Hasan SABAZ
Peygamber takipçilerine selam olsun!
Birbirimizi hiç anlamıyoruz.
Dünyaya farklı pencerelerden bakıyoruz.
Müslümanca yaşamak, Müslümanca düşünmek istiyoruz; ama bize dayatmalarda bulunuyorlar. Kutsallarımızdan söz ediyoruz, gülüp geçiyorlar.
Değerlerin bittiği, vicdanın devreden çıkarıldığı yoğun ve keskin bir materyalist iklimde yaşıyorlar ve bunu ideal olarak sunuyorlar.
Sömürülen mazlumlar bir parça ekmeğe muhtaç kaldıklarında onların şaşaalı dünyasına hayranlıkla bakakalıyorlar.
Devşirmeleri aracılığıyla bize giysiler beğendirmeye çalışıyorlar.
Kaoslar çıkarıyor ardından da kaosları ortadan kaldırma iddiasıyla öldürmeye ayarlanmış psikopat elemanlarını gönderiyorlar.
Yaşamı seviyor, ölümden korkuyor, ama öldürmekten haz alıyorlar.
Yardımlaşmanın ne anlama geldiğini anlayamıyor, çıkarlarının olmadığı hiçbir işe girişmiyorlar.
Refah içerisinde; ama yalnız ölüyorlar.
Bize düşmandırlar.
İnancımıza, değerlerimize, kimliğimize düşmandırlar.
En çok da Kur'an'ımıza ve Peygamberimize…
Dinlerinin içini boşaltmış, mabetlerini korkutucu, ürkütücü bir hale sokmuş.
Huzur veren secdelerden, dualardan mahrumdurlar.
Peygamberi sevmenin ne anlama geldiğini bilmiyor, anlamıyorlar.
İçlerindeki kin ve düşmanlık dillerine ve yazılarına yansıyor, hakaret ediyorlar.
“Tepki göstermeyin” diyorlar, “İfade özgürlüğü” diyorlar.
Birbirimizi hiç anlamıyoruz.
Karanlık ve kirli dünyalarında temiz sözlere, salih amellere yer kalmamış.
Hırslar, nefretler, doymayan nefs…
Oysa Aziz Peygamber onları 1400 yıldır “insan olmaya” çağırıyor.
Özgürlüğün ancak Allah'a kul olmakla elde edilebileceğini, şeytani aldatmalara kananların sonunun hüsran olduğunu haykırıyor Aziz Peygamber.
Hakaret ediyorlar Ona.
Söyleyecek sözü olmayan cehaletin tutumudur hakaret.
Bir dönem Ebu Cehil ve avanesi de hakaret ve aşağılamalarla hakkın sesini kesmeye niyetlenmiş; ama Allah onları rezil etmişti.
Ne güzel, ne hikmetle buyurmuştu: “Ben bir aynayım, bana bakan kendini görür.”
Cehaletin, günahın içinde debelenen insanları çekip çıkarmak için canhıraş bir çabanın içindeydi ve bu durumu ne güzel ifade ediyordu:
“Benim durumumla halkın durumu; ateş tutuşturan bir adamın durumu gibidir. Ateş etrafına ışık saçınca, kelebekler, kendilerini ateşe atmaya başlar. O adam ise, onları ondan çekip kurtarmaya, (bu konuda) onlara üstün gelmeye çalışır. Fakat onlar ona (ateşe doğru) hücum ederler. Ben de ateşten kurtarmak için eteklerinizden tutanım. Oysa onlar (insanlar) ateş içine atılmaya çabalıyorlar.” (Buhari)
Biz Allah'a, Peygamber'e, Peygamberin getirdiği kitaba iman ettik.
Peygamberimize ve diğer tüm Peygamberlere yapılan hakareti kabul etmiyor ve tüm Ebu Cehil artıklarını lanetliyoruz.
Selam olsun Peygamberin dostlarına ve takipçilerine!
Dünyanın her yerinde sesimizi yükseltiyor ve Peygamberlere (Selam hepsinin üzerine olsun) olan bağlılığımızı ilan ediyoruz.
Rabbimizin emrini yerine getiriyor ve şahitlikte bulunuyoruz.
“De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (Enam/162)
Ve ey Firavun'un, Nemrud'un, Ebu Cehil'in takipçileri!
Kininizi kusuyor sonra da birbirinize destek çıkıyorsunuz.
Süslü sözlerin ardına gizleniyor, kendinizi müstağni sanıyorsunuz.
Ama boşadır çabalarınız.
Bunu unutmayın!
Allah'a ve Peygamberine savaş açanlar her zaman rezil olmuşlardır.
“Eğer Peygambere karşı birbirinize arka çıkarsanız, şu bir gerçek ki, onun dostu Allah'tır, Cebrail'dir, Salih müminlerdir. Bundan başka melekler de onun yardımcısıdır.” (Tahrim/4)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.