Menderes YILDIRIM
Ortadoğu`da neler oluyor veya ABD`nin yeni Ortadoğu siyaseti
Ortadoğu; en kısa tabirle ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın çevresindeki tüm ülkelerin oluşturduğu dünyanın en stratejik; dinî, sosyal ve siyasi açıdan en renkli toprakların bulunduğu coğrafyanın adıdır. Üç semavi dinin kutsallarının bulunduğu coğrafya. Yine bu üç dinin HAC merkezi. Hakk-Batıl; İlahî ve beşerî yasaların hesaplaştığı zemin; cahiliye ve modern dönemin mübareze meydanıdır burası.
Dünyanın hesabı ve gözü buralarda olduğundan; burada ayakta kalmak için “haklı, mamur veya masum olmak” yetmemekte, aksine “saldırıya uğramak için yeterli sebebi” teşkil etmektedir. Bunlara ilaveten bir de petrolünüz varsa ABD’nin ilk Yahudi dışişleri bakanı H. Keshencer’ın deyimiyle; “Petrol, -zaten- Araplara bırakılacak kadar kıymetsiz (de) değildir.”
Bugün kaynayan ve kanayan bölge Ortadoğu’dur. Dünyanın üstünlüğünü elinde bulunduranlar; burayı, kendi kaderiyle baş başa bırakmak istememekte, kendi güven ve refahını; -Ortadoğu’da müsebbibi olduğu- “fesat ve kanda” arama gibi bir yanılgıya düşmüşlerdir. Ortadoğu; İslamiyet’in şahsında mahkûm edildiğinden; her açıdan –haksız yere- mağdur olmaktadır.
Sonuç itibarıyla, her ne sebeple olursa olsun İslam coğrafyası; en mert, gözünü kırpmadan inancı(?!) için şehadete giden gençliğini, karşılıklı “tekbir” ve “kelime-i şehadet” nara ve iniltileri arasında yitirmekte. Mankurt (kendine zarar veren) mücahitler, bumerang olmuş; dost ateşiyle, can verip can almaktadır.
Durum; “ilim şehrinin kapısı; yaşayan Kur’an” (Hadis-i Şerif) olan Hz. Ali (ra) dönemi kadar açık ama “Hakk isteyenler, batıl işlemektedir.” Çünkü dün, Yezid ile Hüseyin, bugün de ABD-Batı ile Ortadoğu, Arap Şeyhleri ile halk, Sisi ile Mursi vs. aynıdır.
Müslümanlar arasındaki uhuvvet ve merhamet duyguları; ırk ve mezhep surlarına takılmış, öteye geçememektedir. Durum vahimden de ziyade korkunç.
ABD dün Müslüman ülkeleri işgal ederek zenginliklerine el koymaya çalışıyordu. Bugün ise emperyalist amaçlarına farklı enstrümanlarla varmaya çalışıyor. Fiili işgaller; Emperyalist dünyada dinmez acılar ve kapanmaz yaralara yol açıyordu. İran-gate, Vater-gate, Afganistan’ın işgali, Irak’ın işgali, Somali gibi tecrübeler ABD’ye ağır bedeller ödetti ve çok şey öğretti.
Yüz milyarlarca dolar, on binlerce can kaybı ve yerli halklar nezdinde kazanılan Avrupa ve Amerika karşıtlığı; dünya sathını, sadece zayıflar için değil, güçlüler için de emniyetsiz hale getirdi. İkiz Kulelerin vurulması, her ne sebeple ve kimler tarafından yapıldıysa yapılsın, sonuç olarak “dünyanın en korunaklı(!?) yerlerinin dahi güvende olmadığını” kanıtlamıştır.
İşte bütün bu sebeplerden dolayı Batılı güçler, artık fiili işgal yerine dolaylı işgal taktiğini uygulamaya koymuştur.
Ortadoğu’daki rejimlerin ekseri de sosyal, siyasî alanlarda halklarıyla ciddî sorunlar yaşamaktadır. Buralardaki “yasama, yürütme ve yargı” erkleri, sözde halklarıyla, özde ise sırtını dayadıkları emperyalist güçlerle uyum içindedirler. Yerli olmayan bu rejimler, yönettikleri halklarının en haklı isteklerine dahi sıkıntılı, sürpriz cevaplar verebilmektedirler.
ABD, Ortadoğu’daki kanlı savaşı işte bu yerli işbirlikçileri veya bizden olan gafiller üzerinden yürütmeyi kurumlaştırmak istiyor.
“İŞİD ile mücadelede; karadan askerinin girmeyeceğini, havadan bombardıman ve silah yardımı yapacağını” söylüyor. Tüm AB ülkeleri; Suriye ve Irak Kürdistan’ındaki yarı düzenli ordu ve paramiliter (korucu/gerilla) güçlere silah verme yarışında. Dün Halepçe’yi, Dersimi, Mahabad’ı, Hama’yı görmeyen, duymayan Batı, bu gün insanlık adına mertlik ve merhamet perisi(?) kesilmiş.
Müjde: ABD’nin şahsında Batı artık İslam’a, mustaz’aflara saldırmaya cesaret edemiyor. Dün çok rahat girdiği haremlerimize, bugün, öyle kolay da giremiyor, girmeye cesaret edemiyor. Açlıkla boğuşan Somali’de cenazelerini bile kurtaramadı.
Batı için ecel, ölüm anlamına gelen İslam’ın haremi kendine geliyor ama ağır bedeller vererek, kendisi ile de boğuşup kardeşkanı dökerek, yeni Kerbelalar oluşturarak.
Müslümanlar zinhar Haçlı oyununa gelmemeli, varsa Haçlıların bir hesabı kendileri cüret edip o hesabı görmeliler.
Müslümanlar; yarınlara kin, nefret, kan davası bırakacak kardeş kavgasına alet olmamalıdırlar. Bu gün yanlış atılacak her adımın yarınlarımıza bırakacağı bir fatura, bir vebal vardır. Unutulmamalı; “hepimiz çobanız ve hepimiz de güttüğümüzden sorumluyuz.” Büyük Şeytanı tanıma ve recmetme feraset, basiret, cesaret, temenni ve derûnî dualarımla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.