Suat YAŞASIN
Mustazaf suçludur
Çünkü dinine bağlıdır...
Hayatını tamamen İslam’a göre şekillendirmek arzu ve çabasındadır...
Bu hususta da gözü karadır...
Tüm dünyevî istikbalini gözden çıkarabilmektedir...
Canını, malını, evladını...
Eşini, işini, aşını...
Hepsini bir kenara bırakabilmektedir...
Mustazaf suçludur...
Kürtlerin modernleşip aydınlanmasına(!) engel olmuş...
Şeyh Said’in izini sürdürmüştür...
Halk önderine ram olmamış...
Onulmaz yaralar açmıştır…
Evet, Mustazaf suçludur...
Çene yapmamış...
Hayır paralarıyla irileşmemiştir...
İhtilaftan uzak durmuş...
‘Öteki, rakip’ görmemiştir...
Milleti tekfir yerine ıslah etmiştir...
Yani, Mustazaf suçludur...
Zora gelince kaçmamış...
Dara düşünce göçmemiştir...
İzzet makamında zilleti...
Zilletinkinde izzeti kabul etmemiştir...
Kitleyi sokağa değil...
Sokağı kitleye dökmüştür...
Hâsılı, Mustazaf suçludur...
Sızmaları engellemiş...
Bedelleri göğüslemiştir...
Sekerattayken dirilmiş...
Dirildiğinde yoldan şaşmamıştır...
İhanete icabet etmemiş...
Hıyanetin eşekliğine de cevap vermemiştir...
İstikametten asla şaşmamaya azm ve karar eylemiştir...
Gördüğünüz gibi Mustazaf suçludur...
Ve cezanın büyüğünü haketmiştir.
Ama suçun büyüğü ve de kahredicisi nedir, biliyor musunuz?
Tüm olanlara rağmen verdiği –Bediüzzaman’a ait- şu cevabıdır:
Dünya ehli zulmetti; ama kader,
“Neden tam ve hakiki bir Hizbullah olmadınız?”diye adalet etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.