Nisan ve Kur'an!

Nisan ve Kur'an!

Kur`an hafızı genç kızlarımızın düğün ve nişan törenleri, İslam`dan uzak olan genç kızların düğün ve nişan törenlerinden farklı olurdu.

Kur`an hafızı genç kızlarımızın düğün ve nişan törenleri, İslam`dan uzak olan genç kızların düğün ve nişan törenlerinden farklı olurdu. Anneler hem kızlarını Kur`an öğrenmeye gönderip hem de başlarını örtmelerine müsaade etmezlik yapmazlardı. Yoksa ‘Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr edenler`den mi oluyoruz?

Hamd, kullarının hidayeti için, lutfüyle elçilerini ve kitaplarını gönderen Rabbi Rahime; salât ve selam, bu zincirin son halkası olan Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya olsun.

Yılın en bereketli aylarından olan Nisan, baharın tüm güzelliklerinin sergilendiği aydır. Toprak örtüsünün ölümden tamamen uyandığı ay... Ve bu ay Rabbinin emriyle ölü ruhları dirilten Resulün dünyaya teşriflerinin ayı... Nisan yağmurları nasıl can veriyorsa toprağa, Resulün doğumu da öyle can verdi gönüllere.

Her tarafta tatlı bir telaş ve koşuşturma var. En son Ramazan ayında hissedilen maneviyat tekrar kaplıyor her tarafı. Sevgililer sevgilisini, Ona yaraşır bir şekilde anmak için tüm gayretler... Bu vesilelerle binler salâvatlar, Yasinler ve Hatm-i Şerifler okuma seferberliği başlatıldı. Kur’an-ı Kerim’i biraz rahat okuyabilenler birer-ikişer hatimle, hatmi bitiremeyeceklerinden endişelenenler ise, cüzlerle katkıda bulunuyorlar bu hayır kervanlarına.

Etraftaki bu gayret sevindiriyor insanı. Ancak bir o kadar da düşündürüyor. Bunca Kur’an okuma aşkına rağmen, salâvatlar okuma yarışına rağmen neden hayatlar hala Kur’an’sız ve sünnetsiz? Bir yerlerde bir kesinti veya yanlış anlama var muhakkak! Yoksa gece gündüz Kur’an okuyan, elinden tesbihi, dilinden salâvatı düşmeyen insanlar, Kur’an ile gelenekleri çatışınca, Kur’an’ı tercih ederlerdi! Çevrelerindeki insanların kızıp darılması ile Allah (c.c)’ın hoşlanmaması arasında kaldıklarında, ‘kınayıcının kınamasından çekinmeden’ Allah (c.c)’ı razı etmeye çalışırlardı!

Kur’an hafızı genç kızlarımızın düğün ve nişan törenleri, İslam’dan uzak olan genç kızların düğün ve nişan törenlerinden farklı olurdu. Anneler hem kızlarını Kur’an öğrenmeye gönderip hem de başlarını örtmelerine müsaade etmezlik yapmazlardı. Yoksa ‘Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr edenler’den mi oluyoruz? Oysaki Yüce Rabbimiz; “Size, içinde size öğüt olan bir kitap indirdik; hiç düşünmüyor musunuz?” (Enbiya - 10) buyurarak, Öğüt olan Kur’an üzerinde zihin yormamızı emretmektedir.

Mü’min, imanının hoş kokusunu, Kur’an ile yayar etrafa. Şöyle buyuruyor Resulullah (s.a.v); “Kur’an okuyan Mü’min portakal gibidir. Kokusu hoş, tadı güzeldir. Kur’an okumayan Mü’min hurma gibidir. Kokusu yok, tadı güzeldir. Kur’an okuyan Münafık Reyhan gibidir. Kokusu hoş, tadı acıdır. Kur’an okumayan Münafık Ebu Cehil karpuzu gibidir. Kokusu yoktur, tadı acıdır.”

Mü’min, okumuş olduğu Kur’an’ı hayatının yegâne rehberi edinendir. Çünkü Efendisi (sav) gibi, Kur’an’ın ahlakıyla ahlaklanmıştır. Böylece hem lafzını okumaktan elde edilecek sevaba nail olmuş, hem de helal ve haramlarına dikkat etmenin sevabına. Kur’an’ı okumasını bilmeyen Mü’min, her ne kadar lafzını okumanın sevabını alamasa da, Kur’an’ı hayat rehberi etmesinden dolayı Allah (c.c)’ın seçkin kullarından olma şerefine kavuşmuştur. Bu şeref okunuşunu öğrenmekle daha da taçlandığından, imkânlar dâhilinde, Kur’an okumayı öğrenmek için de çaba sarf edilmeli.

