PKK'NIN ''O İŞ İÇİN'' ADAMI KALMADI
Kürt baharı için adamı kalmayınca...
Terör Uzmanı Dr. Nihat Ali Özcan konuştu
Şemdinli’deki olaydan bahar çıkar mı, bundan çok emin değilim. Çünkü PKK’nın Kürt baharı çıkarabilme kapasitesi özellikle KCK operasyonlarıya azaldı. Örgütün istenilen düzeyde manipüle edilecek, bir bahar yaratacak kadar elemanı, siyasi ağı kalmamış gibi gözüküyor. O illegal siyasi ağ etkisiz hale getirildi. Dolayısıyla örgütün buradan bir bahar çıkartma şansı da çok fazla gözükmüyor.
Esad’ın Suriye’nin kuzeyini Kürtler’e bırakmasından sonra, “Arap baharı Kürt baharına dönüştü” diye değerlendirmeler yapılıyor. PKK’nın son Şemdinli eylemini de buna bağlayanlar var. Sizin görüşünüz ne?
Arap baharı hiçbir ülkede dağda, silahlı militanlarla başlamadı. Sonuçta karakter olarak farklı. Şemdinli’de olan 30 yıldır devam eden ve dağlardaki adamlardan beslenen bir hareketin yansıması. Dolayısıyla buradan bahar çıkar mı, bundan çok emin değilim. Çünkü PKK’nın Kürt baharı çıkarabilme kapasitesi özellikle bu KCK operasyonlarıya azaldı. Örgütün istenilen düzeyde manipüle edilecek kadar, bir bahar yaratacak kadar elemanı, siyasi ağı kalmamış gibi gözüküyor. O illegal siyasi ağ etkisiz hale getirildi, bunu yapabilecek kapasitesi yok. Dolayısıyla örgütün buradan bir bahar çıkartma şansı da çok fazla gözükmüyor. Ancak örgütün üyelerinin sadakatini sağlamak için onlara bir şey yapabildiğine dair bir özgüven vermesi lazım. Özgüven vermesi için de onların önüne, askeri anlamda bir hedef koyması gerekir. Onları motive edebilsin diye... O örgütün kendi kültürü içinde, o eylemler her sene, her baharda, bir kişi ya da bir şey adına atfedilir. Örgütün yeni bir strateji, yeni bir taktik geliştirildiği söylenir ve o sene o şekilde eylemlere geçirilir. Burada da böyle bir söylem var ama öyle düşünüldüğü gibi büyük bir kazanım, önemli bir iş yapılmış gibi görmek çok mümkün değil. Önemli olan bu eylemlerle örgütün propaganda yapmasıdır.
- PYD-PKK bağlantısının boyutları nedir? Ya da şöyle sorayım önce, PYD Suriye’de ne zamandan beri var?
Öcalan 1979 yılında Suriye’ye geçtiğinde Suriye İstihbaratı hem kendi ülkesindeki Kürtlerin enerjisini Türkiye’ye yöneltmek hem de PKK’nın pozisyonunu güçlendirmek için, 20 yıl boyunca, 1979’dan 1998’e kadar Suriye vatandaşı olan Kürtler arasında serbestçe faaliyet göstermesine, adam devşirmesine izin verdi. PKK da buradaki Kürtleri bir cephe örgütü mantığıyla, yani orada bulunan her yaş katmanını, her meslek grubunu, aşireti içine alacak biçimde bir organizasyon kurdu... Yani bugünkü PYD Suriye’nin geçmişteki cephe örgütü, bugünkü KCK’sıdır.
Suriye’deki Kürtler arasında yüzde 90 PKK etkindir!
- Tam PKK gibi bir örgütlenme değil yani?
Hayır. PYD, PKK’nın Suriye’deki KCK’sıdır! Yani politik organizasyonudur. Kendini yönetmek üzere oluşturulan devlet benzeri paralel bir yapıdır. Öbür taraftan Suriye Kürtleri arasında Irak’ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetiminin lideri Mesut Barzani’nin de etkin olduğu yerler var, özellikle Irak sınırına yakın yerlerde. Bunun dışında 10-15 tane de tabela partisi var. Bu tabela partilerinin bir kısmı zamanında Suriye İstihbaratı tarafından kurdurulmuştur. Bir kısmı rekabet nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bazısı kişisel, bazısı aşiret kökenlidir.
- İçlerinde Suriye’de en etkin olan hangisi?
Kim en etkin derseniz, yüzde 90 PKK etkindir, yani PYD... Barzani’nin etkinliği bile yüzde 10’u geçmez. Burada esas belirleyici pozisyonda olan PKK’dır. Dolayısıyla da mevcut bütün gelişmeleri bu pencereden okumakta fayda var.
- Yani oradaki oluşumda PKK çok etkili?
Tabii ki çok etkili.
