Mursi ve Hüda-Par Siyasete Hazır mı?
Araştırmacı-yazar Ömer Gergerlioğlu, kendisine ait blog sayfasında Müslüman Kardeşler hareketi ile Hizbullah Cemaati'ni konu alan bir yazı yayınladı. İyi niyetle kaleme alındığı düşünülen yazıda, Hizbullah'a neye göre "kötü sicil"li dediği anlaşılamadı.
Araştırmacı-yazar Ömer Gergerlioğlu, kendisine ait blog sayfasında Müslüman Kardeşler hareketi ile Hizbullah Cemaati'ni konu alan bir yazı yayınladı. İyi niyetle kaleme alındığı düşünülen yazıda, Hizbullah'a neye göre "kötü sicil"li dediği anlaşılamadı.
İşte Gergerlioğlu'nun blog sayfasında (omerfarukgergerlioglu.blogcu.com) okurlarıyla paylaştığı o yazı...
"Mısır'da Arap baharı sonucu uzun yıllardır kimsenin tahmin etmediği bir durum hasıl oldu ve İhvan bu karışıklıktan iktidara gelerek çıktı. Türkiye'de ise Hizbullah hareketinden gelen akım bölgede beklenen çıkışını yaptı ve Hüda-Par adıyla partileşti. Partinin yeni ismi eski ismin yeni versiyonudur.
Toplum üzerinde projeleri olanların ne kadar zor şartlar olsa da bir gün istediklerine nail olabileceği ihtimal dairesinde düşünülmelidir. İktidara geldikleri zaman nasıl bir toplum oluşturmak istediklerini, kendileri ile pek ilişkili olmayan kesimler üzerinde nasıl bir politika izleyeceklerini netleştirmelidirler. Sıkı bir muhalefet bazen iktidara gelince neler üretebileceğini hesaba katmaz.Ancak tarih boyunca yaşananlar gösterir ki en güçsüz ve dışlanan gruplar bile iktidara zamanla sahip olabilmiştir.
Mısır'da Arap uyanışı başladığında İhvan çok hazırlıklı değildi. Gösterilere bir hafta sonra katılma kararı aldığını resmi olarak ilan eden bir ihvan vardı Mısırda. Arap sokağındaki siyasi gelişmeleri çok yakından takip edemediği belli olan İhvan bu yeni kalkışmanın gücünü ve isteğini iyi tahlil edemedi. (Burada İhvan’ın, daha önce ki deneyimlerine dayanarak öne çıkmamak için, cemaat olarak başta bilinçli olarak pasif kaldığını, çünkü kendisi önde yer aldığı zaman rejimin bunu bahane ederek ve batınında desteğini de arkasına alarak kıyımlara varan katliamları yapacağını öngördüğünü tahmin ediyorum. Batının, rejimin yapacağı bu katliamları da görmezden geleceğini, daha önceki deneyimler ve Hamas’a karşı batının dışlayıcı tavrı bunu göstermektedir. Batı daima İslami hareketlerin iktidara gelmemesi için demokrasi ve özgürlük nanelerini bir tarafa atmış, en kanlı diktatörleri desteklemekten çekinmemiştir. Yazar bunu gözden kaçırmaktadır. Editör) Facebook üzerinden örgütlenen, ve köhnemiş düzene genç bir darbe vurmak isteyen farklı kimliklerdeki toplulukların istekleri, yıllardır kurumsallaşmış İslami bir kurum tarafından çok iyi okunamadı. Mısır'da islami gelişmeler ve kurumsallaşma çok köklü idi ancak ihvan'ın demokrasi tecrübesi yoktu. Türkiyedeki 1980 öncesi islamcılığı iyi anlamak için Salih El Verdaninin "Mısırda islami akımlar" kitabını okumanız çok aydınlatıcı olurken, bunun Mısır için olanı demokrasi anlayışının gelişimini anlama açısından Türkiye MSP geleneğini okuyarak yapılmalıdır. Mısır islamcılıkta taklit edilen bir ülke olmuşken siyaset ve demokratik gelenek alanında İhvan'ın Türkiye örneğini iyi tetkik etmesi gerekiyordu. Türkiye'de islamcılar uzun yıllar boyunca mücadele etmiş ve sonra demokratik yöntemlerle bir parti kurarak çeşitli deneyimler yaşamıştı. Dışlanan, ötekilenen islamcılar tek suçlunun despot anlayışlar olmadığını, kendi içlerindeki başkasının mağduriyetini ve hak talebini görmezden gelen anlayışın da problemli olduğunu yıllar sonra gördüler. Tüm toplum kesimlerine adalet vaad eden ve belediyecilik tecrübesinden gelerek toplumdaki farklılıkları tanıyan islamcılar Ak Parti ile yollarını devam ettirme konusunda radikal bir karar verdiler. Ak Parti o zamanlar bu kararıyla siyaseti ve toplumu iyi okuduğunu gösteriyordu. Bu kararın uzun yıllar boyunca islamcı olmayan bir topluluktan da destek aldığını % 50 yi bulan oy oranları ile gördük. (Aslında burada toplumun başka çaresinin kalmadığını, 2001’deki ağır ekonomik krizin altında ezilen insanların, denedikleri bütün seçeneklerin başarısız olduğu gerçeği de vardı. Bu bunalımlı ortam içinde, belediyelerdeki başarıları ve Erdoğan’ın mağduriyeti de eklendiğinde AKP kadrolarının toplumun sıkıntıdan çıkmak için bir çare olacağı havası oluşmuş ve bu şartlar altında seçime girilmişti. Netice de AKP büyük bir çoğunluk sağlayarak iktidara gelmişti. Ancak ekonomi de başarı sağlayan AKP’nin, özellikle dindar kesimin sorunlarına palyatif çözümler dışında kesin çözümler getirmediği gerçeği de ortadadır. Başta başörtüsü sorunu olmak üzere var olan sorunları, ya görmezden gelmekte, ya da idarecilerin insiyatifine bırakmaktadır. Bugün üniversite de başörtüsünü takmayı görmezden gelen yöneticilerin, yarın iktidar değişikliğinde tam tersi bir tavır takınacaklarını söylemek için kahin olmak gerekmez!
