Mursi ve İhvan: Kim kimi kendisine benzetecek? / Hüseyin Şubekşi

Mursi ve İhvan: Kim kimi kendisine benzetecek? / Hüseyin Şubekşi

Mursi'nin verdiği kararlar, çizdiği politika veya işaret ettiği konular sadece İhvan'ın bünyesinden çıkan olgular değil...

Muhammed Mursi, Mısır cumhurbaşkanlığındaki 100. gününü doldurdu. İlk 100 günün önemli olmasının nedeni, Mursi'nin Mısır siyasetinde takınacağı tavrın anlaşılması için yeterli olacağını açıklamasıydı. Şu ana kadar bu dönemin değerlendirilmesinde bir takım aykırılıkların olduğu kesin, ama yine de bazı olumlu yönleri de yok saymamak gerek.

Mursi, şimdiye kadar problemlerin ifadesinde açık ve net bir üslup kullandı. Bu problemleri halkıyla paylaşırken de hiçbir karışık ifade veya kavram kargaşası olmadı. Bununla birlikte, sorunların çözümü için uygulanan yöntemler şimdilik etkisini pek göstermedi.

Mursi, çözümlerin yeterince etkin olamamasının nedenleri arasında, Mısır hükümetinde ve bürokrasisindeki yaygın yolsuzlukların boyutlarına öncelik veriyor. Mursi'ye göre, Mısır bürokrasisinde kökleşen yolsuzluk olayları, çarpıcı bir şekilde büyümeye ve yaygınlaşmaya başladı. Bununla birlikte Mısır'daki büyük çevrelerin kulislerinde dolaşan tatmin edici göstergeler var. Dış ülkelerden gelen ve ardı arkası kesilmeyen bağış ve yardımlarla desteklenen bir Mısır ekonomisi söz konusu. Bunun yanı sıra her ne kadar tartışmalı olsa da uluslararası kurumlarla uygulanan kredi politikaları da var.

Mursi'nin iktidarı eline aldığı ilk iki ayda, Mısır'ın aldığı kredi 18 milyar cüneyh değerindeydi. Aslında Mısır'ın dış borçlanma süreci karışıklıklarla dolu. İlk kredi Said Paşa döneminde 1863'te alınmıştı ve değeri 11 milyon cüneyhi buluyordu. Bir yıl sonra gelen İsmail Paşa, o dönem ülkede baş gösteren vebayla mücadele etmek için 15 yıllığına % 7 faiziyle beraber 5,7 milyon cüneyh aldı. Sonra Kral Faruk başa geçti ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra büyük bir ekonomik sıçrama yaparak tüm borçları ödedi. Daha da iyisi 450 milyon sterlinlik finansal fazlalığı da devlet hazinesine eklemeyi başardı.

Cemal Abdunnasır'ın 1952 de temmuz devriminde başa geçmesiyle yeniden borçlanma süreci başladı. Özellikle 1956'da silah ihtiyacı nedeniyle Sovyetler Birliği'nden 1,7 milyar dolarlık kredi alındı. Enver Sedat döneminde artan borç, 1973 savaşıyla beraber 2,5 milyar dolara yükseldi. Camp David anlaşması ise Mısırın dış borcunu 8 kat artırdı. 1981'de Enver Sedat öldüğünde dış borç 21 milyar dolara ulaşmıştı.

Hüsnü Mübarek'in iktidar koltuğuna oturmasından 7 yıl sonra Mısır'ın dış borcu iki buçuk kat arttı. IMF'nin gerektirdiği şartlar nedeniyle özelleştirmeye yönelen Mübarek, 1988 yılında ülkenin borcunu 49 milyar dolara çıkardı. 1990 da ise, Körfez savaşından sonra, iç borcunu kapatmak için özelleştirme yöntemine ağırlık veriyordu.

Kemal Genzuri'nin başbakanlığı döneminde Mısır'ın iç borcu 1999 yılı itibariyle 217 milyar cüneyhti. Kendisinden sonra gelen Atıf Abidi döneminde iç borç katlandı ve 2004 yılının sonlarında 434 milyar cüneyhe ulaştı.

Hüsnü Mübarek döneminin son başbakanı Ahmed Nazif döneminde Mısır, büyük bir borç yükünün altına girdi ve iç borç 962 milyar dolar oldu. Devrimle beraber Hüsnü Mübarek'in düştüğü yıl ise Mısır'ın dış borcu 35 milyar dolar, iç borcu ise bir trilyon dolar olarak kaydedildi.

Bu notlardan anlaşılması gereken Mısır'ın ekonomik gelişimiyle, aldığı krediler arasındaki ilişki. Muhammed Mursi'nin karşılaşacağı en büyük zorluk işte bu krediler. Bu nedenle Mursi, halkın en çok iş gördüğü üretim, ziraat ve bunlara destek olan sektörler üzerine yoğunlaşmak zorunda. Bu nedenle turizm sektörü veya bankacılık (son zamanlarda büyük bir ilerleme kaydedileceğine inanılan İslami bankacılık sistemi dışında) Mursi'nin önceliği olmayacak. Belki ülkede dördüncü bir GSM şirketi için ruhsat verilebilir. Bu sayede devlete hızlı para akışı da sağlanabilir. Bunun dışında eksikleri tamamlamak için izin verilecek diğer bir takım ruhsatlar da planlar dâhilinde.

Aslında, tüm bunların dışında Mısır'ın siyasi ve kültürel arenasında sorulabilecek önemli bazı sorular var. Örneğin: Mursi, cumhurbaşkanlığını,  Mısır'ı idare etmedeki temel kurum şeklinde İhvanlaştıracak mı yoksa İhvan'ı ve siyasi kolu olan Hürriyet Ve Adalet Partisi ile diğer akımları susturmayı başarabilecek mi? Bu, varsayımlara dayanan bir soru belki ama önemli bir noktaya işaret ediyor. Muhammed Mursi'nin verdiği kararlar, çizdiği politika veya işaret ettiği konular sadece İhvan'ın bünyesinden çıkan olgular değil. Mursi, Mısır'daki en büyük koltuğun siyasette esneklik ve dikkatin gerekli olduğunu, halkın isteklerini yerine getirmek için hassas terazide dengeli ölçümlerin yapılması gerektiğini ve bunun İhvan'ın gözüyle olmayacağını idrak ediyor.

Konuya halkın penceresinden bakıldığında işlerin şimdilik Mursi'nin lehine işlediği görülüyor. Yalnız, ilerleyen günlerde acil ve somut kararların alınması gerekiyor. Mısır toplumu artık sahte sözlerden çok yoruldu yolsuzluklar ise toplumun ruhunu öldürdü. Bu saatten sonra da halk, artık hiçbir problemi ne devrim adına ne de din adına kabul etmeyecektir.

Kaynak: Hüseyin Şubekşi / Şark'ul Awsat

Dünya Bülteni için tercüme eden: Tuba Yıldız


HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.