistan'dan Türkistan'a, Suriye'den Afganistan'a kadar pek çok mazlum coğrafyadan gelmiş muhacirlerin dert kapısı-gönül evi İMKANDER olarak devletimizin "insan haklarını ve İslam kardeşliğini" gözeterek alacağı tüm tedbir ve uygulamaları destekleyeceğimizi duyururuz. İçişleri Bakanlığı'nın ‘muhacirlerin kayıtlı olduğu şehirlerde zorunlu iskâna tabi tutulması’ uygulaması, hem insan haklarına hem de mevcut yasalara uygundur. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 71. maddesinde: ‘Başvuru sahibine, kendisine gösterilen kabul ve barınma merkezinde, belirli bir yerde veya ilde ikamet etme zorunluluğu ile istenilen şekil ve sürelerde bildirimde bulunma gibi idari yükümlülükler getirilebilir. Başvuru sahibi, adres kayıt sistemine kayıt yaptırmak ve ikamet adresini valiliğe bildirmekle yükümlüdür’ şeklinde açık bir hüküm bulunmaktadır. Sığınmacılar Türkiye'ye geldiklerinde bu durum açık bir şekilde kendilerine beyan edilmektedir.”
“Muhacirlerin eğitim ve kabiliyetleri dikkate alınmalıdır”
Ülkemizdeki Suriyeli muhacirler diğer iltica başvurusunda bulunan ülke vatandaşlarından farklı olarak 6458 sayılı yasanın 91. maddesine göre ‘Geçici Koruma’ statüsünde oldukları hatırlatılan açıklamada, “Bu yasaya göre Suriyeli muhacirler kayıt altına alındıktan sonra asla ülkelerine dönmeye icbar edilemezler. Sağlık, eğitim, sosyal yardım ve tercümanlık gibi temel hak ve hizmetlerden istifade edebilmektedirler. Akrabalık ilişkisi (anne, baba, kardeş, eş, çocuğu, büyük anne, büyük baba) ve sağlık nedenleri dışında kendilerine gösterilen yerde ikamet etmek zorundadırlar. Fakat, sadece İstanbul'da kayıt dışı ya da kayıtlı olduğu şehirde yaşamadığı için ikamet eden muhacir sayısının 500 bine yaklaştığı tahmin edilmektedir. Bu durumun sürdürülebilir olmadığı açıktır. Muhacirlerin kayıt olduğu şehirlere gönderilmesinin tek başına bir çözüm olmadığı, Türkiye'nin çeşitli illerinde, o ilin demografik durumu gözetilerek muhacirlerin yerleştirilmesi gerektiği belirtilen açıklamada “Muhacirlerin yerleştirilmesinde gönderilen ilin iş imkânları, tarım ya da sanayii şehri olması gibi nitelikler gözetilerek istihdam oluşturulmalı; muhacirlerin eğitim ve kabiliyetleri dikkate alınmalıdır.
TSK'nın Suriye topraklarında yaptığı harekâtlar neticesinde nispeten güvenilir hale gelmiş Afrin, El Bab, Cerablus, Çobanbey'de hala huzurun tam olarak sağlanamadığı; en büyük muhacir akınına uğramış İdlib'te katliamın devam ettiği dikkate alınarak, bu bölgelere şu anda hiçbir muhacirin "kendi talepleri dışında" gönderilmesi doğru değildir. Suriyeli muhacir sorununun oluşmasının temel faili katil Esed rejimini destekleyen kimi çevrelerin insan hakları kavramını istismar ederek, muhacirler üzerinden kirli bir siyaset yürüttükleri açıktır. Suriyeli muhacirlerin bir kısmının PYD-PKK baskısı sebebiyle ülkemize geldiği açık iken, bu terör örgütüne toz kondurmayan kimi yapıların bugün "muhacirlere sahip çıkma görüntüsü" vermeleri manidardır. İMKANDER sözde bu tür insan hakları örgütlerine, insan haklarının gerçek mahiyetini anlatana kadar mücadelesine devam edecektir. ”denildi.
“Muhacirlere yönelik yapıcı ve merhametle kuşatılmış yaklaşımının devamı için her türlü çabayı göstereceğiz “
Türkiye'de mevcut iktidarın hiçbir siyasi ya da ekonomik menfaati olmamasına rağmen, milyonlarca muhacire kapılarını açıp, ülkeyi bir merhamet yurdu haline getirmesini göz ardı ederek, muhafazakâr bir üslup, fakat ajitatif bir dille yapılan kara propagandanın gerçeği yansıtmadığı, bu durumun arka planda bir takım siyasi hesapları barındırdığı hatırlatılan açıklamada, son olarak şu ifadelere yer verildi;
“Türkiye'de belli çevreler tarafından köpürtülen ırkçı ve nefret dolu yaklaşım, hamasi söylemlerle değil; gerçekçi ve ilkesel çözüm önerileriyle engellenebilir. Toplumun tüm kesimlerinden muhacirleri zorla sevmesi beklenemeyeceği gibi, sosyal medya algılarıyla zehirlenen kesimler ırkçılıkla itham edilemez. Talep edilmesi gereken şey, asgari saygı ve haklar çerçevesinde sorumlulukların hatırlatılmasıdır. Devletimizin ve toplumumuzun muhacirlere yönelik yapıcı ve merhametle kuşatılmış yaklaşımının devamı için her türlü çabayı göstereceğimizi ve bunu yaparken her türlü istismara karşı müteyakkız olacağımızı saygıyla kamuoyuna duyururuz.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.