Bir diğer husus AKP, rejimin kutsallarına kesinlikle dokunmamış ve İslami herhangi bir talebi de yoktur. Olaya sadece insan hakları gözüyle bakmaktadır. Halbuki İhvan direk İslami kuralların uygulandığı bir yönetimden yana tavır koymaktadır. Onun için AKP İle İhvan’ı aynı kefeye koymak, sapla samanı birbirine karıştırmaktır. Editör)
Mısır'da ise olaylar sırasında siyaset bilim anlayışı ve çoğulculuk anlayışını iyi tetkik edemediği belli olan İhvan, adil uygulamaları ve başarısıyla kendini ispat etmeden önce iktidardaki durumunu sağlamlaştırma yönelişinde bulundu. Demokrasi tecrübesini iyi yaşamadığı zaten tahmin edilen İhvan ve Mursi bu adımıyla büyük tepki aldı. Özgürlüğün tadını almış ve yeni bir baskıcılıktan korkanlar büyük reaksiyon gösterdiler. Mursi yeni devrim yapılmış bir ülkede seçimlerde zorlanarak aldığı bir iktidar ile tek güç olabileceğini vehmetmemeliydi. Bu, en başta islamın adil anlayışına terstir. Zira müşavere ve adil yargıya saygı her zaman ve herkes için ön planda olmalıdır. (Yazar Mısır’daki yargının “adil yargı” olduğunu hangi gerekçeye ve neye dayanarak söylüyor, anlamak mümkün değildir!)
Türkiye'de de yerel seçimlerde başarı sağlama ihtimali yüksek olan ve hatta zamanla batı illerinde bile önemli bir güç haline gelebilecek bir parti Hüda-Par adıyla var artık, 1990 yıllarındaki kötü sicilinden sıkıntı duyan ve derin devletin yeni bir manipulasyonuna düşmemeye dikkat eden yeni bir hareket var artık.
Geçmişte 1990'lardaki şiddet döneminde islami camianın uyarılarına rağmen yaptığı eylemlerinin kendisini geriye götürdüğünün farkında olan hareket, sonraları anlayış değiştirdi ve bir üyelerinin geçtiğimiz senelerde Hakkari'de PKK tarafından öldürülmesi karşısında bile karşılık vermemeyi tercih etti. Açlık grevleri sırasında Kürt sokağını incitmemeye çalışan bir dil kullanan hareket, partileşme sonrası Kürt sorunu konusunda yeni bir ses ve alternatif olacağa benziyor.
Yaşadığı coğrafyayı tahlil etmeye çalışan bu hareketin handikapı yine Mısır'da ihvan'ın karşılaştığı problemdir. Demokratik yöntemleri reddeden bir anlayıştan evrilerek önce dernekleşen sonra partileşen bu akım demokratik mücadelede demokrasiyi, başkalarının haklarını ne derecede cevaplayabilecektir? Yerel seçimler ve ister istemez çok düşünmese de genel seçimlere de yöneleceği tahmin edilen bu hareket, başarılı olmak için mozaik bir toplumda yaşadığını unutmamalıdır. Toplumun yönetimine talip olanların toplumdaki farklı kimlikleri, anlayışları bilmesi, tahakkümden uzak durması ve adaletli uygulamaların ancak kendisine puan kazandırabileceğini unutmaması gerekir. Bu coğrafyanın en politize olmuş bölgesini kendinize eksen alarak siyaset üretmeye çalışacaksanız siyaset bilimi alanında geride değil en ileride olmanız gerekir. Sorunların varlığı ve farklı dini kimliklerin olduğu bir bölgede içselleştirilmiş ve güven veren bir demokratik mücadele yapmanız gerekir. Bölgede çok etkin taban faaliyeti yapan ve bunun tecrübesini batıda da yaşayabilecek bir hareket, gücünü önceki gibi tarümar etmek istemiyorsa çok daha geniş bir perspektifle sahada olmalıdır.
(Hüda-Par’ın geçmişinden sıkıntı duyduğunu yazar nereden çıkarıyor acaba! Batıda yaşayan İslami kesimin Kürdistan’daki şartları iyi tahlil edemedikleri gerçeği bir daha burada da kendini gösteriyor. O dönemde ya ölüm, ya sürgün, ya da inanmadıkları bir ideolojiyi benimseyen ve ne yaptığı belli olmayan bir yapının emrine girmekten başka bir seçenek bırakılmayan Hizbullahi Müslümanların, direnerek bu dayatmalara karşı çıkması ve bunları bertaraf etmesinin neresinde sıkıntı duyulacaktır. Asıl geçmişlerinden sıkıntı duyması gerekenler, o zor şartlarda bırakın bu Müslümanlara yardım etmeyi, her türlü iftirayı atanlar ve fiili olarak karşıtlarına yardım edenlerin bugün sıkıntı duyması ve utanması gerekir. Bir diğer husus İslamcı diye bildiğimiz bu zatın İslam’ın sadece Müslümanlara değil, diğer inanç kesimlerine verdiği hakları bilmemezlikten gelmesidir. Hüda-Par’da referansının İslam olduğunu söylediğine göre, burada endişelenecek bir durum olmasa gerek. Sözde demokrasiyi, insan haklarını savunanların bugün dünyayı nasıl Müslümanlara dar ettiklerini de unutmamak gerekir. Editör)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.