Müslüman Kardeşler'i yalnız bırakan denge
Bir tarafta Mısır'daki muhalefet, Selefi Nur Partisi'nin muhalefetle ortak hareket etmesi ve Körfez ülkelerinin tutumu İhvan'ı ve Mursi'yi zor durumda bırakıyor...
Abdullah Aydoğan Kalabalık / Dünya Bülteni - Kahire
Mısır'daki krizi sonlandırmak için siyasi aktörlerin yanı sıra ülkenin saygın kurumlarından El-Ezher de harekete geçti. El-Ezher Şeyhi Ahmed et-Tayyib, şiddetin sonlandırılması, silahlı gruplara karşı ortak tutum sergilenmesi ve diyalog amacıyla tarafları topladı.
El-Ezher İnisiyatifi olarak isimlendirilen bu diyalog ve uzlaşı girişimi, şiddeti durdurmayı, ülkeyi iç ve dış tehditlere karşı korumayı hedefliyor. 31 Ocak 2013 tarihinde gerçekleştirilen toplantıya, Mısır siyasi partileri ve kilisenin yanı sıra gençlik hareketlerinin önemli isimlerinden Ahmed Mahir ve Vail Guneym gibi isimler de katıldı.
25 Ocak Devrimi'nin ikinci yıldönümünde başlayan ve bir gün sonra Port Said davasında mahkeme tarafından verilen 21 idam cezası ile kontrolden çıkan olaylar, sekiz günde 50 kişi hayatını kaybetmesi ve yüzlerce kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı.
Süveyş Kanalı Şehirleri olarak ifade edilen Suveyş, İsmailiyye ve Port Said'de yaşanan şiddet olaylarından dolayı, geçtiğimiz Pazar günü itibariyle, 30 gün boyunca olağanüstü hal ve saat 21.00'dan sonra sokağa çıkma yasağı, bardağı taşıran son damla oldu.
Sedat'ın öldürülmesinin ardından 30 gün süreyle ilan edilen, ancak 30 yıllık Mübarek döneminde bir türlü bitmeyen olağanüstü hal ilanının gündeme getirilmesi dolayısıyla halk ve muhalefet Mursi'nin bu kararına daha fazla tepki gösterdi ve şiddetin dozu iyice arttı.
Bu son olaylarda bir günde hayatını kaybeden 30 kişinin yanı sıra, Semiramis gibi Tahrir Meydanı'nın hemen bitişiğindeki beş yıldızlı otele baltacı grupların saldırması ve talan girişimi önemli bir işaretti. Öte yandan Medinet'ül Nasr'da bir askeri deponun ateşe verilmesi, devrim esnasında bile yaşanmayan tehlikeli gelişmelerden biriydi.
Bütün bu olaylara rağmen, Mısır muhalefetinin çatısı altında toplandığı Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin, Cumhurbaşkanı Mursi'nin diyalog çağrısını reddetmesi ve milli bir uzlaşı hükümeti kurulmasını istemesi, siyasi tıkanıklığı iyice artırmıştı.
Olayların büyümesi ve silahlı çetelerin göstericilerin arasına karışmasının ardından, Savunma Bakanı Abdulfettah el Sisi'nin 'siyasi çekişmelerin devletin çöküşüne neden olabileceği' mealindeki açıklaması dikkat çekiciydi.
Ordudan gelen bu tepkinin ardından Ulusal Kurtuluş Cephesi koordinatörü Muhammed el-Baradey Cumhurbaşkanı Mursi, Savunma Bakanı El Sisi, İçişleri Bakanı ve İslami parti liderleriyle bir araya gelme çağrısında bulundu.
El Baradey'in önerisindeki Savunma Bakanı'nın da toplantıya katılması talebi, ordunun siyasi olayların içine daha fazla çekilmesinin önünü açma girişimi olarak algındı. Geçtiğimiz Kasım ayındaki anayasa ile ilgili olaylarda da Cumhurbaşkanı, ordu ve muhalefetin katılacağı bir uzlaşma toplantısının yapılması kararlaştırılmış, ancak son anda toplantı iptal edilmişti. O zamanki toplantı öncesinde de El-Baradey'in, orduyu siyasetin içine çekme girişimi olarak yorumlanan bir takım açıklamaları olmuştu.
