Mirali YILDIRIM
Ne Hale Geldik
Dün gibi hatırlıyoruz. Farklı ırk ve mezheplerden oluşan Müslüman milletler, acı ve tatlıyı paylaşmaktaydı.
Filistin Mektebimiz vardı. Ümmetin kalbi oradaydı. Filistin'le yatar Kudüs'le kalkardık; Aksa, evimizin odalarındandı. Filistin: diriliş ve direnişti. Bir vurulurken, bin diriliyordu. İntifadanın Çocukları, karib zaferimizi muştuluyordu:
“Koş bacım koş, Mehmet yerde/Al sancağı sıra sende..// Bu gün Kudüs, Sarayova,/Yarın Mekke, Şam, Ankara.. //İntifada intifada selam sana şanlı kavga..”
Afgan Cihadı; koca Rusayısını, inine zorlamış hatta yıkmıştı. CIA'ların “silah eli” bulaştığından, kendisi de ağır yaralar almıştı.
“Afgan dağlarında kar kucak kucak /Ne ev ne bark kalmış ne de bir ocak /Bizim evimizde yaz gibi sıcak /Durmak istesen de duramazsın ki!”
Hizbullah; sadece Lübnan, Suriye ve İran'ın değil; ümmetin gururuydu. israil terör develetine ilk ve son yenilgisini tattırmışlardı. Nasrallah'ın posterleri, tevhid ve küfre üstün gelmeyi düşleyen inananların evlerini süslüyordu.
Mavi Marmara Mektebi'ndeki şehitlerimizin cenaze namazları, Hizbullah saflarında da kılınmıştı.
İran İslam Devrimi, ezber bozmuş; Batılı bilim adamlarının “İslam ve Devrim” hakkındaki yıllanmış tezlerinin yıkmıştı. “Bu çağda artık bir İslam Devrimi olmaz; dünya ve zamanın şartları buna yol vermez..” diyen felsefecilerin tezlerini çürütmüş; 2500 yıllık Şehinşahlık geleneğini yerle bir etmiş; “sırıklı, cübbeli, mollalı, medreseli bir inkılap” başarılmıştı.
Sırada, Afgan, Pakistan hatta Türkiye bile düşünülmüştü. Metin Yüksellerin dilinde; “Şîyarbin şîta bin, Ji topa natirsin/ Mirin Pîrûze lewra em natirsin..” (Uyanın, yüreklenin, top(tanklar)dan korkmuyoruz/ Ölüm mubarektir, çünkü bizler şehid(oluyor)uz).
“Filipin'de, filistin'de, Eritre'de; Moro'da…” atılan her kurşun, ümmetin cihadının kar-hanesine yazılıyordu.
Cuheyman el-Uteybi; Suudiamerika'nın, Emperyalizm adına kontrol ettiği Hicaz'a dikkat çekmek için, yarenleriyle Kabe'ye sığındığında; Hadumu'l Harameyn(?), getirdiği haçlı askerleriyle, bekası için katliam uygulamıştı. FETO; yine ağlayarak; “Bunu da mı görecektik,? Ne duruyorsunuz Müslümanlar..!” diyerek Suud ailesi için ağıtlar yakmıştı.
*Bu gün ümmet beter ağlıyor. Aylan Kurdîlerimizin naaşları, deryaların sahillerine vuruyor.
Filistin Mektebinin diriliş ve direniş liderleri sığınacak Müslüman ülke bulamıyor. Haçlı, terörü tanımlıyor, şeytanlaştırıyor, teröristi buluyor ve aksini iddia edeni aynı kefeye koyup cezalar kesiyor. Müslüman liderler, RABİA'yı sahiplenmeye korkuyor, komik yorumlarla te'vile çalışıyor.
İslami cepheler; “bir kurşun” küfür ve zulme, “bin kurşun” da kardeşine, değerlerine, tevhidine, öz anayasasına sıkabiliyor. Görüyoruz ki; yine “Düstü Hüseyn atından Sahra-yı Kerbela'ya!”
1979'daki Afgan cihadı; orantısız güçler arasında süren ve hala kanayan bir yaramızken; Vahyin Topraklarındaki yaralarımız; oraya, o demlere rahmet okutuyor.
1979'daki Afgan marşları/ağıtları günümüze ne kadar da yıkışıyor:
“Savaşa girdi kalbim bin yara aldı beni,/Ne denli acı varsa aradı buldu beni./Seni bir bomba gibi taşımak bu göğüste,/Bir Ebu Bekir kıldı bir Ömer kıldı beni./Parça parça bir yürek, delik deşik bir bağır,/Bir beş değil sevgili, bin kurşun deldi beni./Böyle çıktım alana ve yürüdüm yürüdüm,/Ne görebildi kimse ne de anladı beni.”(Karaoğlu)
Hülasa: Dün, kör topal da olsa bir birliktelik, acıyı, tatlıyı paylaşan ümmet; bu gün “ırk, mezhep, alim, siyasetçi..” tokuşturuyor.
Haçlılar; kimine zenci, kimine beyaz muamelesi yapsa da her birini tek tek ve sırayla ama yerinde ve zamanında afetmeden avlıyor.
Kardeşine hayat hakkı tanımayan sözde Müslüman lider ve rejimler; haçlı projelerinin mahsulü yabancılardır. Bunlar; adalet değil, korku ve dehşet saçacaklardır.
Batı; bizdeki hiçbir kanunsuzluğu eleştirmeyecek, aksine yanında duracaktır.
Allah'ın rızasını arayan en aciz Müslüman; “kafirden, zalimden, münafıktan..” kesinlikle iyidir ve zaten çok olan ortak paydalarda ittihad şarttır. Gelecek nesillerimiz; bizleri yerecek, kınayacak belki de lanetleyecektir.
Hakikat ve zafer yolu da tartışmasız ortadadır ve DAREYNİN kurtuluşu için de oraya mecburuz.
“Sizden önce gelenlerin durumu sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Peygamber ve onunla beraber müminler: «Allah'in yardimi ne zaman?» diyecek kadar darlığa uğramışlar ve sarsılmışlardı; iyi bilin ki Allah'ın yardımı şüphesiz yakindir. (Bakara:214). Selam ve duayla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.