Peygamberin Havarisi Zübeyr bin Avvam (radiyallahu anh)
Sözlerimiz yıldızları yüceltmiyor; bilakis yıldızlar zaten gökyüzündeler, yücelerdeler. Başımız göğe değse, ellerimiz yıldızlara uzansa da yerde olduğumuzu unutmayalım. Öyleyse biz, sadece yıldızları işaret edebiliriz. İnsanlar ise parmak uçlarımıza bakıy
a) Kimdir?
Sözlerimiz yıldızları yüceltmiyor; bilakis yıldızlar zaten gökyüzündeler, yücelerdeler. Başımız göğe değse, ellerimiz yıldızlara uzansa da yerde olduğumuzu unutmayalım. Öyleyse biz, sadece yıldızları işaret edebiliriz. İnsanlar ise parmak uçlarımıza bakıyorlar.
İşte parmakların gösterdiği gökyüzü yıldızlarından biri de annesinin Ebu Tahir dediği; fakat meşhur Ebu Abdillah künyesiyle bilinen Zübeyr bin Avvam…
Ne zayıf ne şişmandı. Gür saçlı, seyrek sakallı, esmer tenli ve iri yapılı olup cesur ve kahraman biriydi.
Babası Avvam bin Huveylid, Hz. Hatice’nin kardeşidir. Annesi, ise Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in halası Safiye binti Abdulmuttalip idi. Hz. Zübeyr hem annesi hem babası yönüyle Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ile akrabadır. Babasını küçük yaşlarda Ficar savaşlarında kaybettiği için amcası Nevfel, ona sahip çıkmıştır. Kabilesi Esed oğullarından çok, Haşim oğulları ile yaşamış; okuma yazma bilen biriydi. Annesi eğitiminde katı ve disiplinliydi. Bunun onun geleceği için olduğunu, söylemlerinde belirtmiştir. Aynı zamanda yüzme, ok atma, kılıç kullanma ve savaşmada kendini iyi yetiştirmiştir.
Miladi 594/595 yılında Mekke’de doğmuştur.
Aşere-i Mübeşşere’dendir.
Müslüman olan ilk yedi sahabidendir.
Hz. Ebubekir’in vesilesiyle hidayete ermiştir.
Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in hayır duasını alanlardandır.
Hz. Ömer’in halifelik için atadığı altı kişilik danışma meclisi üyelerindendir.
Tüm savaşlara katılmış biridir.
İslam’da ilk kılıç çeken odur.
Ticaret ve ziraatle uğraşmış deve kasaplığı yapmıştır.
b) Hidayeti ve Hayatı:
Hz. Ebubekir’in davet ve teşvikiyle 15-16 yaşlarında Müslüman olsa da cahiliye döneminde putlara taptığına dair bir kayıt yoktur. Bunda Hz. Ali gibi Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in evinde/yakınlarında çocukluğunu ve gençliğini geçirmesinin etkisi vardır.
İman etmesinden sonra amcası Nevfel tarafından işkence görmüş, dininden dönmemiştir. Öyle ki amcası onu bir hasır veya kilimin içine sarmış, bir odanın tavanına asmış, yaktığı ateşin dumanına maruz bırakarak işkence etmiş ve küfre dönmesini istemiştir. Hz. Zübeyr “Hayır! Vallahi asla küfre dönmem.” diyerek amcasını red etmiş, annesinin yardımıyla kurtulmuştur.
Bir gün Mekke’de evinde otururken aniden Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in öldürüldüğüne dair bir ses duydu. Kılıcını çektiği gibi kendini Mekke sokaklarına attı. Bir yandan koşuyor bir yandan da haberi soruşturuyordu. Ansızın elinde yalın kılıç, Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ile karşılaştı. Durumu O’na açıklayınca Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Zübeyr’e hayır duasında bulundu.
Daha sonra artan baskı ve işkenceler karşısında Habeşistan’a hicret edip bir müddet sonra döndü. Bilahare ikinci defa Habeşistan’a gitti; hatta Necaşi’nin ordusunda isyancılara karşı görev aldı. Medine’ye hicretten kısa bir zaman önce Mekke’ye dönüp Esma binti Ebubekir ile evlendi. Ticaretle uğraştı.
Medine’ye hicret eden Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve Hz. Ebu Bekir ile Şam’dan ticaret için dönüşte/yolda karşılaştı. Onlara beyaz renkte olan elbiseler hediye etti. Daha sonra Medine’ye mal varlığı olmadan sadece atıyla hicret etti. Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem onu Ensar’dan Seleme bin Selame; muhacirlerden Abdullah bin Mesud ve Talha Bin Ubeydullah ile kardeş kıldı.
Hz. Zübeyr, bir yandan Medine’nin Baki çarşısında kasaplık yaparken bir yandan da Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ona Naki bölgesinde verdiği ölü arazide ziraatle uğraştı. Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in yakın çevresinde yer alıp tüm savaşlarda bulundu.
