Hacer Sara ARSLAN
Öz yurdunda garip şehidler
Suçunuz neydi?” diye sorulmayacak size. Çünkü siz şehidsiniz. Hesapsız rızkın, affın, rızanın ve yeşil kuş gibi bir daldan öbürüne konacağınız cennetlerin sahibisiniz artık.
Şehidsiniz; size “ölü” dememiz yasak, bunu uğruna canını verdiğiniz Rabbiniz söylüyor. Dirisiniz, ama kim bilir nerde, nasıl, hangi nimetler içerisinde... Ve “yok mu isteğiniz?” diye ısrarla soran Allah’a, tekrar dünyaya dönüp tekrar O’nun uğrunda can verme isteğiniz...
Öz yurdunda; güya ırkını, halkını, dilini seven ve düşünen alçakların tahammül edemediği neler yaptınız öyle? Ki, hınç ve öfkeleri insanlıktan da hayvanlıktan da çıkıp, çağları aşacak seviyeye geldi de yakıp yıktılar... Evet, yaktılar. belki de mübarek bedenlerinizin ahirette yanmasını engellediler, farkında olmadan...
Şehid Turan... Yüzündeki tebessüm bize hiç yabancı gelmiyor. Şehidler gitmeden bir nişane bırakıyorlar ya hani, güzel suretlerinde. Sanki Haram (r.a) gibi “Kâbe’nin Rabbine andolsun ki ben kazandım”der gibi, dudakların mırıldanıyor, galibiyetin ve vuslatın huşuyla ümmete gülümsüyorsun. Şehitlik sana ne kadar da yakışmış... Ve sen Yusufi zindanlarda da beş yıl kalmışsın. Hem Yusufi olmak hem Şehid olmak kaç kişiye nasip olur.
Şehid Hasan... Nerden bilecektin kurban eti dağıtırken kurban olacağını? Ve vahşilerin ellerinde bir Ashab-ı Uhdud fedaisi gibi yakılacağını. Zalimler zulme niye doymaz, insan insana bunu nasıl yapar, artık sormaya bile insanlık adına hayâ ediyoruz, şehadetin kutlu olsun!
Şehid Yasin... Nur yüzlü, tertemiz, hayatının baharında... Eğlence mekânlarında, zevk u sefasından başka derdi olmadan, aylak aylak gününü geçirip ne ailesine, ne ülkesine, ne dinine, imanına bir faydası olmadan yaşayan gençliğe inat, bayram günü elinde yardım poşetiyle fakir aileleri gezerken katledilen şehidimiz... Caniliğe doymayan gözü, aklı, vicdanı ve insanlık vasfı dönmüşlerin başını taşla ezdiği şehidimiz... Allah için bir tokat dahi yemeyen bizler, o mübarek başına mı, yoksa zulmün bu boyutunu ve şeklini de gördüğümüz için içinde bulunduğumuz dünyaya mı ağlayalım?
Sen de diğerleri gibi; Mücahid gibi, Metin gibi, Furkan gibi ve Hüseyin, Cumali ve Riyad gibi ömrünün bahar aylarında Rabbine gittin... Ne de güzel bir yolculuk bu... Ömrünün baharından cennet baharına... Seni ve sizleri yetiştirip Allah’a ısmarlayan yiğide annelere selam olsun!
Ve gelelim zalimlere... Nedense size “zalim” kelimesi bile az geliyor. Eminim bunun farkındasınız. Lakin farkında olmadığınız bir şey var. Kürdistan mücahitlerinin her birinin korkusuz birer cengâver oldukları ve Allah’tan başka kimseden korkmadıkları... Mert ve cesur kalpleriyle ölümlere doymadıkları ve bunu bir şeref bildikleri...
Şunu da iyi bilin ki, biz şehitlerimizle kayıp vermedik; bilakis kazandık. Kuruyan damarlarımıza mübarek kanlarıyla kan pompaladılar. Bizi birbirimize sıkıca kenetlediler. Siz bunu anlayamazsınız! Çünkü kuruluş amacınız İslam’a düşmanlık... Fakat her can bizler için kıymetlidir, azizdir. Zalimler tarafından tenlerine bir diken batması dahi, bizim canımızı acıtır. Her müslümanın canı Allah indinde de azizdir. Bu yüzden uğrayacağınız akıbeti varın siz düşünün!
Kimisinin yalanı yüzünden ter olarak iner de “ben burdayım” der. Kimisi topu taca atmak isterken rezilce yakalanır. Kimisi devekuşu gibi kafasını kuma gömer, kimisi işin içinden sıyrılmak isterken golü kendi kalesine atar...
Ve bazı “kardeş” olarak tanımladıklarımızdan ses seda çıkmaz. Yalnız bırakılmaya alıştık lakin ahirette şehid Yasin’e ve annesine nasıl cevap vereceksiniz ve yüzlerine nasıl bakacaksınız, bilemiyorum.
Yahut ekranlarda profesör edasıyla sıraladığınız ayetlerin ve hadislerin o hesap gününde yakanıza yapışırken vereceğiniz cevabı ve vicdanınızın nasıl rahat ettiğini, gece nasıl rahat uyuduğunuzu merak ediyorum.
Doğrusu hem şehidlerimize yanarken hem de ümmetin bu ıssızlığına yanıyorum!
Her ne olursa olsun, şehadet bizler için iftihardır, şereftir. Gözleri Hak’ça görenler, kulaklarını Hak için açanlar bu zulmü artık gördüler ve duamız o ki Hak adına susmasınlar...
Camiamıza ve özelde şehid ailelerine sabır, ayaklarımıza sebat ihsan etmesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyoruz!
“Sevinin Mehmed’im başlar yüksekte
Ölsek de sevinin eve dönsek de
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir
Gün doğmuş, gün batmış
Ebed bizimdir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.