Hasan SABAZ
Nixon'dan Trump'a: Benzerlikler
Donald Trump, görevden azledilmesine dair konuşmalar yapılır, yazılar yazılırken, soluğu dışarda aldı.
Suudi, israil, Vatikan ve Brüksel…
Beyaz Saray, “planlanmış gezi” dese de birçok kişiye göre mesele, “Washington'daki cendere”den kısa süreli bir kaçıştır.
New York Times'ta Rachel Bronson şunları yazdı:
“Başkan Trump, istihbarat sızıntılarına dair endişeler ve adaletin yerine getirilmesine engel olunduğuna dair göstergeler sebebiyle ülke içerisinde harlanan alev fırtınasının tam ortasında, Orta Doğu ve Avrupa'daki ziyaretleri için ülkeden ayrıldı. Trump'ın ülkeden yurtdışı ziyaretleri için ayrılması, sadece bir başkanın yapması gereken şeyi yapıyor olması gibi gözükebilir ve iç politikaya ara verip bir soluk almanın işe yarar olabileceğine inanarak başkanın danışmanları bu bağlamda mazur görülebilir. Zira Bay Trump muhtemelen yabancı liderlerce, bilhassa da Orta Doğu'dakilerce oldukça iyi karşılanacak.
Fakat tarihten, ülke içerisindeki soruşturmaların önünü almak için yurtdışı ziyaretlerini kullanmanın pek de işe yaramadığına dair çıkarabileceğimiz dersler var. Gerçekten de Başkan Richard Nixon, ülke içindeki gündemi değiştirmek ve uluslararası bir zaferi hanesine yazdırmak için Haziran 1974'te Suudi Arabistan ve israil'e gittiğinde, gözle görülür bir biçimde başarısız olmuştu. Bir ay sonra da istifa etti.”
Önce şu ayrıntıyı belirtelim:
Suikastle “azledilenler”in dışında “Görevden ayrılmak zorunda bırakılan” tek Amerikan başkanı Richard Nixon'dur.
1968'de çok heyecanlı ve coşkulu bir seçim çalışmasının sonunda Amerikan başkanı oldu Nixon. Kısa süre içerisinde her türlü yasadışı yolu kullanmaktan çekinmeyen bir çalışma grubu kurdu. Rakiplerine yönelik bilgiler elde etme, basını üstü kapalı tehdit dili ile hizaya getirme gibi işlere girişti.
17 Haziran 1972 günü ortaya çıkan bir olay, bombanın fitilini ateşledi. O gün, Kübalı 5 kişi, Watergate adlı iş hanındaki Demokrat Parti merkezine gizlice dinleyici yerleştirmeye çalışırken yakalandı. Olay “basit bir hırsızlık vakası” olarak görülecek ve üstü kapatılacaktı; ancak 5 kişiden birinin, Nixon'un seçim kampanyasında da resmen çalışmış bir görevli olması, FBI, Demokratlar ve bazı gazetelerin işin üzerine gitmesine neden oldu. Özellikle Washington Post gazetesinden Bob Woodward ve Carl Bernstein'in, aldıkları “istihbarat tüyoları” üzerinden yürüttükleri titiz gazetecilik çalışması kamuoyunun ilgisini çekti. İki gazetecinin en önemli haber kaynağı “Derin Gırtlak” adını verdikleri üst düzey bir bürokrattı. (“Derin gırtlak” diye bilinen kişinin, dönemin FBI Başkan Yardımcısı Mark Felt olduğu 2005 yılında ortaya çıktı)
Skandal ile ilgili detaylar ortaya çıkmasına rağmen Nixon gücünden pek bir şey kaybetmedi. 4 ay sonra yapılan başkanlık seçiminden büyük bir zaferle çıktı. Seçim başarısından sonra Nixon, çok sayıda devlet görevlisini işten çıkardı; ama bu “Watergate skandalı”nın üstünün örtülmesini sağlayamadı.
Nixon'un asıl sıkıntısı en büyük destekçisi ve FBI'yı 48 yıl boyunca yöneten J. Edgar Hoover'ın olmamasıydı. Hoover, skandaldan bir ay önce ölmüştü. Hoover'ın Washington'da politikacı, bürokrat, gazeteci ve sanatçı hemen herkes hakkında gizli fotoğraf, dinleme, fişleme ve şantaj arşivi vardı ve bu arşiv yardımıyla istediğini yaptırabiliyordu.
Beyaz Saray'ın ses tapeleri ortalıkta dolaşmaya başlayınca Nixon için tehlike çanları daha yüksek perdeden çalmaya başladı. İstihbarat ve güvenlik bürokrasisi ona sırt dönmüştü. O günlerde, meşhur, “Ben sahtekâr değilim” (I'm not a crook) konuşmasını yaptı. Ama artık kimse inanmıyordu. Tepkiler yüksek sesle dile getiriliyordu.
Yetkili kurumlar Amerikan başkanını görevden almak için hazırlığa başladı. Kritik bir süreçti ve azledileceğini anlayan Nixon, 9 Ağustos 1974'te istifa etmek zorunda kaldı.
Soruşturma kapsamında Nixon'un önde gelen yöneticilerinden 43 kişi yargılandı. Bazıları uzun süre hapis yattı. Nixon'ı ise hapse girmekten kurtaran şey, yerine geçen Gerald Ford'un “başkanlık af yetkisi”ni kullanmasıydı. (Yaşananlar “All the President's Men” (Başkanın tüm adamları) isimli 1976 yapımlı filme de konu oldu)
Nixon için işletilen süreç şimdilerde benzer bir şekilde Trump için işletilmeye çalışılıyor.
Önce Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn üzerinden bir darbe vuruldu, şimdi hedefte Adalet bakanı Sessions var. Trump'un damadı Jared Kushner'in de FBI soruşturmasına takıldığı söyleniyor.
Yani birileri Trump'u gömmek için kazıya başlamış durumda.
Öyle görünüyor ki, Amerika'nın başındaki adam, ülkeyi ve dünyayı büyük bir kaosa sürükleyecek bir işe girişmezse kendisi için azil süreci başlayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.