Ömür Kısa Vazife Çok…

İç âlemimiz sokakların, siyasi atışmaların, kör tartışmaların, şeytani frekansların, nefsani ekranların, (a)sosyal mecraların; dünyevi meşgalelerin, iblisi propagandaların bombardımanının etkisiyle hakikatten uzaklaşıyor. Hayatımızın istikbali her gün farklı farklı işgallerin altında inim inim inliyor.

Olması gereken bu mu? Dünyanın tüm varlığıyla koştuğu bu gidişat bize ne vadediyor? Dünya ve yaşam, bu sonu gelmez koşuşturmadan mı ibaret? … Diğer yandan yatıyoruz, kalkıyoruz, bir işten bir işe koşuyoruz, koşuşturmalarımızın sonu gelmiyorken her gün bir bir bu maratondan birileri aramızdan ayrılıp bekaya uzanıyor. Yani dünya tüm aldatıcılığıyla fitne, meşguliyet, iş, para, ihtiyaç derken ölüm perçemimizden bizi yakalıyor.

Arkadaş! Bu nasıl bir dünyaymış, dünyalıkmış, bu ne sonu gelmez istek ve ihtiyaçmış ki her gün insanoğlundan binleri dişleri arasında öğütüp öğütüp pişmanlığa reva ediyor. Nihayetinde Karun kadar mal varlığı olsa da kala kala elde avuçta bir metre bez kalmaz mı? İbret mi alıyoruz? Sanmıyorum; ama ibret almak istersek her gün aramızdan ayrılıkları ölüm dersini nida eden elçilerden daha büyük ibret, daha aynel yakin ilmel yakin hakikat var mı?

Acı kervan kervan farklı cihetlerle sinelere çökmesine rağmen hala ders alınmıyorsa; gözlerin görmesinden, kulakların duymasından, kalplerin hissetmesinden bahsedebilir miyiz? Asla…

Öyleyse tüm alıcılarımızı en üst seviyede açalım. Tüm konsantrasyonumuzu ve adaptasyonumuzu sağlayalım. İnsanoğlunun ser zemine inzalinden bu yana değişmez mutlak hakikattir, bu dünya imtihanımız. Bu dünya imtihanında dile getirmekten, yazmaktan, haykırmaktan usanmayacağız ve geri adım atmayacağız. İnsanın etrafında dolaşan her amaç ve gayeyle, insanın peşine düştüğü her plan, proje ve hayalle birlikte yolu haktan-hakikatten geçmeyen her bir şey beyhudedir, gaflettir, pişmanlıktır. Evet, insanoğlunun yeryüzündeki hikâyesinin yegane gaye ve biricik maksadı, en ulvi vazifesi Allah’a kulluk etmesidir, gerisi laf û güzaf.

Fakat ulvi vazifemiz Allah’a kulluğun mahiyetinde detayda da onlarca görevimiz var. Miracımız hükmündeki günde beş vakit namaz, günahlara karşı kalkanımız hükmündeki ramazan orucu, sosyal dayanışmanın garantisi zekat, teslimiyetin sembolü kurban, ittihadın merkezi hac ubudiyetin vazife-i aliyelerindendir. Sıla-i rahm, yetimleri koruyup gözetmek, muhtaçlara yardım etmek, güzel ahlak sahibi olmak, ictimai vazifelerindendir. Anne babaya iyilik etmek, evlad û iyalin hak ve hukukuna riayet etmek ve aile perverlik ailevi vazifelerdendir. Tebliğ, davet, emri bil maruf nehyi anil münker davetçiliğin olmazsa olmaz vazifelerindendir. İtaat, teslimiyet, bağlılık, meşveret, himmet-i maneviye, iane, biat, alameti sadakat ve samimiyet cemiyete tabiyetin vazifelerindendir. Adalet, hak, hukuk, izzet, intifada ve kıyam; Hüseyni inkılabın vecibelerindendir.

Tüm bu manevi vecibe ve vazifeler dururken süfli, fani gaye, maksat ve vazifelerin peşinde bir bütün ömrü heba etmek akıl kârı değildir. Belki dünya iaşesinde kanaati kuşanmak, uhrevî vazifeler için gemileri yakmak gerekir. Hem ömür kısa, vazife çoktur. Bundan ahireti öncelemek şartıyla hem dünya hem ahiret vazifelerinde Şehit El Benna’nın “görevler vakitlerden fazladır. Vakitten yararlanmak için başkasına yardımınızı esirgemeyin. Yapacak bir göreviniz varsa onu en kısa yoldan en güzel şekilde bitirmeye çalışın.” dersiyle hareket etmek yerinde olacaktır. Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.