Mü'minlerin Özellikleri
İnşallah bu sayımızda, müminlerin bir özelliği olan “Mallarını, Allah (cc) yolunda infak ederler” vasfını işleyeceğiz.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın (cc) adıyla…
İnşallah bu sayımızda, müminlerin bir özelliği olan “Mallarını, Allah (cc) yolunda infak ederler” vasfını işleyeceğiz.
Mallarını Allah (cc) yolunda infak ederler:
İnfak: Malı veya benzer ihtiyaç maddelerini hayır (sevap) yolunda harcamak, demektir. Bu yönüyle infak; zekât, sadaka vs. nafakalara şamil olduğundan genel bir isim olarak kullanılır.
Müminlerin bariz özelliklerinden birisi de mallarını Allah (cc) yolunda infak etmeleridir. Ahiret âlemini ve hesap gününü düşünen her mükellef; malın bir imtihan sebebi olduğunu bilir. Dolayısıyla mali ibadetlerini yerine getirmede titiz davranır. Üzerindeki mesuliyeti, İslam’ın belirlediği çerçevede yerine getirir.
Müminler, yapacakları infaktan dolayı mallarının azalacağı vehmine kapılmazlar. Bilakis infaklarına mukabil sevaplarını kat kat umarlar. Kur’an-ı Kerim’de bütün iyi amellere karşılık olmak üzere bir hasenenin on katı ile mükâfat göreceği zikredilmiştir. Allah (cc) geniş lütufludur. Kullarına verdiklerini kısıtlamaz. İnfaktaki bereket, şu ayeti kerime ile sabittir. “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her başağı yüz dâneli yedi başak veren bir tohum tanesine benzer. Allah dilediğine kat kat verir. Allah’ın lütfu geniştir. O her şeyi bilir.”[1]
Şeytan ise infak amelinin yapılmaması için “Fakir olacaksınız” diye korkutur. Ruhlara ihtiras ve cimrilik duygularını yerleştirmeye çalışır. Bu durumda karşımıza iki manzara çıkıyor. Birisi: Şeytanın insanları fakirlikle korkutup fahşayı (kötülükleri) emretmesidir. Diğeri: Allah’ın (cc), kendi katından mağfiret ve bolluk vaat etmesidir. Yani, cömertliğe sevkeden Allah’ın yolu… Cimriliğe ve habis duygulara sevkeden mel’un şeytanın yolu… Bu iki seçenek dışında başka bir yol yok…
Yapılan infak Allah (cc)’ın rızasını kazanmak için olmalıdır. Zira Bakara süresinin 272. ayet−i kerimesinde şöyle buyrulmaktadır: “… Her ne hayır infak ederseniz kendi faydanızadır. Zaten siz, ancak Allah’ın rızası için infak edersiniz. Hayırdan neyi infak ederseniz size ödenir ve size asla zulmedilmez.” Şüphesiz ki bu sadece muttaki müminlerin özelliğidir. Çünkü onlar, Allah (cc)’ın rızası dışında bir amaç için infak etmezler. Verdiklerine mukabil bir menfaat bekleme, kibirlenme ve üstünlük taslama gibi duyguları taşımazlar. Yaptıkları iyilik ve ihsana karşılık, Rablerinin iyilik ve ihsanından emindirler. Allah (cc)’ın, mağfiret ve bolluk vaadini umarlar. Bolluk ise dünyada rızk ve genişlik, ahirette de sınırsız nimetleri gerektirir.
İyilik gördüğü kimseyi sevmek, kötülük gördüğü kimseden de kaçmak insanoğlunun fıtrî özelliğidir. Başa kakma (minnet) ile yapılan iyilik, karşı tarafın nefret duygularını kabartır. Kur’an-ı Kerim’de “Mallarını Allah yolunda harcayıp da, sonra harcadıklarının arkasından başa kakmayan ve eziyet etmeyenler (yok mu?) Onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur. Mahzun da olacak değillerdir onlar…”[2] buyrulmuştur. Başa kakma; hem veren için, hem de alan için bir eziyettir. Veren için; büyüklük taslama ve kibir duygularına kapılma açısından eziyettir. Alan kimse için ise; eziklik, kin ve nefret hislerini meydana getirmesi bakımından eziyettir. Hâlbuki İslam; infak ibadeti ile veren kimsenin nefsinde bir arınma ve tezkiyeyi, din kardeşine karşı bağlılık ve dayanışma duygusunu hatırlatır. Kendisine verilen nimeti, israfa kaçmadan ve minnet etmeden Allah’ın rızasını kazanmak için infak etmeye teşvik eder. Alan kimse için de bir hoşnutluk ve kardeşlik sevgisini hatırlatır. Ancak yaptığı infaktan dolayı minnet etme duygusu hedeflenen bu güzel hasletleri siler, infakı zehire çevirir. Hem yaptığı iyiliği sürekli dile getirip karşısındakini eziklik duygularına sevketmek, ‘İnfakı iptal etme’ seviyesine getirir. Nitekim Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: “Güzel bir söz ve bir bağışlama, arkasından eziyet gelen bir sadakadan hayırlıdır. Allah Ğanidir, Halimdir.”[3]
Yapılacak infakta dikkat edilmesi gereken mühim noktalardan biri de kişinin sevdiği şeylerden infak etmesidir. “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın en güzellerinden ve sizin için yerden çıkardığımız şeylerden infak edin. Göz yummaksızın alıcısı olamayacağınız adi şeyleri vermeye yeltenmeyin. Bilin ki Allah Ğani’dir, Hamid’dir”[4] ayet−i celilesi, ‘Beğenmediğiniz ve hoşlanmadığınız şeyleri infak olarak vermeyin’ manasını ilan ediyor. İnsanoğlu yaratılış itibariyle güzel şeylere sahip olmak ister. Hoşlanmadığı bir şey takdim edildiğinde yüzünü ekşitir. Hal böyle iken, sevmediği veya hoşlanmadığı adi şeyleri başkasına sunmaması gerekir.
Hülasa: Müminler, Allah (cc)’a itaat cihetinde mallarını infak ederler. İnfaka mukabil, minnet etmezler. Bilakis Allah (cc)’ın rızasını talep ederler. Asıl rızk sahibinin Allah (cc) olduğunu bilirler. Zira rızkı veren Rezzak O’dur. Kul ise bir vasıtadır.
Müminler, yapacakları infaktan dolayı mallarında bir azalma olmayacağını bilirler. Amelleri livechillah (Allah için) olduğundan mükâfatlarını Rablerinden beklerler. İbn-i Mes’ud’tan rivayetle Resulullah (SAV) şöyle buyurmuştur. “İki haslet sahibinden başkasına gıpta edilmez. Bunlar da; Allah tarafından kendisine mal verilip de hak yolunda onu sarfa muvaffak olan kimse ile kendisine ilim ve hikmet ihsan olunup da onunla hükmeden ve onu öğreten kimsedir.”[5]
Namaz dinin direği olduğu gibi, infak ve zekât da İslam’ın köprüsüdür. Bu yönü ile zengin-fakir arasındaki uçuruma bir rabıtadır. Dolayısıyla müminler, sevdikleri şeylerden ihlâsla infak etmelidirler. Hem İslami davanın hedefine ulaşabilmek için iyilik hususunda yarışan, ihlâslı, müminlere ihtiyaç vardır.
Selam ve Dua ile
İnzar Dergisi
-------------------------------
[1] Bakara süresi: 261
[2] Bakara süresi: 262
[3] Bakara süresi: 263
[4] Bakara süresi: 267
[5] Buhari-Müslim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.