Okumak İlmin Anahtarıdır

Okumak İlmin Anahtarıdır

Allah’u Teala Resuller göndermiş, kanunlar koymuş ve hükümlerini beyan etmiştir.

Allah’u Teala Resuller göndermiş, kanunlar koymuş ve hükümlerini beyan etmiştir. Kur’an-ı Kerim’i indirmiş, iyi ve temiz şeyleri helal kılmış, kötü olanları da haram kılmıştır. Bize saadet ve mutluluk caddesini göstermiş, hak yolu irşad etmiştir.

Kur’an-ı Kerim’in insanlığa ilka ettiği ilk kelime “oku!” emridir. “Oku” nidasıyla emir âleminden gelen yeni ruh “okuma” devrini açmıştır. Evrensel bir dinin temel kitabının böyle bir nida ile başlaması, üzerinde durulması gereken mühim bir hadisedir. Yaratılış icabı, kemale doğru terakki etmeye mecbur olan insanoğlunun hidayeti için gelen Kur’an-ı Kerim’in bu kelimeyi seçmesi, Mü’minlere ilmin ve okumanın ehemmiyetini duyurmada ilk tedbirdir.

Mesuliyet açısından kişi, önce öğrenmekle, sonra da öğretmekle yükümlüdür. Bilmediğini araştırıp öğrenmeli, bilmeyene de öğretmelidir. Resulullah (as) şöyle buyurmuştur: ?İnsanlar iki kısımdır: bilenler ve öğrenenler. Böyle olmayanlarda hayır yoktur.” “Sadakanın en efdali, müslüman kişinin ilim öğrenip, müslüman kardeşine öğretmesidir.”

İlmin anahtarı, okumaktır. O halde anahtarı alıp hazinelerin saklandığı kapıları açalım, ilim ummanına dalalım. O tükenmez hazineden sandukalarımızı dolduralım. İlim hazinesi tükenmez, ne kadar doldursak kârdır.

Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini öğrenmek, Hz. Muhammed(sav)’in sünnetine sarılmak, kokuşmuş medeniyetin yıkıcı akımlarının karşısında dikilmek, İslam’ın gölgesiyle gölgelenmek, fitne kalmayıncaya kadar çalışmak, cehaleti ortadan kaldıracak ilk nazil olan “oku!” ayetini takip etmek, kendimizi yetiştirecek mükemmel bir ilimle donanmak ancak okuyup öğrenmekle kâmil manada hâsıl olur.

Mü’min bir şahsiyet, Mü’min bir topluluk, Mü’min bir ev arzuluyorsak kendimizi yetiştirmeliyiz. “Mü’min bir şahsiyet nasıl olunur? Mü’min bir evin tesisi için neler yapılmalıdır? Mü’min bir topluluk nasıl meydana gelir?” suallerinin cevabı okumaktan geçer. Okumadan öğrenilmez, öğrenilmeden de irşad olunmaz.

Yolumuz uzun ve çilelerle dolu… İslam düşmanlarının ektiği şüphe tohumları dal budak salmış. Böyle bir ortamda muhatabımızı bataklıktan kurtarmak için biraz düşünelim. Onu zifiri karanlıklardan çekip almak için neyi, nasıl anlatabiliriz? Onun hidayetine vesile olacak ilmi birikimimiz nedir? Muhasebemizi buna göre yapıp eksik yönlerin telafisine gidelim. Daha çok okuyarak ilmi yelpazemizi genişletelim.

Bilmeliyiz ki; “Yaratılış gayemiz nedir? Nereden geldik, nereye gideceğiz? Niçin yaratıldık? Kulluk vazifelerimiz nelerdir? İnsanları neye davet ediyoruz? Dinimizin emir ve yasakları nelerdir?...” sorularının cevabını “okuma” anahtarı açabilir.

