Abdulkadir KAYA

Abdulkadir KAYA

Ölmeden Önce Ölebilmek

Malum olduğu üzere bu asırda hayatın şartları, eskiye göre olabildiğince daha hızlı değişiyor. Teknolojinin gelişmesiyle bu gelişmeler o kadar hızlı oluyor ki, birkaç yıl öncesinde olmasını imkansız gibi gördüğümüz birçok şey, adeta tepsi de sunar gibi önümüze seriliyor. Örneğin tonlarca ağırlığındaki cisimler, uçak adı altında havada süzülüşünü, bir düğmeyle dünyanın bir ucundan diğer ucuna tüm varlıkların ses ve görüntülerinin saniyeler içinden aktarılışlarını, kısacası bir çoğumuzun aklının ucundan bile geçmeyen daha nice garip bir o kadar hayret verici gelişmeleri görüyor, şahit oluyoruz.

Bu göz kamaştırıcı değişmeler anlatmakla bitmez. Bu bağlamda bakıldığında, maddi boyutuyla hemen hemen her şey değişiyor veya değişim gösteriyor. Bütün bu gelişmeleri bir yandan hayretler içerisinde izlerken, diğer yandan bu güzelim gelişmelerden istifade etmeye ve faydalanmaya çalışıyoruz. Hayat böyle sürüp devam ederken, üzücü ama bir o kadar gerçek olan şu ki, farkında olmadan habire yaşımız ilerliyor, yani yaşlanıyoruz. Saçlarımıza aklar yüzümüze buruşukluklar belirmeye başlıyor. Bu da nereden çıktı dercesine, her ne kadar bu duruma tahammül etmesek, veya bu durumu bazı boya ve estetiklerle müdahale ederek değiştirmeye çalışsak da nafile, maalesef bir türlü geri döndüremiyoruz.

Sonuç itibariyle nefsimize zor gelse veya istemesek bile, bir kaç yıllık doyumsuz sevinçlerimiz, yerini hüzne ve üzüntüye bırakıyor. Bu son pencereden hayata baktığımızda, tüm bu olağan üstü gibi görünen gelişmelere rağmen, bunlardan bir şeyin hiç mi hiç değişmediğini ve herkese ama herkese, hızlıca adeta kovalarcasına yaklaştığını görüyor ve şahit oluyoruz. İşte tamda bu güzelim gelişmelerin tadını çıkaralım derken, birden ağzımızın tadını kaçıran, bizi adeta moralmen darmadağın eden bu hiç mi hiç değişmeyen ve pekte beklemediğimiz, hatta kendimizden uzak gördüğümüz, ya da görmeye çalıştığımız yaşlanma ve ölüm konusu, birden gelip kapımıza dayanıyor. Bu da nereden çıktı demeye dahi fırsat vermeden, meydana gelen bu gelişme, bulunduğumuz durum ve konum karşısında adeta aklımızı başımızdan alıyor. İçimizden acaba biraz daha gecikseydi olmaz mıydı? Daha yeni yeni düzenimi kurmuştum. Yıllarca biriktirerek yeni aldığım evime geçişim daha birkaç ay olmamıştı. Ya da daha yeni memur olmuştum, veya bulunduğum makama daha kısa süre önce atanmıştım, o güzelim koltuğa yeni oturmuş tadını çıkarıyordum. Şimdi bu gelişmenin zamanı mıydı dercesine aklımızdan bu durumu geciktirmek, uzatmak için o kadar gerekçeler geçiyor ki ama maalesef hiçbiri fayda etmiyor.

Ne acıdır ki bu gelişme yani ölüm, istemesek de bir gün ansızın gelip çatıyor. Ve bir anda bizi yıllarca uğraşıp elde etmeye çalıştığımız birikimimizden, mesleğimizden, makamımızdan, evimizden, eş, dost ve çocuklarımızdan biranda koparıp daha önce hiç görmediğimiz sonsuz, bir o kadar yeni bir hayata doğru alıp götürüyor.

Dikkat edilirse ölüm geldiği andan itibaren, genel olarak insanların çoğunun ilk düşündüğü şeylerin, dünyada bıraktıklarıyla alakalıdır. Ve onlardan ayrılışının, onlardan istediği gibi faydalanmayışının üzüntüsünü ve ızdırabını yaşıyor. Halbuki ölümle birlikte gideceği yerle ilgili de en az bir o kadar düşünmesi, hesap yapmamız gerekmez mi?

Özellikle Müslüman birisi için, bilindiği üzere gideceği yere ona namazından, orucundan, doğru yaşayıp yaşamadığından, Allah'ın dini için hangi ölçüde hizmet edip etmediğinden sorulacağını düşünmesi gerekmez mi? Madem sorulacaksa, bunun hesabını daha dünyadayken yaparak, eksikliklerimizi tamamlamanız gerekmiyor mu?

Haydi hep birlikte biran için hesabımızın tartıldığı mahşer meydanına gidip, terazimize uzaktan bir bakalım. Tartımızı nasıl görüyoruz, Mutlu muyuz, Hayırlarımız ağır basıyor mu? İşte bütün bunlara şahit olacağız ve bizden sorulacak. Eğer bunlar tam ise, asıl sevinç ve mutluluğun o zaman tezahür edeceğini düşünmemiz gerekmez mi? Böyle bir netice ne hoş bir şey olur değil mi?

Sonuç itibariyle burada dikkatimizi kendimize çeviriyoruz. Sorumuz şu: Bu ansızın meydana gelen gelişmeye karşı, yani ölüm ve ötesine karşı ne biliyoruz, ne yapıyoruz, nasıl yaşıyoruz ve ne kadar hazırlıklıyız?

Vesselam…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.