M. Zülküf YEL
Musul'un sinekleri, toprak ve petrol
Musul'da İŞİD'e karşı operasyon yapma ve Musul'u alma gerekçesiyle, birçok farklı güç, Irak'a yığılmış durumdadır. Farklı milletlerden askerler, adeta sinekler gibi Musul'a üşüşmüş bulunmaktadır. Petrol ve toprak kokusu, emperyal emeller besleyenler için dayanılmaz bir cazibe oluşturmaktadır. Dengelerin her an değişebileceği ve her türlü gelişmeye açık bir süreç karşımızda duruyor. Ve maalesef bu sürecin temel yönlendiricisi ABD ve müttefikleridir. İslam topraklarında bir ameliyat yapılıyor; ama oyunun bütün kural ve şartlarını Batılılar belirliyor. Herkes, Batılıların ördüğü duvarda bir tuğla olmak için can atıyor. Herkesin kendisine göre bir hesabı var. Siyasi ve askeri hesaplar, IŞİD üzerinden icra edilmeye çalışılmaktadır. Herkeste bir tedirginlik ve gergin bir bekleyiş var. Musul operasyonundan sonra nasıl bir sürecin gelişeceğini herkes merak ediyor.
Türkiye, bir "oldubittiye" müsaade etmeme adına, Başika'daki askeri varlığını korumak ve askeri aktivitesini artırmak istiyor. ABD ve İran, mesajlarını İbadi üzerinden vererek, Türkiye'yi operasyonun etkisiz elemanı olmaya ve dolayısıyla neticede de hak talep edemeyecek bir konuma mahkûm etmeye çalışıyor. Irak ordusunun yanlı tavırları ve Haşdi Şabi'nin geçmişteki icraatları, Musul'daki aşiretleri ve Sünnileri tedirgin ediyor. Bu yüzden, Musul ve civarındaki aşiretlerin, Türkiye'nin askeri varlığını bir denge unsuru olarak gördükleri anlaşılmaktadır. Türkiye ise, sahada ve masada olma niyetini açıkça ortaya koyuyor. Gelişecek süreç içerisinde mutlaka yer almak istiyor. Şimdilerde "Misak-ı Milli" söylemini dile getiren Türkiye, Irak'ın dağılması durumunda, Ankara anlaşmasının ilgili maddesine dayanarak Musul üzerinde hak talep etmenin zeminini oluşturmak istiyor. "Misak-ı Milli" söylemiyle kamuoyu adeta bu talebe hazırlanmak istenmektedir. Tüm taraflar gibi Türkiye de hesabını, Musul'un düşeceği beklentisi üzerine inşa etmektedir.
Barzani açısından Musul operasyonu hayati bir öneme sahiptir. Bu operasyon neticesinde elde edilecek kazanım, Irak Kürdistan'daki yönetimin planlarını da yakından etkileyecektir. Barzani, Peşmerge kuvvetlerinin öncü rolünü Irak ordusuna ve başka yerel güçlere kaptırmamak adına büyük riskler almaktadır.
Musul'un doğal ve demografik yapısını, askeri güç ile değiştirmeye çalışma, ilerde çok daha büyük sorunlara sebebiyet verecektir. Musul başta olmak üzere, Irak'taki Sünni yapı IŞİD'e mahkûm edilmemelidir. Bazı gözlemciler, Sünnilerin bilinçli olarak bu pozisyona zorlanıp mahkûm edilmeye çalışıldığına dair endişelerini dile getirmektedir. Bütün tarafların, mezhebi fay hatlarını harekete geçirecek politik yaklaşımlardan uzak durması gerekir. Adalet temelinde bir yaklaşım ortaya konulmadığı müddetçe, oluşan her yeni konjonktürün taraflar açısından ifade ettiği anlam farklı olacak ve neticede de kan dökülmeye devam edecektir.
Musul operasyonuna çantada keklik gözü ile bakmanın yanlış olduğunu belirtelim. Tarafların mevcut çelişkileri bir yana, dengeleri değiştirecek faktörlerin varlığını unutmamak lazımdır. Irak ve Suriye'deki gelişmelerin tek bir parça olarak düşünülmesi gerektiği hatırlanacak olursa, Suriye sahasındaki ani bir değişme, Musul'daki süreci etkileyebilir. Rusya ve ABD arasındaki restleşmenin, çok ciddi boyutlara varması, Rusya cephesinden farklı hamleleri beraberinde getirebilir. Ayrıca bir Musul Barajı'nın patlatılması durumunda bile, olayların seyrinin değişme ihtimalinin olduğunu göz ardı etmemek lazımdır. Böyle bir durumda, başta Musul olmak üzere, birçok yerleşim yeri sular altında kalır. Bağdat bile bundan nasibini alır. Çok boyutlu olan bu süreç, bölgede önemli gelişmelerin başlangıcı olabilir.
Musul petrollerini elde etme hırsı ile Batı, her türlü ahlaksızlığı yapmaktan çekinmez. Daha fazla kan dökülmesi için yeni çelişkiler oluşturulacak; var olan çelişkiler ise, artırılıp derinleştirilecektir. Mezhebi ve etnik fay hatları harekete geçirilmek istenmektedir. Özellikle İran ve Türkiye'nin bir "oldubitti" ile sıcak bir çatışmanın içerisine girmesi, bölge ve İslam ümmeti için büyük bir felaket olur. İslam ümmetinin etkin aktörlerinin, bu büyük tehlikeyi görüp yapıcı adımlar atması gerekir. Musul, yeni bir Halep olmasın.
İslam ümmetinin etkin aktörleri de Musul sorununa hak ve adalet temelinde yaklaşmalıdır. Aksi bir durumda, siyasi ihtirasların, İslam ümmetini yakan bir ateşe dönüşeceğini ve herkesi yakacağını unutmamak gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.