Yusuf ARİFOĞLU
PEYGAMBERE ‘FRANSIZ KALMAK’
Fransa ve Batı, son günlerde Hz. Muhammed aleyhi selam ve İslam aleyhinde hakaret, alay, eleştirme, baskı ve baskınları yoğunlaştırdı. Bu saldırılarda asla ‘Fransız kalmamız gereken Fransa’ başı çekmektedir. Başbakan Macron, Dışişleri Bakanlığı ve medya üzerinden yapılan bu saldırılar haddini aşmış bulunmaktadır. Müminlere canlarından daha evla olan Peygambere ve dine karşı bu saldırılar da iki suçlu vardır:
Haçlı Batı ve biz.
Batı, 1000’li yıllardan bu yana İslam ve Peygamberiyle savaş halindedir. Batı, dün ‘çapulcular, maceracı şövalyeler ve silahla’; son iki asır ‘Teknolojik üstünlüğü, ekonomik gücü, siyasi etkisi, modern unsurları, ideolojiler, özgürlük’ gibi kavramlarla saldırdı. Saldırılar, bugün de Müslümanların pasifliği ve nemelazımcılığıyla ‘küçümseme, tezyif, alay, dizayn etme ve hadsizlik’ şeklinde zirve yapmıştır.
Müslümanlar, bu sayısız ve hadsiz saldırılar karşısında üzerine düşeni yapmalıdır. Boykot, sosyal medya üzerinden tepkiler önemlidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkisi de göz ardı edilemez; ama Batı, artık boykot, tepkiler ve esip gürlemelere kıs kıs gülüp geçiyor. Saldırılar, aslında sürek avı gibi İslam Dünyası’nın nabzını yoklamak amaçlıdır. Tepkilerin dozu ve şekli yeni saldırıları artıracak veya azaltacaktır.
Batı’ya onun anladığı dilden cevap verilmelidir. Charle Hebdo saldırılarında Batı’yla kol kola saf tutan idarecilerle bu cevap verilmez. Saldırgan adam elçisini çekiyor, sen çekemiyorsan verdiğin nota beş para etmez. Müslüman şehirler ve bireyler hala Fransa’nın ışıltılı Paris’ine hayranlık duyuyor, modanın kıblesi olarak Paris görülüyor ve Paris’in seküler yaşam tarzı hala bize ‘idari bir nimet’ gibi sunuluyorsa pir düşünüp bir davranmak lazımdır.
İdari sitem, ekonomik gösterge, siyasi etki, teknolojik üstünlük gibi birçok konuda Batı asıl ve üreten durumdadır, biz taklit ve tüketen durumdayız. Taklitin asla, tüketenin üretene galip gelemeyeceği malumdur. Bu durumda şairin dediği şekliyle Batı’nın anladığı dile geçmek ve vaziyeti almak lazımdır:
“Allah’a dayan sa’ye sarıl hikmete râm ol
Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.”
…
DİB bu yıl Mevlid-i Nebi haftası için ‘Peygamber ve Çocuk’ konusunu seçmiş. İsabetli bir tespit olmuş. Bir neslin bizden çalındığı veya çalınmak istediği bir dönemdeyiz. Böyle bir dönemde yarının sahipleri olan çocuklar önemlidir ve sahiplenilmelidir. Bu sahiplenmede çocuklara rol model lazımdır. Çocuklara, rol model kâmil bir insan olmalıdır.
Kâinatın mayası sevgidir. Bu sevginin zirvesi Allah sevgisidir. Allah sevgisi, peygamber sevgisiyle cennete yol açar. Bu sevgi, Muhammed(s.a.v)’le bir merhamet, şefkat kucağı olarak insanlığı sarar. Çocuklar, verimli, huzurlu ve mutlu yarınların anahtarıdır. Bu sevgi ve şefkati en çok onlar hak etmektedir. Peygamber(s.a.v)’in, ümmete düşkünlüğü çocuklar için daha fazladır. Asr-ı saadet günleri çocuk sevgisi, çocuğa ilgi ve pedagojik olarak çocuğa doğru davranışın örnekleriyle doludur.
Allah Resulü(s.a.v)’nü layıkıyla bilmek, tanımak; onun sünnetine uymak önemlidir. Dini ve dünyevi saadet adına önemli olan bu konudan çocukları mahrum etmek, onları bu sevginin dışında tutmak doğru değildir. Allah ve peygamber sevgisinin çocuklara anlatılması, çocukların bu sevgiyle tanışması ve rol model Peygamberin çocuklara nasıl davrandığı ve pedagojik bir açıdan nasıl yaklaştığı önemlidir. Birçok sahabe O’nun kendi torunları veya diğer ashap çocuklarıyla yakından ilgilendiğini, doğumlarından isimlerinin konması, sağlık, eğitim, giyim ve oyunlarına kadar alakasını; bu konudaki tavsiyelerini rivayet ederler.
“Çocuğu olan onunla çocuklaşsın!” hadisiyle sağlıklı ve ahlaklı nesillerin yetişmesindeki sistemin doğruluğunu yaşıyoruz. Çocukların yüzme, koşu, güreş gibi oyun ve sporlarla alaka kurmalarını söyleyen bir peygamber pedagojik bağlama bütüncül olarak vakıftır.
Hz. Peygamber(s.a.v), çocuklarla şakalaşır, onları koklar, bağrına basar, onların oyunlarına bile katıldığı olurdu. Toplumun meyvesi olan çocukların bedeni ve ruhi, maddi ve manevi ihtiyaçları için gerekli hususları uygulayarak gösterirdi.
“Küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir.” Hadisiyle masum, fıtrata meyilli neslin yetişmesinde anne, baba ve eğitmenlerin hassas bir denge kurmaları gerektiğini buyuruyor. Peygamber, göklerin kapılarını açan sır duayı çocuklar için sıkça yapardı. O hem kendisi için hem de diğer bütün çocuklar için Allah’tan hayırlı, uzun ömür; faydalı ilim, hikmet ve salih amel isterdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.