"'Nitelikli okul' yerine 'seçici okul' tanımlaması yapılmalı"
MEB tarafından açıklanan ortaöğretime geçiş sistemiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Eğitim-Bir-Sen Bitlis Şube Başkanı, "nitelikli okul" yerine "seçici okul" tanımlaması yapılması gerektiğini belirtti.
Temel Ortaöğretime Geçiş Sınavı (TEOG) kaldırılmasının ardında, 5 Kasım'da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan yeni sistemle ilgili değerlendirmelerde bulunan Eğitim-Bir-Sen Bitlis Şube Başkanı Cabir Durak, "nitelikli okul" yerine "seçici okul" tanımlaması yapılması gerektiğini vurguladı.
Yeni sistemi değerlendiren Eğitim-Bir-Sen Bitlis Şube Başkanı Cabir Durak, olumlu maddelerin olmasıyla birlikte bazı eksiklerin olduğunu, Fen Liseleri ile Sosyal Bilimler Liselerine ek olarak bazı Anadolu liseleri, Meslek Liseleri ve İmam Hatip Liseleri de merkezi sınavla öğrenci alması gerektiğine dikkat çekti.
“Nitelikli okul” yerine “seçici okul” tanımlamasının yapılmasının daha doğru olacağını belirten Durak, “Merkezi sınavla öğrenci alacak okulların belirlenmesinde özellikle nüfus ve kentin büyüklüğü gibi nesnel kriterler mutlaka dikkate alınmalıdır. Fen liseleri ile sosyal bilimler liselerine ek olarak bazı Anadolu liseleri, meslek liseleri ve imam hatip liseleri de merkezi sınavla öğrenci almalıdır. Merkezi sınav için öngörülen 60 sorunun kapsam geçerliliği düşük olacaktır. Bundan dolayı soru sayısı artırılmalıdır. Sınavın 6 ve 7’inci sınıfların konularını da kapsaması, halen 8’inci sınıfta bulunan öğrencileri okul dışı kaynaklara yönlendirme riski taşımaktadır. Dolayısıyla merkezi sınavın kapsamı 8’inci sınıf konularıyla sınırlandırılmalıdır. Merkezi sınavla öğrenci alacak okullar için ‘nitelikli okul’ yerine ‘seçici okul’ tanımlaması yapılmalıdır.” dedi.
“Okullar, öğrenci başarısına göre daha heterojen bir şekilde oluşacaktır”
“Tüm öğrencileri merkezi olarak sınava sokan ve yerleştiren bir geçiş sistemi yerine bu yeni sistemde öğrencilerin sadece bir kısmının sınavla yerleştirilecek olması ve sınavın isteğe bağlı olması, sınav stresini azaltması yönüyle olumludur.” diyen Durak, şunları söyledi:
“Puan üstünlüğüne göre tüm okulların sıralanması, okullar arasındaki eşitsizliği ve hiyerarşiyi artırmakta ve özellikle düşük puanlı okullara ve öğrencilere yönelik olumsuz tutumlara ve etiketlemelere neden olmaktaydı. Yeni sistemde, sınavla öğrenci alacak okullar hariç, okulların çoğunluğunun bir taban puanı olmayacağından, bu okullar arasındaki başarı sıralaması ortadan kalkacaktır. Okullar, öğrenci başarısına göre daha heterojen bir şekilde oluşacaktır. Bu ise okullar arasındaki katı hiyerarşiyi ve başarı farkını azaltacaktır. Ayrıca, bazı okullar ve öğrenciler doğrudan başarısız olarak etkilenmekten kurtulacaktır.”
“Ortaöğretime yerleşme ile ilgili iş ve işlemler merkezi olarak Bakanlık tarafından değil, il ve ilçe millî eğitim müdürlükleri tarafından yürütülmelidir”
Olumlu gelişmelere rağmen açıklanan yeni sistemde geliştirilmesi gereken bazı hususlar hakkında da bilgi veren Durak, sınavsız yerleşecek öğrencileri yerleştirmede katı bir merkezi yerleştirme anlayışı yerine daha esnek bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini ifade etti.
Durak, “Ortaöğretime yerleşme ile ilgili iş ve işlemler merkezi olarak Bakanlık tarafından değil, il ve ilçe millî eğitim müdürlükleri tarafından yürütülmelidir. Böylece, öğrenci ve ailelerin tercih ettiği okul türüne göre ikametlerine en yakın okula yerleştirilmeleri için yerel imkânların maksimize edilmesi amaçlanmalıdır. Zira hangi muhitte, hangi okul türüne ne kadar talep olduğu önceden bilinmediği için, yaz başında netleştirilecek talepler doğrultusunda ve demokratik eğitim anlayışı çerçevesinde, il ve ilçe millî eğitim müdürlükleri söz konusu taleplere uygun bir arz oluşturmalıdır. Aksi hâlde, mevcut arz ile talep arasında büyük bir makas söz konusu olabilir. Sınavsız yerleştirme işlemi yapılacak okullara katı bir kontenjan, kapasite sınırlaması konulmamalıdır. Aksi hâlde, öğrencinin evinin en yakınındaki okula yerleşmeme ihtimali söz konusudur. Bundan dolayı, öğrencinin evinin en yakınındaki tercih ettiği okul türüne adrese dayalı olarak yerleşmesi esas olmalıdır. Adrese dayalı yeni sistemin bir boyutu da, il ve ilçelerdeki okul kapasitelerinin ne kadar yeterli olduğunu ortaya koyacak olmasıdır. Bugüne kadar yapılan yatırımların ne kadar isabetli ya da ne kadar çarpık olduğu ortaya çıkacak, öğrenci yoğunluğunun çok, okullaşmanın az olduğu yerlerde ikili eğitime geçme zorunluluğu veya okullaşmanın çok öğrenci yoğunluğunun az olduğu yerlerde de bazı okulların atıl kaldığı durumlar söz konusu olacaktır. İl ve ilçelerdeki okul yatırımlarının bundan sonra öğrenci yoğunluğuna göre planlanması, sistemin uzun vadede işleyişi açısından önemlidir.” diye konuştu.(Şükrü Tontaş-İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.