Emin GÜNEŞ
PKK ve akıl hocaları
“PKK kalıcı ateşkes ilan ederse hayal kırıklığı yaratır” başlıklı yazısında bakın bir casus hanım ne diyor:
“Kürt hareketi ve hükümet PKK'nin silah bırakması konusunda bir anlaşmaya mı varmaya çalışıyor? Öcalan birkaç gün önce, ihtilafa aylar içinde çözüm bulunabileceğini söylediğine göre Newroz'da yeni bir çığır açıcı konuşma yapmaya mı hazırlanıyor? Kalıcı ateşkes mi ilan edecek?
Doğrusu, böyle bir adım atması beni hayal kırıklığına uğratırdı.”
Bu alıntı Frederıke Geerdınk adlı Hollanda asıllı yazara ait. Yazar dediysem aslında yazar görünümlü demek istedim. Bu kadının yazdıklarından Avrupa'nın ve ABD'nin Kürdistan hakkındaki endişeleri açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Batılı dostlarımız(!) ülkemizde silahların susmasından endişeliler. Aynı yazarın 6-7-8 Ekim olaylarına ilişkin bir endişesi olup olmadığını araştırdım, bulmadım. O konuyla ilgili sadece “bu olaylar bahane edilerek, PKK terör örgütü gibi gösterilmek isteniyor” şeklinde bir endişesini dile getirmiş. Kendisini “insan hakları” aktivisti gösteren ve iki yıldır Diyarbakır'da yaşayan bu ajan provokatöre göre 6-7-8 Ekim olaylarında ihlal edilen bir insan hakkı yok!
Şimdi PKK'nın kim adına çalıştığı, kimlere hizmet ettiği daha net anlaşılmıyor mu? Patronları bu kaygıları taşırken, işvereni silah tüccarı olan Kürdistan'ın katilleri, silah bırakabilirler mi? Casus hanım soruyor “Ne değişti ki, silah bırakıyorsunuz?” Neyin değişmesini istediği yazdıklarından anlaşılıyor. “Şimdi Kürtler bağımsızlaştı mı, özerkleşti mi?” diye soruyor, yarın “Diğer parçaları da özerkleştirdiniz mi?” diyecek; diğer gün “Barzani'yi bitirdiniz mi? Dindarları bitirdiniz mi?” diye soracak. Bu ajana göre dökülecek daha milyonlarca Kürdün kanı varken, kan dökmekte bu kadar profesyonelleşmiş, batı tarafından donatılmış, eğitilmiş bir örgüt nasıl silah bırakabilir? Mecburi hizmetleri bitmeden silahı bırakmak nasıl düşünülebilir?
“Sonuçta barış süreci Erdoğan'ın elinde. Ve benim bir barış muhabiri olarak kariyerim de. Lütfen beni savaş muhabiri olmaya mecbur bırakmayın.” Şu tehdide bakar mısınız? Nasıl da Cumhurbaşkanına posta koyuyor. Bir yabancı, misafir gibi kaldığı ülkenin cumhurbaşkanına hangi cesaretle meydan okur. Demek ki Casus Hanım kendini kendi ülkesinde sayıyor. PKK'yi kendisine bağlı silahlı kuvvet kabul ediyor.
“Ordu Kürdistan'ın başkenti Diyarbakır'a girdi. …Bu saatten sonra, 2012'den sonraki ilk PKK saldırısının düzenlenip düzenlenmeyeceğini değil de, ne zaman düzenleneceğini konuşmak lazım. İşte Diyarbakır o zaman tamamen normale dönmüş olacak.” Bu da PKK'nın akıl hocasının “Diyarbakır'da ‘fabrika ayarları'na, yani karanlığa dönüş” başlıklı yazısından. İki yıldır PKK'nın asker ve polise saldırmaması ve askerin de onlara saldırmaması a-normal bir durum imiş. PKK saldırılara başladığı zaman Diyarbakır normale dönecekmiş.
Bu Kürt ve İslam düşmanı ajanın yazıları incelendiğinde HDP/KK yöneticileri ile son derece içli dışlı olduğu görülecektir. HDPKK'nin izlediği politikalar ile bu kâfirin yazıları birebir örtüşüyor. HDPKK'nın Batıyı yönlendirmesi düşünülemeyeceğine göre Batının bu ajanlarını bölgeye “işgal komiseri” olarak görevlendirdiği her türlü şüpheden uzaktır.
Bu ajanın diğer bir özelliği de yerli hainleri utandırmasıdır. Açıkça “işgal komiserliği” resmi yayını gibi çıkan küfre taraf bir gazetenin yazarı, bir yazısında bu ajanın üstün gayretleri karşısından yazarlığından utandığını itiraf etmiştir. Bu ajanın bir destekçisi de aynı cinsiyetten olan “Joost Lagendijk”tir. Bunun hangi gazetede yazdığını ve AB'deki görevini biliyorsunuz.
Bir tarihte ilimizde insan hakları konulu panele katılmış, panelistlere ABD'nin insan hakları karnesini sormuştum. Her yıl muhtelif ulusal ve uluslararası örgütler tarafından düzenlenen “Türkiye'nin insan hakları ihlalleri içerikli raporlarına” mukabil ABD'nin insan hakları ihlallerine dair bir raporu görememiştim. Panelistler açıkça ABD'nin “arka sokaklarının” tam bir facia olduğunu insan hakları karnelerinin çok çok kötü olduğunu söylemelerine rağmen bunun rapor haline getirilip dünya gündemine taşınmasının fiili ve hukuki imkânsızlığından söz ettiler.
Bir Müslüman İnsan hakları aktivistinin, ABD'de zencilerin mutlaka silahlanması gerektiğinden, silahlı zenci bir örgütün zenci haklarının sigortası olduğundan söz etse ne olur. ABD onu Guantanamo'ya hapsetmez mi?
PKK, bütün katliamlarını kâfirlerin namı hesabına ve zalim T.C. devletine karşı yapıyormuş gibi gösterip aslında eşine rastlanmayan Kürt katliamları gerçekleştirmektedir. Saddam gibi kimyasal kullanmaması, elinde kimyasal bulunmaması nedeniyledir. Elinde olsaydı Yasinleri kimyasallarla öldürmekten asla çekinmezdi.
PKK/PJAK/PYD vb. örgütlerin sadece örgüt içi infazlarla öldürdüğü Kürt gençlerinin sayısı tek başına T.C.'nin, İran'ın, Saddam'ın ve Beşşar'ın her birinin öldürdüğü Kürt sayısından çok daha fazladır. Başka bir söyleyişle bu örgütlerin öldürmüş olduğu Türk, Arap ve Farsların sayısı öldürdüğü Kürtlerinkinden çok azdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.