Bedir savaşındaki üç süvariden biri oydu. İstihbaratta ve düşmanı karşılama görevleri vardı. Bu savaşta, müşrik ordusunda bulunan ve Kureyş’in aslanı olarak tanınan amcası Nevfel’i öldürdü
Uhud savaşında ise Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e yakın korumalık ve komutanlık yaptı. Hz. Hamza, Hz. Talha, Hz. Ali ve Hz. Musab ile beraber ön saflarda kahramanca savaştı. Müşrik ordusunun sancaktarını ve ona yardıma geleni öldürerek kalplere korku saldı.
Müslümanlar hezimete uğrayınca, Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i koruyan ve kendini O’na siper edenlerden biri de Hz. Zübeyr’di. Uhud sonrası müşrik ordusunu takip etmekle görevlendirilenlerin 70 kişinin içinde Hz. Ebubekir ile beraber o da yer aldı.
Meşhur sihirbaz Lebid’in Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e etki eden büyü malzemesinin olduğu kuyuya gönderilen Hz. Ali, Hz. Ammar ve üçüncüleri Hz. Zübeyr idi. Dolayısıyla hem idari işler hem de vahiy katipliği bu dönemde yaptığı işler arasındaydı.
Hendek savaşında ise müşrik ordusundan öne çıkan Nevfel bin Abdullah’ın karşısına çıkıp onu öldürdü. Beni Kureyza’nın ihanet haberinin araştırılmasına talip olup bilgi getirince Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem “Her peygamberin bir havarisi vardır. Benim de havarim Zübeyr’dir.” diye bilinen meşhur sözünü söyledi. Beni Kureyza’nın kuşatılmasında Hz. Ali ile birlikte kendilerini kalelerinin içine atıp içerden kapıları açtılar. Ölüm cezasına çarptırılmasıyla Beni Kureyza’nın cezalandırılmasında fiili olarak infaz memurluğunda yine Hz. Ali ile beraber rol aldı. Hudeybiye anlaşması, Hayber savaşı, Vadiülkura seriyesi, Fedek fethi, Mekke fethi gibi önemli savaşlarda bulunup hem kendine ve hem atına birer pay veriliyordu. Mekke fethindeki komutanlardan biriydi. Huneyn, Taif ve Tebük savaşlarında ve Veda haccında da bulundu.
Hz. Ebubekir’in halife seçilmesi döneminde ilk gün biat etmese de Hz. Ali’yle beraber Hz. Ebubekir’in arkasında namaz kılıyorlardı. Hz. Ebubekir, Beni Saide gölgeliğinde yaşananları anlattığı zaman Hz. Zübeyr, Hz. Ali ile beraber yeni halifeye biat etti. İrtidat olaylarıyla ortaya çıkan isyanlara karşı bizzat Hz. Ali’yle beraber savaşmış, yer yer gözcülük yapmıştır. Yermük savaşında bulunmuş şehadete tutkun olan arzusunu fiili olarak göstermiş, önemli kahramanlıklarda bulunmuştur. Adeta tek başına bir ordu gibi savaşmıştı. Öyleki aldığı yaralar için oğlu Urve, çocukken parmaklarını sokup oynadığını söyleyecek kadar derin ve ağırdı.
Hz. Ömer döneminde danışmanlığın yanı sıra önemli görevleri üstlendi. Hz. Ömer’in sert mizacından çekinmeyen ve yanına rahatlıkla girenlerden biriydi. Nitekim Medine’de yaşanan kıtlık döneminde Mısır’dan gelen erzağın dağıtılmasında Abdurrahman bin Avf ile beraber görevlendirilmişlerdi. Hayber Yahudilerinin teftiş edilmesinde de sorumluluk aldı.
İran, Suriye, Filistin ve Mısır’ın fethine katıldı. Mısır’ın fethinde Hz. Ömer tarafından 4-5 bin kişilik bir güçle Amr bin As’ı destekleyerek önemli katkılarda bulundu. Mısır’ın fethinde oynadığı önemli rol gibi Mısır’ın imarında da önemli faaliyetleri oldu. Fustat şehrinin kurulmasında öncü oydu.
Hz. Ömer suikaste maruz kalıp kendinden sonra tayin edilecek halife adayları arasında ismi geçtiğinde Hz. Zübeyr için “Sükûnet halinde iyi bir Mü’min, kızdığında ise çok şiddetlidir.” demiştir. Daha sonra Hz. Ali, Hz. Osman, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvâm ve Talha b. Ubeydullah’tan oluşan bir şura ataması yapmıştır.
Hz. Osman’ın halife seçilmesiyle bu dönemde askeri faaliyetlerden çok, ticari ve zirai faaliyetlerde bulunup Taberistan’a yapılan fetihe katıldı. Hz. Osman döneminin ikinci yarısında idarenin bozulmasında görülen aksaklıklar konusunda halkın eleştirilerini, Halife’ye iletme ve Halife’yi uyarması durumu değiştirmemişti. Bu eleştirilerin ucunun Beni Ümeyye’ye ve yönetimdeki fütursuzluklarına uzanınca, Şam Valisi Muaviye’den tehditler aldığı için endişelenmiştir. Öyleki Hz. Osman’a karşı kendi dilinden yazılmış mektuplar ortaya çıkınca, bunları kesin bir dille red etti. Buna rağmen Hz. Osman isyancılar tarafından kuşatmaya alınınca Hz. Ali gibi oğullarını onu korumaya yolladı.
