Sezgin ÖZBAY
Paramparça billurlar
Hamd, âlemlerin Rabbine; salât ve selâm da O'nun pak Rasûlüne olsun.
Kadın… Bir çiçek gibi narin, bir ağaç gibi verimli… Bazen elmas gibi sağlam, bazen ise cam gibi kırılgan… Bazen gül gibi dikenli; ama hoş kokulu, bazen ise… Bazen cenk meydanında görürsünüz kadını, oradan oraya koşan; bazen bir sevdanın kıskacında duman… Bazen kalkandır kadın, bazen silah… Gelir ve vurur sizi en ince noktanızdan. Ama en çok kadın vurulur, hiç ummadığı duygularından…
Veda Haccı dönüşü… Develerin yularını tutan sahabe Enceşe(RA), yanık sesiyle şarkılar söylemekte… Develer şarkının ritmine uydukları için, Enceşe'nin hızlı ritmi develeri hızlandırmakta… Ve mübarek sesi duyulur Nebî(sav)'in: “Ağır ol ey Enceşe! Billurları kırma!”
Enceşe(RA), kadınların develeriyle ilgilenmekle görevlidir. Ve Efendimiz (sav)'in gönlü, kadınların zarar görme ihtimaline bile razı olmamıştır. Bu zarar; hem maddi, hem de manevidir. Maddi zarar malumunuz: develer hızlı giderse hanımlar zarar görebilir. Ancak çok da bahsedilmeyen başka bir nokta var ki, kadının, bedeninden daha kırılgan olan ruhu ve cisminden daha narin olan nefsidir.
Ciğerparesi Fâtımâ (r.anha) açlıktan yataklara düştüğünde onu cennetle teselli eden, en sevgilisi Âişe'sine (r.anha) “Cennette benimle birlikte olmak istiyorsan, bir elbiseyi eskitmeden diğerini alma!” buyuran, en büyük davası ahiret olan Rasul'ün (sav), Enceşe olayında kadınların sadece bedenen yaralanmalarından endişe duyduğunu söylemek, hakka ve nübüvvete hürmetsizlik olur.
Enceşe, sesi güzel bir sahabedir. Ve o an büyük bir coşkuyla bağıra bağıra şarkı söylemesinin, kadınların gönüllerinde Enceşe'ye karşı uygunsuz hisler oluşturma ihtimali vardır. Hâlbuki o, onun göreviydi. Ancak kadınlar da çabuk kırıldığı gibi, çabuk meyleden ve çabuk kayabilen kalplere sahiptiler. Görevli bile olsa bir erkek, o görevi kadınların yanında istediği gibi yapmamalıydı. Billurlar, kristaller değerliydi ve onların üzerinde nefse dair hiçbir iz, hiçbir kir bulunmamalıydı.
Günümüzde billurlar paramparça olmuş ve her bir parçası oraya buraya saçılmış durumda. Saçılan bu parçalar birilerini yaralamakta ve yaraladıkları kimselerin, hayat serüvenini günahsız, vebalsiz atlatmalarına engel olmaktadır. Bir erkeğin bir sözüne veya hareketine kanan kadın, zamanla ahlaksızlığı hayat tarzı haline getirmekte ve toplumun ahlaki temellerine dinamit yerleştirmektedir. Öyle ki kadın, aile saadeti programlarını arayıp başka birini sevdiğini, bu sevgiden dolayı eşinden nefret ettiğini, gerekirse çocuklarını da bırakıp, sevdiği adama gidebileceğini utanmadan söyleyebilmekte ve hatta programdaki hocalardan neredeyse fetva istemektedir...
Ah, Rasûlullah'ın kristale eş tuttuğu kadınlar! Nasıl da paramparça ettiniz kendinizi adi bataklık taşları uğruna… Nasıl da kirlettiniz kendinizi, temiz kalmanın en büyük cihad olduğu şu asırda! Ah ki ne ah! Veda haccı dönüşü, eceli yakınken bile aklı fikri sizi korumakta olan Rasûl'ün hakkını nasıl ödeyeceksiniz, ey çamura batmış billurlar…
Ve ah erkekler… Billurların kalbine fitne sıkanlar! Asıl ah, hırıltılı ah size olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.