Hasan SABAZ
Peygamberin örnekliğinde bir araya gelmek
Emperyalizmin İslam dünyasındaki en büyük başarısı işgalleri değil, zihin ve kültürleri esir almasıdır. Yenilgiler ve zaferler gelip geçicidir; ama zihin ve kültürün esareti çok büyük bir sarsıntı olmazsa kalıcı olabiliyor ve büyük zararlar veriyor.
Birçok ölçü ve yargıda geriye dönüş söz konusu oluyor.
İslam öncesi dönemin değerleri gibi…
Aziz Peygamber vahyin mesajı ile geldiğinde cahiliyenin değer ve ölçülerine de savaş açtı. Takva ve salih amel esasına dayalı, zaman ve zemine göre değişmeyen değerler sunuldu insanlığa. Yanlışlar uyarıldı, sürçmeler düzeltildi. Kardeşliğin, fedakârlığın, infakın esas haline geldiği, iyilik ve takvada yarışın olduğu bir dönem yaşandı.
Tüm bunların yanında bir de insanların yanı başında Peygamber olunca o döneme “Asr-ı saadet” dendi.
Asr-ı saadet…
Dünyanın Aziz Peygamberle şereflendiği dönem elbette saadet asrıdır. Cehenneme doğru sürüklenen insanların ellerinden tutulup kurtarıldığı, cennet yollarının gösterildiği ve bunun şevk ve heyecanla yapıldığı müstesna bir dönem…
Bu dönemde iman ve salih ameli anlattı Aziz Peygamber. Ve sorumluluk yükünü ümmetin omuzlarına bıraktı. Ümmet hüsrana uğramamak için birbirine hakkı ve sabrın tavsiye edecekti.
Cihad ve davet beraber yürüdü.
Değer yargıları vahye göre şekillenip Allah Resulünün örnekliğinde somutlaştığında insanlar fevc fevc koştular İslam’a.
Yanlışı reddettiler; ama onun dedikodusuyla zaman geçirmediler.
Allah’tan olan bir mağfiret ve genişliği göklerle yerler kadar olan cennet için yarıştılar.
Sonra nesiller değişti.
Değer yargıları ve ölçüler de değişti zamanla.
Vahyin ölçülerini ve Aziz Peygamberin örnekliğini anlatmak yerine bitimsiz tartışma ve çekişmelere yöneldi insanlar.
Çözülmemiş meselelere izafi bakışlarla bakanlar bir daha bir daha gündeme getirdiler aynı şeyleri ve hiçbir zaman çözmediler.
Bilinçaltında çözüm amacının olmadığı, esas gayenin ya ilzam etmek ya da kendi görüşünü dayatmak olduğu çıktı ortaya.
Cahili gelenekler, cahili yaşam tarzları farklı formatlara sokularak kabul ettirilmeye çalışıldı.
İyilik ve fıtrat kaynaklı “örf” bile cahili geleneklerle beraber anılır oldu. İşte o zaman gerçekten kaybetmeye başladı Müslümanlar.
Algılarda da meydanlarda da kaybettiler.
Ve biz bu kayıp neslin çocuklarıyız.
Elimizde kirli bir gözlükle bakıyoruz Aziz Peygambere ve eksikliklerin olduğu bir tablo görüyoruz. Ardından o eksiklikleri kendi boyalarımızla tamamlamaya kalkışıyoruz.
Öncülerimiz ve kandillerimiz var; ama biz onları bile eğri büğrü değer ve ölçülerimizle yorumlamaya çalıştığımız için faydalanamıyoruz.
Silkinmeye ve zihnimizi batıl değer ve ölçülerden arındırmamız gerekiyor.
Peygamber aleyhissalatu vesselamın örnekliğinde buluşmalı ve işe yeniden başlamalıyız.
Bizi bir araya getirecek, bize ümmeti hatırlatacak, fedakârlık ve kardeşliğin ne olduğunu öğretecek şey Aziz Peygamberin kutlu siretidir.
Allahumme salli ala seyyidina Muhammed we ala âli Muhammed.
Allah’ım, Efendimiz Muhammed’e ve âl-i beyti Muhammed’e rahmet et!
Ümmeti de mevcut yürek parçalayıcı durumdan kurtar ve Peygamberin örnekliğinde bir araya gelmeyi nasip et!
Yazımızı “Kur’an’ın Gölgesinde” konuşan Şehid Seyyid Kutub’un cümleleri ile bitirelim:
“Göğün terazisi takva ehlini her zaman öne çıkarmıştır. İsterse onlar yeryüzünün tüm değerlerinden soyutlanmış olsunlar. Kendilerinin gözünde ve etraftaki insanların gözünde onlar en üstün kimselerdir. Bu terazi yeryüzünden çok yakın bir dönemde kaldırıldı. Cahiliyenin bütün yeryüzünü kuşatan kapsamlı egemenliğinden sonra bu kriter değerini yitirdi. Ve insan batılı devletlerin lideri konumundaki Amerika’da bankada biriken dolarları ile değerlendirilmeye başlandı. Doğu devletlerinin lideri olan Rusya’da egemen materyalist felsefede ise insanın bir makine kadar değeri yoktu. Müslümanların yurduna gelince, burada da İslam’ın söküp atmak için geldiği eski cahiliye egemenliği oluştu. İslam’ın kökünü kazıdığı sloganlar, düşünceler yayılmıştı. Bu ilahi ölçü çiğnenmiş, iman ve takva ile ilgisi olmayan ve basit, yalın cahili değerlere dönülmüştü.
Bugün bütün bir insanlığı bir kere daha cahiliyeden kurtarmak için İslam davasına sarılmaktan başka bir ümit ışığı yoktur. İnsanlık İslam’ın çağrısı ile yeniden doğmalı. Tıpkı birinci doğuşunda olduğu gibi.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.