Hz. Osman’ın şehadetinden sonra Kufelilerin kendisini Halife adayı olarak göstermesini kabul etmeyip Hz. Ali’ye biat etti. Yeni halifeden Hz. Osman’ı şehid eden katillerin yakalanması isteğinde bulundu. Daha sonra valilerin hemen değiştirilmeyip siyasi tavırla iktidarı sağlamlaştırdıktan sonra değiştirme girişiminde bulunmayı Hz. Ali’ye tavsiye etse de Hz. Ali bunu dinlemedi.
Bunun üzerine umre yapma niyetiyle Medine’yi terk ederek Mekke’ye gitti. Aradan geçen 4 aylık zaman içinde Hz. Osman’ın katillerinin bulunmaması gerekçesiyle Hz. Zübeyr ve Hz. Talha, Hz. Aişe ile beraber kurulan ittifak ve ordu ile Basra’yı ele geçirdiler.
Hz. Ali bu güçle karşılaşıp meşhur Cemel savaşını yaptı. Başta barış umudu yüksekken Hz. Ali’nin ordusunda bulunan Hz. Osman’ın katilerinden bazılarının karşı tarafa ani baskın yapmasıyla savaş başladı. Hz. Zübeyr, savaşın bir yerinde dayısının oğlu ve halife olan Hz. Ali ile karşılaştı. Hz. Ali ona Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in “Çok sevdiği, Ali ile ilerleyen yıllarda haksız yere savaşacağını, böylece ona zulmetmiş olacağını” bildiren hadisini hatırlattı.
Hz. Zübeyr unuttuğu bu hatırlatmadan etkilendi. Ashabın gözleri önünde birbirini öldürmesi ona ağır geldi. Savaş meydanını terk etmeye karar verdi.
c) Vefatı:
Bu sırada 66-67 yaşlarında olan Hz. Zübeyr, Cemel savaşında yaralanmış halde Medine’ye dönmek için savaş alanından uzaklaşmıştı. Umeyre(Amr) b. Cürmüz ve Fadale bin Habis onu takip ederek Siba(canavarlar) vadisinde namaz kılma esnasında şehid edip başını bedeninden ayırdılar. Miladi 656 yılındaki bu şehadet olayına Hz. Ali üzülüp çokça göz yaşı döktü. Haberi verene “Safiye’nin oğlunun katiline cehennemi müjdele!” dedi.
e) Fazileti:
* Hz. Zübeyr şöyle derdi: “Talha bin Ubeydullah peygamberimizden sonra peygamber olmadığını bildiği halde oğullarına peygamber adlarını koyardı. Ben ise oğullarıma belki şehid olurlar diye şehid adları koyuyorum.” Böylece Abdullah bin Cahş, Münzir bin Amr, Urve bin Amr, Hamza bin Abdulmuttalip, Cafer bin Ebi Talip, Musab bin Umeyr ve Halid bin Said adlı sahabelere nispetle bu şehidlerin isimlerini oğullarına verdi.
*Şehadetinden sonra Hz. Zübeyr’in kılıcını gören Hz. Ali “Bu kılıç sahibi, vallahi onunla uzun bir süre Allah’ın Elçisini sıkıntılardan korumuştur.” dedi.
*38 adet gibi az sayıda hadis rivayet etmesinin sebebini Buhari’de de yer alan “Kim benim adıma söylemediğim bir şeyi söylerse, ateşte oturacağı yeri hazırlasın.” hadis-i şerifini gerekçe göstererek ne denli özen gösterdiğini belirtmiştir.
* “Kendilerine yara isabet ettikten sonra bile Allah’a ve Resulüne icabet ettiler.”(Ali İmran/174) ayeti, o ve Hz. Ebubekir hakkında Uhud’da aldıkları yaralara rağmen müşrik ordusunu takip davetine icap etmeleri dolayısıyla nazil olmuştur.
*İbni Ömer, “Ben havarinin oğluyum.” diye bir söylemde bulunan kişiye “Eğer Zübeyr’in çocuklarından isen öylesin, değilsen hayır.” demiştir.
Kaynakça:
*el-İsabe, İbn-i Hacer Askalanî, Sağlam yayınevi, 2011
*İslam Tarihi, M. Asım Köksal, Şamil Yayınevi, 3. Cilt, 1989
*Sahabe Hayatından Tablolar, Dr. Abdurrahman Rıfat el-Başa, Kervan Yay. 1. Cilt
*https://islamansiklopedisi.org.tr/zubeyr-b-avvam
*https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/260679
Mehmet Ali Gönül
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.