Hasan YILMAZ
Namaz Namaz Namaz
Sosyal yaşamda meydana gelen sıkıntıların temelinde namaza gereği gibi önem verilmemesi olduğunu söylemiştik. Fani olanın bakiymiş gibi davranarak namaza ilgisiz olması ve farklı eğilimlerle gününü gün ederek yarınını düşünmemesi ne kadar mantıklıdır? Bu konuda söylediklerimizi gözden geçirip güncelleyerek başta öğrenci kardeşlerim olmak üzere her bireyin çıkarımlar yapmasını rica ediyoruz.
Hazreti Ali (ra) şöyle buyurur: Huşu olmayan namazda, lüzumsuz şeylerden kaçınmayan oruçta, tertile riayet edilmeyen kıraatte, günahlardan sakındırılmayan amelde, sahavet bulunmayan malda, sıkı bağlılık bulunmayan kardeşlikte, ihlâs bulunmayan duada hayır yoktur.
Resul –i Ekrem buyurdu ki: Kıldığın namazı, en son namaz gibi, bir daha namaz kılma fırsatı bulamayacak bir kişinin kıldığı namaz gibi kıl.
Namazın ne kadar önemli olduğunu ve hayatımızı ne kadar etkilediğini Risale-i Nur'dan örnekleyelim: “Namazın, ne kadar kıymetdar ve mühim, hem ne kader ucuz ve az bir masraf ile kazanılır, hem namazsız adam ne kadar divane ve zararlı olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde kat'i anlamak istersen; şu temsili hikâyeciğe bak, gör: Bir zaman büyük bir hâkim, iki hizmetkârını, her birisine yirmi dört altın verip iki ay uzaklıkta has ve güzel bir çiftliğine ikamet etmek için gönderiyor. Onlara emreder ki: Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız. Hem oradaki meskeninize lazım ve bazı şeyleri mübayaa ediniz. Bir günlük istasyon vardır. Hem araba, hem gemi, hem şimendifer, hem tayyare bulunur. Sermayeye göre binilir.
İki hizmetkâr, ders aldıktan sonra giderler. Birisi ihtiyar idi ki istasyona kadar bir parça para masraf eder. Fakat o masraf içinde Efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir ticaret elde eder ki sermayesi birden bine çıkar. Öteki hizmetkâr bedbaht, serseri olduğundan; istasyona kadar yirmi üç altınını sarfeder. Kumara verip zayî eder, bir tek altını kalır. Arkadaşı ona der: Yahu şu liranı bir bilete ver. Ta, bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın. Hem bizim efendimiz kerimdir; belki merhamet eder; ettiğin kusuru affeder.
İşte ey namazsız adam ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim! O hâkim ise; Rabbimiz ve yaratanımızdır. O iki hizmetkâr yolcu ise; biri mütedeyyin namazı şevk ile kılar. Diğeri gafil, namazsız insanlardır. O yirmi dört altın ise her günkü ömürdür. O has çiftlik ise cennettir. O istasyon ise, kabirdir. O seyahat ise kabre, haşre, ebede gidecek beşer yolculuğudur.
Acaba yirmi üç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarf eden ve uzun hayat-ı ebediyeye bir tek saatini sarf etmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder. Zira bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabul ederse; hâlbuki kazanç ihtimali binde birdir. Sonra yirmi dörtten bir malını, yüzde doksan dokuz ihtimal ile kazancı musaddak bir hazine- i ebediyeye vermemek; ne kadar hilaf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini akıllı zanneden anlamaz mı?”
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.