Mustafa Ve Bekir
Tarihler 20 Nisan 2005’i gösterirken, Kâinatın Efendisinin kutlu doğumu, onu kendine rehber edinen müslümanlarca dört biryanda coşku ve heyecanla kutlanmaktaydı.
Tarihler 20 Nisan 2005’i gösterirken, Kâinatın Efendisinin kutlu doğumu, onu kendine rehber edinen müslümanlarca dört biryanda coşku ve heyecanla kutlanmaktaydı. Bu müslümanlar, zamanın getirmiş olduğu sıkıntıların tek çaresinin Resulünün sünnetine sarılmakla mümkün olacağını, Kal-u Bela’da verilen sözlerin yerine getirilmesi için onun hayatının iyi bilinmesi gerektiğinin şuuru ile ülkenin her tarafında gülden demetler sunarak, ümmete hediye etmek istiyorlardı. O Muhammed Mustafa’nın hayatını öyle bir-iki günde öğrenip pratik hayata aktarmak tabii ki mümkün değildi. Bu çalışmalar belki yapacağımız diğer hizmetlerin bir mukaddimesi ya da bir parçası konumunda olur. İşte bu şuurla Derginiz İnzar ve Mustazaf Der’in katkılarıyla Diyarbakır’da bir panel düzenlendi. Sözkonusu mesele Peygamberimizin hayatı olunca gönüller sel olup aktı Diyarbakır’ın bağrına. Batman’dan, Elazığ’dan, Ş.Urfa’dan, Bingöl’den ... yirmi bini aşkın müslüman toplanmıştı o kutlu Nebi’nin doğum yıldönümünü kutlamak için.
Mustafa KAÇAR ve Bekir BARLAK da bu kutlu davete "lebbeyk!" deyip Ş.Urfa Birecik’ten kalkıp D.Bakır’a gelmişlerdi. Orada hayatlarını daha güzel şekillendirmek, yeni şeyler öğrenmek, Allah dostlarını bu vesileyle görüp hayır dualarını almak -en önemlisiNebi-i Zişana olan minnet borçlarını bir nebze olsun ifa edebilmek için onun adına düzenlenen bu kutlamaya katılmışlardı.
Bir panel vardı D.Bakır’da... Birlik beraberlik içinde bir araya gelen 20 bini aşkın insan... Hafsalaları zorluyordu bu. Bakmayın siz öyle zulüm ve çirkefin alıp başını gittiğine... Demek hala gönüllerinde yeşerecek ümitleri olan kardeşlerimiz var. Ve bunlar daha bir sadık ve daha da iştiyaklı. Gece geç saatlere kadar coşku ve aşkla onun hayatı anlatılmış, gönüller bir vazifeyi yerine getirmiş olmanın rahatlığı ile itminana ulaşmıştı.
Bölgenin değişik yerlerinden gelen bu kardeşlerimizi tabii ki ağırlamak D.Bakır’lı kardeşlerimizin görevi idi. Onlar bu konuyu da ihmal etmemiş, gelen misafirleri ağırlamak için yarışıyorlardı.
Kader-i İlahi gerçekleşecekse bir takım vakalar buna aracılık eder. İki can onun hürmeti hatırı için bedel olarak verilmeliydi. İki can tüm zorluğuna rağmen imtihanın bir gereği olarak Rablerine vasıl olmalıydılar. Daha sonrakilere nümune-i imtisal olsun, ‘varsın bu da olsun’ dercesine biri Ş.Urfa-Birecik/Keskince Köyü (Tel Musa)’nden Mustafa KAÇAR (1974), diğeri ise Birecik Merkez’den olan Bekir BARLAK (1974) gece geç saatlerde Diyarbakır’dan beraberinde başka arkadaşları da olarak özel arabaları ile ayrıldılar. Menzillerine beş kilometre kala Arat Dağı civarında karşıdan hatalı sollama yaparak gelen bir tır kamyonu ile karşı karşıya geldiler. Yolun elverişsiz ve bozuk olmasından dolayı yapılacak hiçbir şeyleri yoktu onların... Ve kaza gerçekleşir.
İki can oracıkta kanlarını toprağa ekerler. Tıpkı baharda toprağa ekilen tohumlar gibi. İki can masumane bir maksatla çıkmış oldukları yolda canlarını Rabblerine teslim ettiler. İkisi ağır, biri hafif üç kardeşimiz de ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldılar.
Öncelikle Rabbimizden öyle ümit ediyoruz ki bu kardeşlerimizi katına şehid olarak alacaktır. O ümit beslenenlerin en hayırlısıdır. Kardeşlerimize Allah’ın rahmetini diliyoruz. Yaralı kardeşlerimize de acil şifayla beraber yaşadıkları acıların kendilerine mükafat olarak dönmesini niyaz ediyoruz. Son olarak genelde tüm Müslümanlar olarak özel de ise İnzar Dergisi olarak Şehidlerimizin ailelerine sabrı cemiller diliyor, "başımız sağolsun" diyoruz. Ruhları için
El Fatiha.
İnzar Dergisi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.