- Peki o zaman “Suriye’deki Kürtleri eğitiyoruz” diyen Barzani’nin açıklaması ne anlama geliyor? Orada politik bir güç elde etmek mi?
Tabii. Şimdi merkezi otorite çökünce Suriye’de, ortaya çıkan bu fırsat alanlarından faydalanmak için PKK ile Barzani arasında da rekabet var. Ama aynı zamanda politik düzeyde de ittifak ilişkisi var. Sonuçta ortaya bir fırsat alanı çıkmışsa bu Kürtlerin lehine değerlendirilmeli diye düşünüyorlar. Dikkat ederseniz Barzani genelde çok lastikli ve diplomatik bir dil kullanır. Dolayısıyla arada politik düzeyde, fakat Türkiye’yi ürkütmeyecek bir ilişki biçimi, bir ittifak var.
- Bu ittifak ne kadar gider?
Gider. Kime karşı olduğunuza göre gider. Eğer bu ittifak Suriye’deki mevcut politik ortamda bir kazanıma yönelikse devam eder. Eğer Türkiye’ye karşıysa bu ittifak, Barzani taktik olarak geri çekilir ama stratejik olarak devam eder. Mesela Barzani taktik olarak Türkiye’yi rahatlatıcı birtakım adımlar atar ama stratejik olarak bu ittifakı bozmaz.
- Ne olur? Siz ne bekliyorsunuz önümüzdeki günlerde bu bölgeyle ilgili? Büyük Kürdistan hayalinin gerçekleşme ihtimali nedir?
Bu durum elbette bir anda gerçekleşmez. Türkiye açısından şimdilik yönetilebilir bir durum. Çok önemli bir şey beklemiyorum.
- Bir değişiklik beklemiyor musunuz?
Uzun vadede tabii ki değişecek. Suriye’de Esad tarihin yanlış yerinde duruyor. Esad sonunda gidecek. Fakat Esad’ın gitmesi Suriye’de işlerin bittiği anlamına gelmiyor. Çünkü Suriye’de işler bir ayaklanmayla başladı, iç savaşa dönüştü. Şimdi iç savaş her geçen gün biraz daha temposunu artırarak sürecek. Büyük ihtimal çok kanlı olacak. Çünkü devlet çöküyor. Yani elektrik, su, ekonomi, sağlık sistemleri, polis, hapishane... İkincisi bu düşmanlıklar gittikçe derinleşecek. Dinsel, mezhepsel, etnik düşmanlıklar... Ondan sonra bu terörizme, gerilla savaşı şehir gerillasına dönüşecek, terörizm gittikçe artacak ve kör bir şiddete dönüşecek. İşin içine kriminal suçlar da girecek. Soygun, hırsızlık, ırza geçme gibi olaylar artacak. Çünkü devlet yok, ne hapishane ne polis var...
Suriye’deki olaylar Hatay’a sıçrayabilir
- Türkiye nasıl etkilenir bundan? Kürtler PKK?
PKK’nın eylem kapasitesinde bir artış olacaktır. Sonuçta Türkiye’ye giriş yapabilmesi için büyük bir alan açıldı. Bu PKK’nın bütün 900 km sınırı kontrol etmesi anlamına gelmiyor elbette. O sınırı PKK perspektifinden okumak gerekiyor. O perspektifden okuyunca adama 10 dakikada geçilebilecek 100 metrelik bir yer lazım. Yani 24 saatin herhangi bir anında 10 dakika 100 metrelik bir yerden geçtiğinde işini görür amacını gerçekleştirir zaten.
- Yani kontrol edilmesi biraz daha güç olacak Suriye sınırının?
Tabii. Öbür tarafta artık bir devlet yok, bir otorite yok. Dolayısıyla diğer tarafta işler daha kolay olacak PKK açısından. Öbür taraftan tabii Hatay’da dikkatli olmak lazım. Özellikle Türk yurttaşların arasında da Arap-Alevi olanlar var. O konuda da bir hassasiyet göstermek gerekiyor. Sonuçta Suriye içindeki kavga oraya da sıçrayabilir. Oradaki Sünni-Alevi kavgası ya da Sünni-Nusayri kavgası Suriye’deki günün sonunda Hatay’a da taşınabilir. Sonuçta psikolojik olarak her iki tarafta da bir aidiyet var. Dolayısıyla o konuda hassas olmak gerekiyor.
Leyla Zana siyasi hayatını bitirdi
- Şemdinli’ye giden BDP milletvekili Esat Canan, “Bırakın çatışma bölgesini, kaymakamlığa bile giremedim. Yeter artık! Her iki taraf için de söylüyorum, barış gelsin artık” diyor...
Örgüt bu eylemleri tabii ki sembolik ve propaganda amaçlı olarak yapıyor. Başbakan da insanlar ölmesin istiyor. Herkes istiyor! Fakat sonuçta PKK da biliyor ki bu eylemlerin sonunda askeri bir zafer çıkmaz. Ama buradan propaganda çıkar. Örgüt de onu yapıyor. BDP’liler de propaganda malzemesi olarak bu alanı kullanacaktır tabii.