Okuyarak kendisini yetiştiren Mü’min, insanları dalalet bataklıklarından hidayet nuruna çağırır. Maneviyatı ölmüş olanlara, ilmi aktarımlarla hayat verir. İslam kandiliyle, kalbi kör olanların görmelerini sağlar. İblis ve avaneleri tarafından ruhları esir alınmış nice kişiyi azad edip hürriyetine kavuşturur. Cehalet vartalarına düşmüş nice kişinin tevbe etmesine ve hidayeti bulmasına vesile olur. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Bakınız Hz. Resulullah (sav) bunun için ne buyurmakta: “Allah(cc)’ın senin vasıtanla bir kişiye hidayet vermesi, senin için dünyalar dolusu maldan daha hayırlıdır.”

Evet!... Bu vasıflara haiz bir Mü’min yeryüzünde, gökteki yıldızlar mesabesindedir. Karanlıkta yolunu kaybeden yönünü onunla bulur. Neden öyle olmasın ki? Zifiri karanlıkta önünü görmeyen bir kimsenin elinden tutup aydınlık ve ışık olan bir yola sevk eder, dehşetli zulumatlardan kurtulmasına vesile olur. Bunun içindir ki yuvasındaki karıncanın ve sudaki balığın duasına mazhar olmayı hak ediyor.

Allah(cc) indinde dil, ırk, servet ve maldan dolayı bir kimsenin bir başkasına üstünlüğü söz konusu değildir. Aksine insanların eşitliği esastır. Ancak yüce Rabbimiz, âlimle cahili bir tutmamış, aralarındaki farkı beyan ederek şöyle buyurmuştur: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer: 9) Hakiki üstünlük ve Allah (cc) korkusu ilimle, küfür ve isyan da cehaletle hâsıl olmaktadır.

İlim, muhtaç olduğumuz ilerleme için şartsa ilim için de okumak şarttır. İlmi durgunluk ve gerileme, inkıraz ve çöküşe sebep olur. Mü’min topluluğun böyle meş’um bir akıbete düçar olmaması için okumalıyız, okuduklarımızla da amel etmeliyiz.

Kur’an-ı Kerim’de ilim ve ilim sahiplerini yücelten ve öven ayetlere yer verilmekte, dikkatler ilme çekilmekte, ilim talebi teşvik edilmektedir. Her konuda ümmetine en güzel örnek olan Hz. Resulullah(sav)’a ilim talep etmesi emredilmektedir: “(Ey Muhammed!) De ki: Rabbim, ilmimi artır.” (Taha: 114)

Hz. Peygamber (sav) Bedir savaşında esir alınanların serbest bırakılmaları için “Müslümanlardan on kişiye okuma-yazma öğretmeyi” şart koşmuştu. Böylece okur-yazar seviyesini yükseltmeyi amaçlamıştı. Hakeza pek çok hadislerinde ilmi övmüş, ısrarla ilme teşvik etmiştir.

“lim talebi her müslümana farzdır.”

“İlim talep etmek niyetiyle evinden çıkan her talibin üstüne melekler kanat gererler ve Allah(cc) ona cennetin yolunu kolaylaştırır. Âlim için semavat ve arzda bulunan her şey, denizde balığa varıncaya kadar istiğfarda bulunur…”

“Âlimlerin yerdeki durumu, gökteki yıldızlar gibidir, kara ve denizin karanlıklarında onlarla istikamet tayin edilir. Yıldızlar gizlendiği takdirde yolu şaşırmak mukadderdir.”

“İlim öğrenin, çünkü ilim öğrenmek düşmana karşı silahtır. Allah(cc) ilimle bir kısım milletleri yükseltir, hayırda komutan ve önder yapar, onların izlerinden gidilir ve fiillerine uyulur…”

Dedik ya! İlim hazinesi tükenmez. Haydi, ‘bismillah’ deyip o hazineye dalalım. İslami kitapları kendimize arkadaş edinelim içindeki nasihatlere zihnimizi açalım, hayatımızı nurlandıralım!

İnzar Dergisi

diyarbakır haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.