Mehmet ŞENLİK
Müslümanların takvimi hicri takvimdir
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin Mekke'den Medine'ye hicretini tarih başlangıcı olarak alan takvime Hicri takvim denir. Buna aynı zamanda “İslami takvim” veya “Kameri takvim” de denir. Ayın yörüngesi üzerinde dönüşüne göre düzenlendiği için bu takvime “kameri” adı verilmiştir. Tarihte Kameri takvimi ilk olarak Babillilerin kullandığı bilinmektedir.
İslam'dan önce Mekkeliler, Kusay bin Kilâb'a verdiği önemden dolayı Onun ölümünü tarih başlangıcı olarak kabul etmişlerdi. Ancak Fil olayından sonra tarih başlangıcı olarak bu olay kabul edilmeye başlanmıştı. Müslümanların da bir süre bu tarihi kullanıldığı söylenir. (Yakubi, II, 17)
İmam Taberi, Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin, Medine'ye hicretiyle tarihi kullandığını söylemektedir. Bunun ne derece sıhhatli olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber, Hz. Ömer (r.a)ın döneminde bunun kesinlik kazandığı ve takvim olarak kullanılmaya başlandığı biliniyor. (Taberi Tarihu'l Umem ve'l Müluk, II, 253)
Medine'de Hz. Ömer (r.a.)ın devrine kadar Müslümanlar bazı önemli olayları tarih başlangıcı kabul edip buna göre zamanlarını tayin etmekteydiler. Mesela; Fil Olayı, Ficar Savaşı, zelzele yılı, Veda Haccı yılı ve bazı önemli zatların ölümü gibi olaylar tarih başlangıcı olarak kabul edilmekteydi.
Ancak bu, karışık bir durum arz ediyordu. Hz. Ömer (r.a) bu karışıklığı gidermek amacıyla konuyu sahabenin ileri gelenleriyle istişare etti. Bu sırada meydana gelen bir takım olaylar da bunun önemini bir kat daha arttırdı. Mesela Yemen Valisi Ya'la b. Ümeyye, Hz. Ömer (r.a)'a gün, ay ve yılı belli olmayan bir mektup gönderir. Aynı şekilde yılı belli olmayan vadesi Şaban ayı, diye kaydedilen bir senet Basra Valisi Ebu Musa el-Eşarî'ye getirilir. Söz konusu senette geçen Şaban kelimesinin, bu yıla mı, geçen yıla mı, yoksa gelecek yıla mı ait olduğu meselesi kesin olarak anlaşılmayınca bu tarih ve sened ihtilafa sebep oldu ve konunun önemini ortaya çıkardı.
İşte bu belirsizliği ortadan kaldırmak için Sahabe meseleyi görüşürken tarih başlangıcı konusunda İran, Yunan vb. gibi ülkelerin takvimlerini benimseme tekliflerini ileri sürdüler. Ancak bu teklifler kabul görmeyince Hz. Ali (k.v.) takvimin hicretin başlangıcı olması gerektiğini ileri sürdü. Onun bu görüşü derhal benimsendi ve üzerine karar kılındı.
Miladi ve Rumi tarihler gibi on iki ay esasına dayanan Hicri yıl, muharrem ayı ile başlar ve Zilhicce ile sona erer. Hicri (kameri) aylar şunlardır: Muharrem, Safer, Rebiülevvel, Rebiülâhir, Cemazielevvel, Cemazielahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade,
Hicri takvim, Müslümanlara mal olmuş bir takvimdir. Hatta okuma-yazması olmayan bir kimsenin bile kullanabileceği bir takvimdir. Bu takvimin hesaplarını yapmak, Ramazanın ne zaman başlayacağını bilmek, ne zaman namaz kılınacağını belirlemek için ince astronomik bilgilere gerek yoktur. Ayın 29. günü güneşin battığı taraftaki gök ufkuna dikkatle bakılır, şayet yeni ayın o incecik hafi batı ufku üzerinde görünmüşse, ay doğmuş ve takvime göre ertesi ayın ilk günü başlamış olur: Hilalin bu görüntüsü 5-6 dakika sürer ve sonra kaybolur. Şayet bir görüntü tespit edilememişse ay otuz gün sürecektir. Yani ertesi akşam ufukta kesinlikle hilâl görülür. Şayet 29. günü göğün bulutlu olması söz konusu ise o ayın 30 gün süren bir ay olduğu kabul edilir. Ayrıca hilâlin hareketleri de kesin olarak belli değildir. Bazen ay bütün hareketlerini 29 günde, bazen 30 günde tamamlar. (Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 857)
Hicri takvim peygamberimizin Hicretini esas alır. Günümüzde kullanılan Miladi takvim ise Hz. İsa'nın doğumunu ‘tarih başlangıcı olarak esas almaktadır. Daha doğrusu Hristiyan dünyasının takvimidir. Hakeza Rumi takvim de Yahudi karışımıyla müşrik Roma takvimidir. Müslümanlar bir zamanlar kullanmışlarsa da zarurete binaendi. Ama Müslümanların kendi takvimi oluştuktan sonra kesinlikle gayri Müslimlerin takvimini kullanması doğru değildir.
Ne var ki, 26 Aralık 1925 tarihinde Batılılaşma sürecinin bir devamı olarak yapılan inkılaplarla İslami kültürü simgeleyen tüm değerler yürürlükten kaldırıldığı gibi hicri takvim de yürürlükten kaldırıldı ve Türkiye'deki Müslümanların İslam dünyası ile olan bağları tamamen koparıldı.
Bunun Müslümanlar açısından ne kadar kabul edilemez olduğu şu ayeti kerimeyle bildirilmektedir.
“Ey iman edenler, Yahudileri ve Hıristiyanları kendinize veliler edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin velileridirler. İçinizden kim onları veli (danışılacak makam) edinirse, o da ondandır. Şüphesiz Allah o zalimler gürûhunu başarıya ulaştırmaz (Mâide, 51)
Yeni yılımızın hayır ve bereketlerle dolu geçmesi, her türlü sıkıntı, dert ve beladan azade olarak daha nice yıllara kavuşmak dileğiyle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.