Fesih YASAK
Müttefiğimiz ABD'nin marifetleri
Şiddetin kol gezdiği Müslüman coğrafyamızda her yeni güne uyandığımızda ABD emperyalizmi bizlere envaitürlü sendromlar yaşatmaktadır. ABD Emperyalizmi darbeci, diktatör ve kukla olan idarecileri kullanıp dizayn etmeye çalıştığı İslam ülkelerinde, halkın haber kaynakları manipüle edildiği için zihinler bulanmaktadır. Müslüman halklar otoriter rejimlerden baskı ve işkence gördüğünden bu baskıların etkisiyle psikolojik ve duygusal bozukluklar yaşamaktadırlar.
Sonuçta insanız; yaşadığımız şiddetten etkilenir ve psikolojik travma geçirdiğimiz zamanlar da olur. Soruyorum: Hemen yanı başımızdaki şehirlerimizde yaşanan çatışma ve savaş ortamında doğan her çocuk, dünyaya gözlerini açar açmaz şiddetle tanışmıyor mu? Ortadoğu'da her ailenin hayat öyküsü serencamlarla örülmüş, toprağı kan ve gözyaşıyla yoğrulmuştur desem her halde mübalağa etmiş olmam. Hakikat budur, görünen köylerimiz ve şehirlerimiz kılavuz istemez ki…
Ümmetin çocukları Ortadoğu İslam coğrafyasında mukadder olan ölümle daha bebek yaşta tanışmıyor mu? Ve göçen canlar yüreğimizden bir şeyler kopararak rablerine kavuştuklarında zalimleri şikayet etmediğini mi sanıyorsunuz?
İman ve enerji dolu gençlerimiz, ömürlerinin baharında, solan güller misali aramızdan ayrılıp gidiyorlar. Hem de birer, ikişer, onar… Ne bileyim belki kafileler halinde menzile revan oluverdiler. Veda vaktinde arkada kendilerine el sallayan gözü yaşlı anneler, babalar, kardeşler ve dostlar bırakarak dünyamızdan ayrılıveriyorlar.
Ah anne, ah dostum hangi birinizin hanesine şivan düşmedi ki! Milyonlar ülkemde muhacir anne, yüz binler toprağa gitti. Nice iffet abidesi kadının namusu payimal edildi. Koca bir ülke, Bilad-i Şam atılan bombalarla tarumar oldu anne... Beldelerimiz öyle tarumar ki, ümmetin ihtilafı o kadar derinleşmiş ki tam da emperyalist Rusya, ABD, Avrupa ve Siyonist israil için rahat yenilir yutulur lokma halindeler. Ümmet bu keşmekeş tablo karşısında aciz ve çaresiz. Birbirimize silah doğrultarak zalimleri sevindirmekteyiz. Kavmi ve mezhebi saiklerle hareket ettiğimiz için rüzgârımız kesildi ve kuvvetimiz dağıldı.
Algı yöneticiliği yapıp İslam'ı yanlış yorumlayan düşmanımıza karşı gücümüzü birleştiremediğimiz için halklar üzerinde etkili olamadık. Bilinçten yoksun Müslümanlar, zalimlere meyletmekle kalmayıp, zalimlere yardım ederek hakka karşı savaştı. Batılı hak belledik hakkın sırtına basarak batıla hizmet ettik.
Küfrü ve zalimleri bertaraf etme noktasında öncelik sırasını belirlerken yanlışlığa düştük.
Elin ipiyle Ortadoğu ve Suriye kuyularına daldık. İşin başında ferasetsiz davranıp yanlış politikalar güderek Avrupa ve Amerikan'ın gazıyla arzulanmayan noktalara savrulduk, bambaşka bir tabloyla karşılaştık.
Suriye politikasında bütün hesaplar diktatör Esed'in gitmesi üzerine yapılmıştı ancak hesaplar tutmadı. Şam Emevi Camii'nde topluca namaz kılma hayalimiz şimdilik suya düştü. Esad halen yerli yerinde. Şam saraylarında korkuyla geleceğin hayallerini kuruyor. Türkiye'nin Kerkük petrollerinden pay alma manevraları da şimdilik Irak ordusunun ve İbadi'nin hamlelerine yenik düşmüş gibi..
Tablonun tamamı okunduğunda koca İslam şehirlerinden geriye nem kaldı, gözyaşı kaldı. Ah u zar kaldı. Rusya ve Amerikan'ın askeri üsleri kaldı.
Anlaşılan odur ki varılan sonuçtan hiç birimiz memnun değiliz. ABD'nin Ortadoğu ve Suriye'de sergilediği şeytanlıklar karşısında. Sayın Erdoğan'ın ABD'ye sitemlerini anlamamak mümkün değil. Türkiye'nin, müttefiği ve dostu(!) Amerika'dan parayla satın alamadığı silahları maalesef Pkk/Pyd bedava alıyor. Hem de 3500 tır ağır silah... Bu silahların yarın Türkiye'ye karşı kullanılmayacağı garantisini kim verebilir.
Medya üzerinden Amerika'ya eleştiriler gırla giderken bir yandan da çaktırmadan ilişkilerimizi geliştirmek ve onarmak adına yoğun bir mesai harcanıyor. Beri tarafta Mavi Marmara gemisinde 10 vatandaşımızı katleden Siyonist rejimin katil askerlerine açılmış dava da düşürüldü. Devletlerin bu garip siyasi ilişkilerine akıl sır erdirmek mümkün değil.
Müslümanlar olarak ferasetsiz davranıp düşmanlarımızın değirmenine su taşıdık. Onların değirmeni döndükçe ümmet olarak un ufak olduk. Onlar öğüttü, biz öğütüldük. Onlar sömürdü, bizler sömürüldük. İzzetli bir duruş sergileyemedik. Enerjimizi ve mesaimizi hiç uğruna tükettik. Allah'ın ilahi fermanına kulak kesilmedik. Bunca katliam karşında Müslüman ülkesi dediğimiz ülkeler de ümmetin çıkarlarını öteleyip ulusal çıkarları öncelediler. Mezhebim, kavmim derken dilim dilim bölündük ve bir avuç küfür karşısında silindik.
“Allah'a ve Resul'üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” ( Enfal:46.)
Rabb'im bu ümmete merhamet buyursun ve feraset nasip etsin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.