Allah (c.c); “Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir” (Zümer - 18) buyurur. Hz. Ömer (r.a), Kur’an ehline şöyle seslenmiştir; “Ey Kur’an okuyucuları toplumu! Başınızı kaldırın, sizin için yol açılmıştır. Hayırda yarışın, insanlara yük olmayın.”

Okunup hayata tatbik edilen Kur’an, dünyada sahibinin kokusunu ve tadını güzelleştirdiği gibi, ahirette de onun derecesini belirler. Bu müjdeyi şöyle veriyor Resulullah (s.a.v); “Her zaman Kur’an okuyan kimseye şöyle denecektir: Oku ve yüksel, dünyada tertil ile okuduğun gibi burada da tertil ile oku. Şüphesiz senin merteben, okuduğun ayetin son noktasıdır.” Dünya hayatlarını Kur’an çerçevesinde düzenleyenler, onun ahlakıyla ahlaklananlar içindir bu müjde. Yoksa “ Bir zaman gelecek, ümmetimin içinde Kur’an okuyanlar çoğalacak ama O’nu anlayanlar azalacaktır. İlim yok olacak, her kafadan bir ses çıkacaktır. Daha sonra bir zaman gelecek ki, benim ümmetimden bir takım kimseler Kur’an okuyacaklar, ama okudukları boğazlarından aşağıya geçmeyecektir” hadisinde bahsedilen kişiler için değildir o mertebeler. Ayrıca öyle alelade bir okuyuşla değil, ‘Tertil’ ile okunmalı. Bu noktada tertil ile okumanın ne olduğuna ve nasıl olduğuna kısaca değinelim…

Tertil, kelime olarak; düzene koyup, açık açık hakkını vererek ortaya çıkarmaktır. Kur’an’ın tertili; O’nu her harfinin, üslubunun, dizilişinin, nazmının, anlamının hakkını vererek okumaktır. Medlere, kasırlara dikkat etmektir. Bu okuyuş tarzı, ilk nazil olan surelerden olan Müzzemmil Suresi’nin 4. ayeti kerimesinde emredilmektedir. Âlimler bundan yola çıkarak tecvit öğrenmenin ve uygulamanın, herkesin okuyabildiği ayet ve surelerde farz-ı ayn olduğunu söylemişlerdir. Özellikle beş vakit namazda okunan surelerde bu hususa çok dikkat edilmelidir. İhmalkârlık veya umursamazlık, kılınan namazları dahi geçersiz kılabilir. Birçoğumuz Fatiha suresindeki, ‘ancak sana’ manasına gelen ‘iyyake’ kelimelerini, şeddesiz ‘iyake’ olarak okuyup ‘güneş ışığı’ manası verdiğimizin farkında değiliz.

Kur’an sıradan bir kitap değildir. O Kelamullah’tır. O, Allah’ın sağlam ipidir ve hikmet dolu sözleridir. O Sırat-ı müstakîm’dir. Onun için okurken, en güzel bir şekilde, harflerini yutmadan, uzatmalarını aksatmadan, dili eğip bükmeden okumayı öğrenmek için gayret göstermeliyiz. Ancak bugün, anlamını öğrenip amel etmeyi ihmal ettiğimiz gibi, lafızlarını da hakkıyla öğrenmeyi ihmal ettik. Bu yanlış okumaların, çoğu zaman anlamı değiştirdiğinin farkında değiliz. Büyüklerimizin, geçmişte zor şartlar altında, Kur’an okumayı öğrenme ve öğretmelerinden kaynaklanan hatalarını bu vakitten sonra düzeltmek mümkün olmaz belki. Ama bugün gerek yetişkinler için, gerekse gençler için, en ufak yanlışları dahi düzeltebilecek mekân ve ortamlar mevcuttur.

İnsanoğlu genel olarak düzen ve tertibi sever. Bir bayan işlediği oya veya dantel modelindeki en ufak bir hatayı, işin sonuna bile gelse, söküp düzeltebiliyor. İş Kur’an okuyuşundaki eksiklikleri düzeltmeye gelince, tembellik edip “Allah kabul eder” diyerek, düzeltme yoluna gidilmiyorsa oturup düşünmek lazımdır. Yüce Allah (c.c), o okuyuşu kabul eder mi? Ayrıca söz güzel söylenirse, kalbe etkisi daha çok olur. Kulağa ve gönle hoş gelen sözlerin hayata geçirilmesi de daha şevkli olur.

