M. Emin ÖZMEN
Ne oldu Kasımpaşalı ruhuna?
Başkan Erdoğan'ın dışarıya, emperyal güçlere dair Kasımpaşalılık ruhu ile söyledikleri sözler yürekleri serinletmiştir.
“One minute” tam da böyle efsane bir çıkıştı bence. Ayrıca “Dünya beşten büyüktür” cümlesi, bu söylediklerimize güzel bir örnektir.
Bu iki mesaj dahi kendisinin ne kadar cesur ve pervasız olduğunu gösteriyor. Doğrusunu isterseniz, dünyanın emperyal güçlerine karşı böylesine çıkışlar, sadece bizde değil, dünyanın birçok yerindeki mahrum, mağdur, mazlum ve mustazaf halkların gönlüne su serpmektedir.
Yine bilindiği üzere Erdoğan'ın gazeteci azarlama huyu da var. Hatta bu hususu ben bir yazımda handikap olarak değerlendirmiştim.
Her neyse Kasımpaşalılık ruhu tuttuğunda birçok gazeteciyi hem de başkan veya başbakanlarının huzurunda haşladığı olmuştur.
İlk defa, kendisini İstanbul İl Başkanı iken bir tartışma programında izlemiştim. O zaman “Kasımpaşalı” dedikleri yönünü görme fırsatım olmuştu.
Bahsettiğim zamanlarda içerideki emperyal işbirlikçilere karşı yine böyle Kasımpaşalıydı. Belediye'ye adaylık sürecinde, bir kesimin “Kartel Medyası” dediği basın grubu, Erdoğan'ın aleyhine yayınlar yapıyordu. Rakiplerinin kazanması ve Erdoğan'ın prestij kaybı üzerine kurulu haber ve yorumlara, kendisinin tepkisi çok sert oluyordu. Seçim süreci içinde Erdoğan'ın, Gülgün Feyman veya Reha Muhtar gibi haber spikerleri ile tartışmalarına sık sık rastlardık.
Tabi ben tartışma lafını biraz da nezaket olsun diye kullanıyorum. Siz onu Erdoğan bu isimleri fırçalıyordu şeklinde anlayabilirsiniz.
Fakat zamanla mukavemetin şiddeti kuvvetinde sanki Erdoğan içeride geri adımlar atmaya başladı. Bu tiplere karşı artık gereken çıkışları göremez olduk.
Dün Gazetemizin manşeti bir aile dramını dile getiriyordu. Dede Mehmet Emin Alpsoy yaşlı ve hasta ama cezaevi şartlarında ölüme terkedilmiş durumda. Oğul Şeyhmus Alpsoy'un hasta (Kolon kanseri) fotoğrafları veya ameliyata götürülürken dahi kelepçeli hali tüm basına yansıdı. Yoğun bakımda dahi kelepçeli kalmış. O da cezaevinde ölüme terkedilmiş durumda. Torun Alpsoy ise zihinsel engelli. Her engelli gibi üç aylık maaş için müracaat etmiş aile. Uygun görülmüş ve maaşı yasalara göre bağlanmış. Sonra herhangi bir açıklama yapılmadan kesilmiş. Annesi Suat Alpsoy konunun üzerine gidince, mütevelli heyetten biri ağzından kaçırmış; “Terörist ailesine maaş mı vereceğiz?” demiş.
Şimdi insanın sorası geliyor. Davos fatihi Başkan Erdoğan'ın kendi ülkesinde yapılan bunca zulme karşı edeceği üç beş kelamı yok mu?
Hani kendisinin deyimiyle “Velev ki” babası söyledikleri gibi olsun. O kelimeyi Şeyhmus Alpsoy için söyleyemiyorum. Hadi velev ki öyle olsun. Bunda zihinsel engelli çocuğunun ne payı var.
Hem ne diyor hukukçular: “Suç ve ceza şahsidir.” Yani birinin işlediğinden bir başkası sorumlu tutulamaz.
Gönül isterdi ki Başkan Erdoğan çıkıp, bu hukuki ilkeyi kendi ülkesinin memurlarına, o meşhur Kasımpaşalılık ruhu ile bir güzel anlatsın.
Aksi durumda, işte yukarıdaki başlık aklımıza geliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.