Mustazafların derdi başkadır

Bir gün, Efendimiz’in(sav) yanından bir adam geçti. Resul-i Ekrem(sav) yanında oturan kimseye:

- Şu adam hakkında ne dersin? Diye sordu. O da:

- Bu zat, ileri gelen hatırlı kişilerden biridir. Vallahi böyle bir adam, bir kıza talip olsa evlendirilmeye, birine aracılık yapsa sözü dinlenmeye lâyıktır, diye cevap verdi.

Resulullah (sav) bir şey söylemedi. Sonra oradan biri daha geçti. Efendimiz’in(sav) yine yanında oturana:

- Ya bu adam hakkında ne dersin? Diye sordu. Bu defa o zat:

- Ya Resulallah! Bu adam, durumu zayıf Müslümanlardan biridir. Bir kıza talip olsa istediği kız verilmez. Birine aracılık etse ricası kabul edilmez. Konuşmaya kalksa sözü dinlenmez, dedi. Bunun üzerine Resulullah (sav) şöyle buyurdu:

- Bu sonuncu adam, öteki gibi dünya dolusu adamdan daha hayırlıdır. (Buhârî, İbni Mâce)

Bu hafta Mustazaflar haftası ve mustazaflığın hakikati, hadis-i şerifte böyle izah edilmiş. Her ülkenin mustazaflığı  farklı gibi görünse de, ortak kimlik İslam olunca uğradıkları muamele, özü itibariyle aynıdır. Sayın A. Davudoğlu her yönden kuşatılan Gazze’de iken, kendisine “Myanmar’a sahip çıkın” diyen çocuk, yeryüzünde maddi ve manevi önderlik vadedilen mustazafların günümüzde kimler olduğunu anlatan bir ipucu gibi. Kendi derdine aldırmadan mazlum için çırpınmak. Şu anda Diyarbakır’da da yaşanan budur, Batman’da da, Bingöl’de de.

Kendisi fakir ve muhtaç olduğu halde, yoksullar için, mülteciler için nasıl yardım buluruz, dertlerine nasıl çözüm buluruz diye çabalayan o kadar çok mesela Vanlı, Kızıltepeli, Ceylanpınarlı mustazaf var ki. Ve Öcalan’ın alay ederek: “Bunların lokantaya gidecek paraları yok, nasıl parti kuracaklarmış” dediği bu mustazaflar, hiçbir maddi karşılık beklemeden kendi durumlarından çok daha öncelikli gördükleri halk için gece gündüz koşturuyorlar.

Hem bu yeni de değil. Yirmi yıl önce şu mazlum halk, bari dinden, imandan koparılmasın diye zorluklara ve tehditlere aldırmadan, camilere gitmişlerdi. Öyle ki yüzlercesi ya o camilerin avlusunda, ya da yolunda şehid edildiler, binlercesi tutuklandılar, yıllarca hüküm giydiler. Ama firavunların, hamanların ve belamların deyimiyle, uslanmadılar.

Yine yaşadıkları acılara aldırmadan, mazlum ve mustazafların kurtuluşu için beş kuruşları da olmadığı halde, tevekkeltü alallah deyip, dernekler açtılar. Bu hayır kurumları vasıtasıyla binlerce insana maddi manevi yardımda bulundular, hem bırakın buralardan maddi bir menfaat almayı, Ubeydullah Durna gibi Yüksekova’da derneği tamir ederken canlarını verdiler.

Masrafını, zorluğunu nasıl karşılarız demeden nice etkinlikler düzenlediler. Gazze ve Mısır gibi birçok ülkedeki mazlumlar için yardım kampanyaları düzenlediler, meydanlarda dualar ettiler, zalimleri protesto ettiler. Kur’an’a hakaret edenlere karşı mitinglerle cevap verdiler. Bu etkinliklere öyle aşk ve ihlas cemresi düştü ki, Şirnaklı Sümeyye ile Diyarbakır Kutlu Doğum Etkinliği’nde şehid kazandılar.

Dedik ya mustazaflığa aldırmadılar. İslami dernek açıp Kutlu Doğum Etkinliği düzenlediniz, muhtaçları yedirdiniz, giydirdiniz vs. diye tekrar basıldılar, tutuklandılar, mahkum ve muhacir oldular. Ama onlar etkinliklerini ve yardımlarını kat kat artırdılar.

Bu yıl Kutlu Doğum Etkinlikleri’yle beraber mustazafların estirdiği başka bir bahar havası var. İlk defa Batman’ından Hilvan’ına  ezilmiş bölge, inşaallah müspet yönde ciddi bir değişime adım atacak. Çünkü hizmetlerine kurumsal bir kimlik ekleyerek daha geniş kitlelere ulaşmayı amaçlıyorlar.

Ve işte bu mustazaflık, dünyanın her yerinde aynıdır. Şu anda bu ülkenin mustazafı diğerleri için nasıl dua edip gözyaşı döküyorsa, Mısır’ın, Gazze’nin, Myanmar’ın, Suriye’nin mustazafları da inanın buradakiler için dua ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.