O toplantının iptal edilmiş olması, devrime kadarki 60 yıllık sürede askeri kökenli liderler tarafından yönetilen ülkenin, sivilleşmesi adına önemli bir karar olarak yorumlanıyor. O gün ordu siyasetin içine çekilseydi, bu son olaylarda tekrar siyasi arenada hakem olarak bulunmak isteyecekti.
Son olaylar sonrasında, liberal kanattan sadece Eymen Nur liderliğindeki Yarın Devrim Partisi pozitif bir tutum takınmış ve Mursi'nin diyalog çağrısını kabul etmişti. Nur haliyle El Ezher'in diyalog toplantısına da katıldı.
Toplantıdan sonra bir açıklama yapan Eymen Nur, El Ezher'in ümmetin evi olduğunu, böyle bir sürece ev sahipliği yapmasının önemini vurguladı. Kilisenin de uzlaşmaya katılmasını anlamlı bulduğunu ifade eden Nur, El Ezher'in diyalog girişimini, krizin çözümü için önemli bir adım olarak nitelendirdi.
Müslüman Kardeşler'in siyasi kanadı Hürriyet ve Adalet Partisi Başkanı Saad el Ketetni'nin de katıldığı toplantıda, milli bir geçiş hükümeti kurulması önerildi. Ancak daha önce Cumhurbaşkanı Mursi, Hişam Kandil hükümetinin iyi çalıştığını dile getirmiş ve sadece muhalefetin diğer isteği olan 'anayasal düzenlemeler' teklifine olumlu yaklaşmıştı.
SELEFİLER DE ULUSAL KURTULUŞ CEPHESİ TARAFINDA
Bu krizde Müslüman Kardeşler'i ve Mursi yönetimini zor duruma sokan, Selefi Davet'in siyasi kanadı olan Nur Partisi'nin Ulusal Kurtuluş Cephesi tarafına geçmesi oldu. Anayasa krizinde Mursi'ye destek veren Nur Partisi'nde, son iki ayda çok önemli değişiklikler yaşandı. Nur Partisi'nin Türkiye'den evli ve aynı zamanda Türk vatandaşı olan başkanı İmad Abdulgafur parti başkanlığından istifa etmiş veya ettirilmişti. Abdulgafur, parti başkanlığının yanı sıra Mursi'nin yardımcılığını da yapmaktaydı.
Selefi hareketler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde de buna benzer bir siyasi manevrada bulunmuştu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Abdulmunim Ebul Futuh'a destek verme sözü vermişler, ancak anlaşılmayan bir nedenden dolayı Futuh'a desteklerini son anda çekmişlerdi. İkinci tura kalması beklenen Ebul Futuh, Selefilere yaklaştığından dolayı liberal kesiminin ve halkın belli bir bölümünün oylarını da kaybetmişti. Ebul Futuh, siyasi hayatının en önemli hatalarından birini yaptığını seçimler sonrasında itiraf etmişti. Selefiler sonradan kendi çizgilerine yakın gördükleri Hayrat el Şatır ile irtibata geçerek İhvan'la yakınlaştı.
Nur Partisi'nin karşı tarafa geçmesi ve Müslüman Kardeşler'in yalnız kalmasının en önemli nedeni İran ile ilişkileri normalleştirme girişimi oldu. Başından beri Müslüman Kardeşler'in İran politikaları petrol zengini körfez ülkelerini rahatsız ediyor. Mursi'nin ilk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan'a yapması bile bu ülke yönetimlerini ikna etmeye yetmedi.
Körfez yönetimlerinin endişelerini arttıran en son gelişme, İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi'nin Mısır ziyareti oldu. Son derece gizli yapıldığı söylenen, ancak sonradan medyaya yansıyan İran Devrim Muhafızları Kudüs Birliği Komutanı'nın da Mısır'ı ziyaret etmiş olması körfezi kızdıran bir başka önemli gelişmeydi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.