Menderes YILDIRIM
Okullar açılıyor
Eğitim şart! Şakası olmaz. Yeni eğitim öğretim yılı; öğrenci, veli, eğitim kurumları ve bakanlık için tüm yenilik, sıkıntı ve sancıları ile başlıyor, hayırlı olsun.
Önemli Resmî süreç: 01-15 Eylül tarihlerini ilgilendiren önemli başlıklar: “Halk Eğitim faaliyetleri, bu merkezlerdeki kursiyer kayıtları; okulların açılması…” dikkatle takip edilmelidir. Bazen, çocuklarımızın istikbali için önem arz eden bir başvuruyu aksattığımızdan telafisi zor kayıplarımız olabiliyor.
Tatillin rehavetini henüz atamayan çocuklarımızı, gidecekleri eğitim ortamına çoktan hazırlamış olmamız lazım. Bu yıl, MEB farklı uygulamaları yürürlüğe koydu. Bu karışıklık, eğitimin birinci ayının gündemini yoğunlukla meşgul edeceğe benziyor. Artık öğrenci işlemleri; “e-okul” üzerinden ve okul puanına göre(?!) yürütülecektir. Uygulanan bu yeni tüzük ve yönetmeliklerden dolayı da eğitim kurumlarının kafaları karışık.
Veliler; işlemlerini zamanında çözemeyecekleri veya gecikmeli çözeceklerinden; mağdur olmamaları için “puan ve okul takiplerini,” sabır ve dikkatle yapmalıdırlar. Mevcut kayıtlar; “e-okul” üzerinden yapıldığından, öğrenciler, adreslerine ters ve uzak mesafelerdeki okullara yerleştirilebilir. Bu durumda veliler, zorunlu olarak “öğrenci nakil işlemine” başvuracaktır/başvurmalıdır da. Nakil için, okul puanına mutlaka dikkat edilmelidir. Çünkü yanlış tercih sisteminden dolayı, birçok puanı düşük veya yüksek olan okulların kontenjan sorunu yaşayacağı kesin. Kontenjan sorunundan dolayı; “özel okullar” avantajlı, devlet okullarının çoğu da yeterli öğrenci bulamama gibi bir dezavantajla karşılaşabilirler. Yani iyi takip yapan bir veli, çocuğunu makul bir okula “nakil” ile yerleştirebilir.
Bizde eğitim: Üzerinde deneme yanılma testleri yapılan bir alan olagelmiştir. Cumhuriyetin kuruluş sürecinde “yeni bir toplum inşası” gayeleriyle, Batı’dan “kes-yapıştır” metoduyla birçok ecnebi metot ve ilke alındı. Batının toplum yapısına uygun olarak geliştirilen ilgili metotlar; toplumumuzun “sosyal, siyasi, dinî” yapısına uygunluğu sorgulanmadan, sansürsüz dayatıldı. Bu “aykırılıklara amatör tecrübesi ile direnen toplum, sonunda profesyonel tecrübeye yenilerek cami ile kilise arasında” kaldığı gibi; “alfabe değişikliği” de toplumun “yedi sülalesi, kutsalı” ile kalan bağını koparmaya yetti.
Bugün; “Dindar toplum oluşturacağız” söylemleri, moral anlamda doping görevi görürken aslında; “dindar toplumun” -bilerek veya bilmeyerek- “dönüşmesine” engel olamamıştır. “Eğitimde caydırıcılık” kalmadı. Okullardaki kontrolsüz gençlikten müteşekkil her hangi bir “muzır çevre(!)’nin,” oluşturabileceği bir paralel/dikey yapılanma; okul yönetimini veya bir öğretmeni, pek ala hakikati savunduğuna pişman ettirebilir.
Zorunlu eğitim ve sonrasındaki gençlik; Sosyal medya ve dijital teknoloji dil ve kültürünün, soyut ve sihirli çemberinin kuşatmasında esir olduğundan; toplum, hatta ailesiyle ciddi iletişim sorunu yaşamaktadır. Böylece; “kuşaklararası farklardan” ziyade, “farklı kuşakların ayrı dünyaları” oluşuyor. Dolayısıyla; aynı ailenin içinde farklı dünyaların oluştuğu bir topluma doğru hızla itiliyoruz.
Gençliği; “yazı ve kitaptan koparan akıllı tahta ve tablet dağıtımı” iyi niyete dayansa da yanlış sonuca götürüyor gibi. Sunulan; gerçek yerine, dijital ve romantik bir dünyadır. “Gençlik bir çiçektir ve çiçek de dalında güzeldir” diyorsak, gençliği aslına yani somuta yönlendirip onunla tanıştırmalıyız.
Modernizmin dijital, romantik dünyasının tehditlerinden kurtulmak isteyen dünyanın hâkim güçleri ve istihbaratları; kimi mahrem bilgilerini korumak için klasik hatta ilkel metotlara dönmeyi, klasizme/milliye rücûyu konuşmaktadır.
Yarınlarımızın maddi ve manevî güvenliği; yetiştireceğimiz gençliğin kalite ve kapasitesine bağlıdır. Görebildiğimiz kadarıyla, “insanlık bireyselliğe, tekilciliğe doğru” gidiyor.
Avrupa’da; “öldükten yıllar sonra, banka memurunun müşteri adresine yaptığı takibatla iskeleti bulunan apartman sakini kültürü” bizde de gelişmektedir. “Milyonlar içinde, dağ başında kalmışlığın yalnızlığını” yaşayan insanların dünyası ile tanışıyoruz. Laik-liberal eğitimin oluşturacağı dünya, bundan başkası da olamaz.
Hangi Eğitim? “İnsanlar için tamamlanmış bir nimet olan İSLAM,” bu dünya keşmekeşinde, gereğince algılanması durumunda; özelde İslam âlemini, genelde de tüm beşeri mutlu edecek eğitim metotlarını sunmaktadır. Bu vesile ile MEB, “Değerler Eğitimi” diye sunmakta olduğu öğretilerini; “İnanç” veya “İslamî Eğitim” adıyla gururla yürütmelidir.
Yoksa ”dağılan/yıkılan yuvaları, sosyal yapıyı; yeni bir türe(?) dönüşmekte olan gençliği; cahil üreten eğitim sistemini…” asla düzeltemez. Materyalist düşünce; kilise ve İsa(a)’yı Sezar’a satmış Batı toplumunu kurtarsa da Şark toplumlarını, Müslümanları kurtaramaz, buhranlara sürükler, biline! Dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.