Firdevs IRMAK
Müslüman Kadının Son Kalesi de Düştü
Müslüman kadın için kale, onun tesettürüdür. O kalenin içinde kadını kadın yapan, ona onur kazandırıp yücelten değerler korunur. Kadın kazandığı bu değerlerle yüceler âleminde en ulvi makamlara terfi eyler. Bu değerler; hayâ, edep, sadakat, tevazu ve anneliktir. Müslüman kadın kalesine sahip çıktığı sürece ya Rabbinin hesapsız nimetlerine mazhar olan bir Meryem olur, ya da tacını cennette takacak olan bir Asiye.
Kalesi olmayan kadınlar ise kendilerini faziletli kılacak değerlerini kaybettiklerinden bu makamlar onlar için söz konusu olamaz. Tesettürlü kadının kalesi yıkılmaya durdu mu onunla kazandığı değerler de yavaş yavaş elinden kayıp gider. İlk kayan hayâ ve edep olur. Kadın kaybettiklerinin farkına varamayacak kadar duyarsızlaşır, hissizleşir ve ağrısızlaşır. Oysaki ağrı hastalığı fark etmeyi sağlayan, insanın vücuduna sinen virüslerin alarmını veren ve çare aramaya teşvik eden bir elçidir, bir vahiydir. Bu sistem bozulursa hastalık fark edilmediğinden gün geçtikçe daha da vahim bir hal alır.
İşte Müslüman kadının kalesi, önce bağışıklık sistemi daha sonra da alarm sistemi çökertilerek aşama aşama yıkıldı. Alarm sistemi sinsice çökertilen kadının bilinçaltına sahte bir tesettür anlayışı oturtuldu. Artık kadın, bir zamanlar bayanların arasında giymekten dahi rahatsız olduğu ve İslami moda endüstrilerinin ürettiği pardösüleri tesettür zannedip giymeye başladı. Ağrısızlaştığı için şu an içinde bulunduğu harabenin farkında bile değil. Hatta bu durumdan çok memnun. Yalancı bir kalenin içinde muhafaza olduğunu zannediyor.
Bir zamanlar temeli takva ile dökülmüş olan kalesi; kadınlığını, hayâsını, tevazusunu muhafaza ederken ve ona cennetteki makamını müjdelerken bugün ihtişam, gösteriş ve konfor üzerine bina edilmiş olan sahte kalesi, tevazusunu ve hayâsını tamamen çalmış. Dünkü kalesi, Müslüman kadının özgüvenini arttırırken bugünkü sahte kale, kadına “acaba insanlar üzerinde ne kadar etki bırakabildim, fiziğimi nasıl sergileyebildim” kaygıları yaşatıyor.
Ne yazık ki kale, tesettürün savunuculuğunu yapan ve onun adını kullanarak iktidar olanların elleriyle yıkıldı ve Müslüman kadının beynine emperyalistlerin ürettiği sahte tesettür anlayışı oturtuldu. Arminelerle, Alvinalarla, Kaşmirlerle, aslında Rus İslami Moda Endüstrilerinin tasarımını yapıp piyasaya sürdüğü Mevlana Pardesüleriyle Müslüman kadının kalesi sessizce yıkıldı. Bağışıklık sistemi çökertilmiş kadının bilinçaltı bu duruma bir “Hayır!” bile diyemedi.
Her tarafta kabul görüp artık eleştirilmeyen bu cilalı tesettür, göze batmayıp aksine kendi başına bir imaj oluşturuyor. Müslüman kadınlar bu yozlaşmaya karşı yapılabilecekleri konusunda bir araya gelmeli ve kadını makamından etmek isteyen sistemlerin imaj tesettürüne karşı, Müslüman kadınları bilinçlendirme çalışmaları yapmalıdırlar.
Yine bu konuda çeşitli paneller düzenlenmeli, etkinlikler yapılmalıdır. Bu etkinliklerde Müslüman kadınlar, tesettürün çizgisinin ne olması gerektiği konusunda aydınlatılıp emperyalist sistemlerin tesettür üzerindeki oyunları konusunda bilgilendirilmelidirler.
Yine bu konuda çeşitli paneller düzenlenmeli, etkinlikler yapılmalıdır. Bu etkinliklerde Müslüman kadınlar, tesettürün çizgisinin ne olması gerektiği konusunda aydınlatılıp emperyalist sistemlerin tesettür üzerindeki oyunları konusunda bilgilendirilmelidirler.
Sivil Toplum Kuruluşlarıyla bir araya gelinip yozlaşmış olan tesettür için neler yapılabileceği müzakere edilmelidir. Tesettür çizgilerine uygun pardesülerin yeniden üretilmesi için satıcı ve üretici firmalara talepler iletilmeli ve çeşitli müzakereler yapılmalıdır.
Yine geçenlerde tesettür düşmanlığı yapan baş aktörler tesettür bilincini ölçme adına olsa gerek bir nabız yokladılar ve 28 Şubat Darbesi misali bir genelge yayımladılar. Aslında Müslümanların damarlarındaki kanı ne kadar uyuşturduklarını, hissiyatlarını ne kadar zayıflattıklarını bu genelge ile öğrenmiş oldular. Sonuç istedikleri gibi çıktı. Bir zamanlar böyle haberleri alır almaz hemen miting hazırlığı yapan, ellerindeki tevhid bayraklarıyla ve dillerinden dökülen sloganlarıyla caddelere dökülen kesimden artık çok cılız bir ses yükseliyordu.
Artık Müslüman kadının kalesi de tıpkı birçok Müslüman gibi sistemin istediği kıvama gelmişti ve savunucuların da sesleri kısılmıştı. Onlar bu başarılarını kutlarken Müslüman kadın, tesettürün yeniden Allah’ın istediği kıvama kavuşması için çalışıp çabalamalı ve kalesi yara alan kadınların kendilerini tamir etmelerine yardımcı olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.