“Kur’an kişinin lehinde veya aleyhinde şahitlik edecektir” diyor Allah Resulü (s.a.v). Başka bir hadisi şerifte ise “Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir” buyurur. İnsan için lehinde şahitlik eden ve şefaatçi olan Kur’an’ın hem okunup hem de amel edilen Kur’an olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Kur’an’ın konusu insandır. İnsanın başarı ve mutluluk yollarıyla, başarısızlık ve mutsuzluk yollarını öğrettiği için de okumalıyız. “Yeryüzünde bir halife yaratacağım” diye buyuran Yüce Rabbimizin halifelik görevine nasıl hazırlanacağımızı, bizden istenen ve istenmeyen işleri bilmek için de okumalıyız. Bir hayatı inşa etmek için nazil olan Kur’an anlaşıldığında, hayat da anlaşılır. Bugün bilerek veya bilmeyerek Kur’an’ı hayatımızdan uzaklaştırdığımız için, Kur’an’ı kelimeleri arasına sıkıştırdık. Herhangi bir kitabı okur gibi okuduk. Oysaki O Rabbi Rahim’in, kullarına gönderdiği ve onları karanlıklardan aydınlığa çıkaran kandildir. Bu kandilin ışığından faydalanmak istiyorsak, kafamızda yer eden tüm düşünce ve karşılaştırmalardan sıyrılıp, saf bir zihin ile Ona yönelmemiz lazım.

Her türlü arzu ve isteklerden içimizi arındırmalı; açık bir gönül, dikkatli bir kulak ve tertemiz bir amaç ile onun üzerine eğilmeliyiz. Kur’an’ın yerdiği insan tipini iyice kavramalı, varsa o özelliklerimizi övdüğü özelliklerle değiştirmeye çalışmalıyız. Çünkü bu kitap, bir davet ve hareket kitabıdır. Kelimelerini iki kapak arasına sıkıştırmak, hayattan koparmak onun indiriliş amacına terstir.

“De ki: Bu Kur’an büyük bir haberdir, ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz” (Sad / 67-68)

Kur’an’ın gereklerini, derin anlamlarını, ancak bu kitabın buyruklarına bağlanarak, Allah yolundaki davete uyarak ve bütün adımları onun yönlendirdiği şekilde atarak yerine getirilebiliriz. Kur’an’ı yaşamadıkça, hayatta onun buyruklarına uymadıkça, onun ahlakıyla ahlaklanmadıkça, hayatın tüm alanları için vazetmiş olduğu sistemin ruhunu kavramak mümkün değildir. Böylece birçok ayeti kerimede buyrulan “Düşünmez misiniz?, akletmez misiniz?, aklınızı kullanmaz mısınız?” uyarıları da göz ardı edilmemiş olunur. “Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?” (Muhammed / 24) buyruğu kavranılır.

Bu kitap, daha yeryüzüne iner inmez, temiz fıtratlı, güzel huylu, sessiz ve emin bir insanı; Hak’tan yüz çevirmiş olan, kâinat kanunlarına karşı çıkan, küfrün önderleri, sapıklığın ve bozgunculuğun liderleriyle savaşan bir insan haline getirdi. Ve tertemiz ruhlu her kişiyi, evlerinden çekip alarak bu davet sahibinin sancağı altında topladı. Bu kitap, bozguncu her kişinin kinini açığa çıkardı, yaşayan herkesin niçin yaşadığını bilerek yaşaması için, bu davetin mensupları vasıtasıyla fitne ve fesada savaş açtı. Eyleme bir tek kişinin feryadı ile başladı, neticede yeryüzünde insanın Allah (c.c)’ın halifesi olduğunu göstermekle sonuca erdirdi. Ve Ona dayanarak konuşan doğru söz söylemiştir. Onunla amel eden sevap kazanır, Onunla hükmeden adaletli davranmış, Ona davet eden doğru yola iletilmiş olur.

“Kim Allah’ın kitabını öğrenir ve sonra da onda bulunanlara uyarsa, Allah onu, dünyada delaletten çıkarıp doğru yola sevk eder, ahirette de kötü hesaptan korur” hadis-i şerifinde bahsedilen kişilerden olup Resulullah (s.a.v)’a yaraşır ümmet olma dileğiyle…

Rana Çeçen / Nisanur Dergisi - Nisan 2012
 
 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.