Dr. Abdulkadir TURAN
Ne adalet arayışıymış!
CHP, onlarca yıldır Türkiye'de haklı hiçbir talebin yanında yer almadı.
Nice idamların, hukuksuzlukların arkasında bulundu.
Başörtüsü mağduriyeti gibi hususlara dahi bürokrasideki kadroları ile ön ayak oldu. Hani eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden CHP'li değildi de kim CHP'li? Ya da eski İstanbul Üniversitesi rektörü Kemal Alemdaroğlu…
Otuz yıla yakındır farklı sebeplerle haksız yere cezaevlerinde yatanlar var, bugüne kadar CHP'nin gıkı çıkmadı…
Şimdi Genelbaşkan Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde yollara dökülmüş, üşenmiyor, günde bilmem kaç saat yürüyerek Ankara'dan İstanbul'a doğru yol alıyor… Ne adalet arayışıymış!
Her şey eski medya yöneticilerinden, yeni milletvekili ve CHP yöneticisi Enis Berberoğlu için…
Ne büyük adammış, uğruna ana muhalefetin reisi ve heyeti neredeyse otuz gün yürüyecek de yattığı cezaevinin kapısına varacak…
15 Temmuz'a giden süreçte Alman vakıfları ve 15 Temmuz'un yerli aktörleri ile ciddi ilişkileri olduğu iddia edilen Enis Berberoğlu mu büyük yoksa yollara düşen Kemal Kılıçdaroğlu mu?
Birilerinin sormasında fayda var herhalde…
Ama daha mühim bir nokta: Yürüyüşün bitişi, 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin yıldönümüne denk getirilmiş gibi?
Neden?
Anlaşıldığı kadarıyla CHP 15 Temmuz Darbe Girişimi'ndeki ihanetin toplumun hafızasına kazınmasını istemiyor, 15 Temmuz Darbe Girişimi'ndeki ayrıntıların anlaşılmasından hoşnut olmuyor.
Bugüne kadar 12 Eylül dışında CHP, her darbe girişiminden kârlı çıktı, 15 Temmuz'dan da kârlı çıkmaya çalışıyor. Bu, anlaşılabilir bir hesap…
Ancak meselenin bir de dış ayağı olmalı. Zira CHP gibi partiler, neticede Almanya'ya sığınmış Can Dündar'la ilişkili olarak en gözde yöneticilerinden birini içeriye vermiş bir parti, dışarıyla görüşmelerde bulunmadan böyle gösterilerde bulunabilir mi?
Bir kez daha anlaşılıyor ki dış güçler, 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin başarısızlığa uğramasından derince muzdarip olmuşlar da bu ıstıraplarını bertaraf edecek bir askeri veya siyasi denklem bulamıyorlar.
Avrupa darmadağın… Son Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ABD, Birleşik (!) Avrupa'nın elinden Fransa'yı da almışa benziyor. Cumhurbaşkanı Macron, Trump ve İngiltere ile uyum içinde çalışacak gibi duruyor. Tarih boyunca isteyerek İngiltere ve ABD'nin hatta Fransa'nın yanında yer almamış Almanya ne yapacak? Şu anda belirsiz… Geleneksel olarak Almanya ile hareket eden İspanya ve İtalya da aynı durumda… Trump, tarih boyunca Almanya'ya karşı durmuş Rusya'yı da ayarlamaya çalışıyor. Rusya'nın ayarlanması durumunda II. Dünya Savaşı'ndaki cephe tamamlanacak gibi… Almanya'ya savaş mı açılacak, değil herhalde? Ama bir hakikat var: II. Dünya Savaşı süreci tamamlanmamışçasına Almanya denklem dışı kalıyor. Ama denklem dışı kalan Almanya ısrarla Türkiye siyasetine oynuyor, Türkiye siyaseti üzerinden Batı'da yer edinmeye çalışıyor…
Öte yandan İslam âleminin pek çok noktasında olduğundan daha kesif bir yangınla Arabistan yarımadası yanıyor; Fransa, bu bölgede tarihteki rolüyle ABD ve İngiltere'nin yanında sahaya iniyor.
Kılıçdaroğlu, her şeyi bir yana bırakmış, Enis Berberoğlu'nun derdine düşmüş…
Bu ayarlanmış bir muhalefet değilse anlaşılması zor bir muhalefettir. Zira Türkiye'nin siyasetinde dış güçlerle uğraşanlar çok ağır hatalar yapmazlarsa veya bir darbe sürecine kurban gitmezlerse mutlaka kazanır, dış güçlerle birlikte hareket edenler ise darbe süreçleri ile bir yerlerde dursalar bile halk nezdinde hep kaybederler.
CHP'nin sözde adalet yürüyüşü ne iç ne dış siyaset bakımından bir anlam taşımıyor. Yine de CHP'nin geleneksel darbe yanlısı duruşunu sürdürdüğünü göstermesi bakımından siyaset tarihinde yer alacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.