- Leyla Zana’nın açıklamasını nereye oturtuyorsunuz peki?
Leyla Zana’nın PKK şemsiyesi altında siyasi hayatı bitti.
- Öyle mi düşünüyorsunuz?
Tabii. Leyla Zana’nın şu anda toplumda bir karşılığı yok ki! Kemal Burkay’ın bir karşılığı var mı?
- En azından biran önce akan kanın durmasını isteyenler, barış isteyenler nezdinde var... Benim nezdimde var mesela... Zira bir süre öncesine kadar “Silah Kürt halkının sigortasıdır” diyen Kürt siyasetinin simgesi olmuş bir ismin, çıkıp da “Bu meseleyi Başbakan Erdoğan çözebilir” demesi herkesi umutlandırdı...
Ama bunun bir karşılığı yok. Silahların gölgesinde siyaset yapıyorsanız burada siyasete egemen olan namludur. Şimdi Leyla Zana bu çıkışı ile PKK’nın kendine çizdiği sınırların dışında hareket ettiği için bundan sonra o çemberin içinde olamayacaktır.
- O çember hangi çember?
PKK’nın ya da BDP’nin çemberi içinde olamayacaktır. Çünkü bu tür örgütler için en büyük tehlike kendi içinde bir tartışmayı başlatacak bir demokratik ortamın sağlanmasıdır. Muhalif bir sesin çıkmasıdır. PKK askeri karakterde, otoriter bir örgüt, farklı fikirlere asla tahammül edemez.
- Peki bu fikirlerin halk üzerindeki etkisi?
Önemli değil ki!
- Şemdinli’de devlet ve PKK arasında kalan, sizin deyiminizle nereye gideceği konusunda kararsız halk bu sözleri hatırladığında ne düşünür?
Sadece düşünür. Hayatın pratiği ona silahların gölgesinde nasıl davranması gerektiğini söylüyor. Kimin namlusu daha uzunsa ondan yana davranması gerektiğini hayat öğretmiştir. Bu işin kuralı zaten bu. Zaten şiddet kullanma kapasitesinin toplumu bir biçimlendirme yeteneği vardır. İşte Suriye’de gördüğümüz gibi. Sonunda insanları bir tarafta olmaya zorluyorsunuz... Yani insanlara bir şey teklif ediyorsunuz... Ne yapıyorsunuz, şiddet kullanarak ya da şiddet tehdidiyle insanların davranışlarını etkiliyorsunuz, politik tutumlarını belirliyorsunuz. Adama diyorsunuz ki bak böyle davranmazsan sonu kötü olur... Bir tarafta böyle davranmak var, bir tarafta hayatından olmak var, hangisini istersin? Hayatından olmamak için bunun gibi davranıyorsun. Burada da siyasetin silahla yapıldığı bir yerde bunun bir önemi yoktur. Eğer bir gün PKK biter, herkes fikirleri ve yetenekleri kadar siyaset yaparsa, o zaman Leyla Zana’nın bir karşılığı olur.
- Erken mi davrandı Leyla Zana?
Hayır erken davrandığı için değil. Yani bu iklim bu fikirlerin, bu davranışların iklimi değil. Bu davranış o yapıya uygun bir davranış değil.
- O zaman tecrübeli bir politikacı olarak Leyla Zana biliyordu bu sözün siyasi hayatını bitireceğini...
Bilmiyorum... Ama politik tecrübesinden ötürü biliyor olabilir.
- Acaba böyle söyleyerek PKK ile bağını tümden kopartmak mı istedi?
Onu bilemem. Ama PKK’ya rağmen, yani elinde silah tutan bir unsur dağda olduğu müddetçe insanlar özgürce iradelerini kullanamaz.
- BDP milletvekillerinin işi de çok zor o zaman?
Kullanamazlar mümkün değil, tuvalete bile gidemezler. Örgüt sonuçta kendine muhalif bir sese asla tahammül edemez. Leyla Zana da muhalif bir ses olarak çıktığı için örgüt disiplinini bozduğu için kendini siyaseten bitirdi.
PKK’nın tüm kahramanları ölüdür
- Peki Öcalan’ın durumu?
Öcalan bu türden çıkışları asla sevmez.
- Hiç sesini duymuyoruz?
Baştan beri konuştuğumuz üzere, PKK’nın bir stratejisi varsa, devletin de bir stratejisi olsa gerek. Belki ondandır. Leyla Zana’da şöyle bir şey var; PKK’nın bütün kahramanları ölüdür. Yani Öcalan dışında yaşayan kahraman olmaz. PKK’nın geleneği odur. Öcalan dışında başka bir meşhur, önemli bir figürün ortaya çıkmasına bu yüzden izin vermez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.