Polis şiddetine maruz kalan aile dehşet anlarını anlattı

Polis şiddetine maruz kalan aile dehşet anlarını anlattı

​İstanbul'da "iftar vaktinde" yol kontrolü yapan polis ekiplerinin saldırısına uğrayan, ardından karakolda işkence gören Yakar ailesinin fertleri, yaşadıklarını anlattı.

İstanbul Güngören'de "iftar vaktinde" motorize "Yunus Ekipleri" tarafından aracı durdurulduktan sonra şiddete uğrayan Efrahim Yakar ile daha sonra olay yerine gelen annesinin de şiddet gördüğü olaya ilişkin mağdurlar yaşadıklarını anlattılar.

Mesai çıkışı işten eve doğru gittiği sırada motorize polisler tarafından yolunun kesildiğini belirten Efraim Yakar, önce araçtan indirildiğini, üzerinin arandığını ve ardından şiddete uğradığını söyledi.

Olayın, evinin önündeki caddede gerçekleştiğini belirten Efraim Yakar "Araç trafiği kitlenmiş durumdaydı. Evim de karşı taraftaydı. Komşularımın hepsi bakıyordu. 'Farkında değilsiniz ama beni rencide ediyorsunuz', diye onları uyardım. Bunun üzerine argo kelimeler de kullanarak, 'Biz görevimizi yapıyoruz. Gerekirse sabaha kadar trafiği durdururuz. Kimse hiçbir şey diyemez.' dediler. Ben de dönüp içerideki memura, 'Çevredeki komşularımızı iyice tedirgin ettiniz. İçerde bomba mı arıyorsunuz! İftara 10 dakika kalmış bırakın da gidelim.' dedim. Sonra içerdeki memur sert bir şekilde üzerime doğru yürüdü. Boğazımdan tutarak yere yatırdı, ellerimi arkamdan kelepçelediler." dedi.

"Aracın içerisinde de darp ettiler"

Niçin böyle bir saldırıya uğradıklarını hâlâ anlamadıklarını söyleyen Yakar, o anları anlatmaya devam etti:

"Yüzüme biber gazı sıktılar ve darp etmeye başladılar. Beni duyan annem ve eşim, çocuklarımla birlikte oraya geldiler. Ben sadece sesleri duyuyor ve atılan yumrukları hissediyordum. Ondan sonra ekip arabasına bindirdiler. Olay yerinden tesadüfen geçen bacanağım, kalabalığı görünce olaya müdahil oldu. Sonra onu da gözaltına aldılar. Benle onu birlikte polis aracına bindirdiler. Aracın içerisinde darp etmeler devam etti. Tam bilmiyorum ama yaklaşık 15 dakika bizi aracın içerisinde darp ettiler."

"Siz teröristsiniz oğlum! Sizin tuttuğunuz oruç bile kabul olmaz!"

Bağcılar Devriye Büro Amirliğine kadar hiç durmadan darp edildiklerini aktaran Yakar, "Yolda ezan okundu. 'Oruçluyuz, Allah rızası için yapmayın', dememize rağmen 'Siz teröristsiniz oğlum! Sizin tuttuğunuz oruç bile kabul olmaz!' diye cevap verdiler ve dayaklarına devam ettiler. Yolda giderken memurun biri uzun copu elinden attı, 'Bana kısa cop verin, bununla vuramıyorum.' dedi. Kısa copu alarak kafamıza kafamıza vurmaya başladılar. 'Biz sizi araçta iyi dövemiyoruz, büro amirliğine gittiğimizde o zaman dayağın nasıl atılacağını görürsünüz!' diye tehditler savurmaya başladılar. Bizim yediğimiz dayakların hiçbiri ağrıma gitmedi, onların anne ve bacılarımıza küfür etmeleri çok ağrıma gitti. Benle bacanağımı ayrı odalara alıp kapıyı üzerime kilitlediler. Orda başladılar işkenceye. 8-10 kişi başımdaydı." ifadelerini kullandı.

Polis o kadar şiddetli vuruyordu ki orta parmağı kırıldı

Oruçlu haliyle çok büyük bir şiddete maruz kaldığını belirten Yakar, olayı gören çocuklarının da psikolojilerinin bozulduğunu ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu işkenceyi bana niçin yaptıklarını hâlâ anlamış değilim. Ben vatan haini değilim. Elimde bir molotof yoktu. Aracımda herhangi bir suç unsuru da yoktu. Çocuklarımın psikolojisi bozuldu. Bu akşam hastaneye gelirken küçük çocuğum arkamdan ağlıyordu 'babamı götürmeyin' diye. Çocuğum 2,5 yaşında onun psikolojisi bozuldu. Oruçluydum da iftarımı dahi açmamıştım. Bir Müslüman bir Müslümana bunu yapamaz. Karşınızda kâfir bile olsa bu muameleyi yapamazsınız.  Oruçlu halimle beni perişan ettiler. İlk etapta bayıldım. Ondan sonraki aşamada ayıltmak için su döktüler. Her vurduklarında ikinci kelimeleri 'terörist' oluyordu. Bir memurun sağ orta parmağı beni vurmaktan kırıldı. Orada ki diğer arkadaşına dedi ki; Benim parmağım kırıldı, bu şerefsizin kolunu kırın!"

"Oruçlu olduğu halde biber gazı sıkmışlardı ve eşimin ağzından köpük geliyordu"

Efraim Yakar'ın eşi Selma Yakar ise tanık olduğu anları şöyle anlattı: "O gün anneme iftara davetliydik. Eşim aradı, 'hazırlanıp aşağıya inin geliyorum' dedi. Kalabalık sesler işittim. Balkona çıktığımda aracı gördüm. 'Allah'ım hayır et' diyerek hızla koştuğumda eşimi göremiyordum. İlerledim, baktım eşimi yere yatırmışlar. Oruçlu olduğu halde biber gazı sıkmışlardı ve eşimin ağzından köpük geliyordu. 'Allah rızası için bırakın abi' dememizle birlikte bize de saldırdılar ve naralar atmaya başladılar. 'Bu aracınız trafikten men edilecek, eşiniz işkenceden kurtulamayacak. Kesinlikle biz onu oradan çıkartmayacağız.' Tüm mahallenin gözünü korkutmak için naralar atmaya başladılar." diye belirtti.

"Vatan haini olsaydık 15 Temmuz'da sabahlara kadar sokaklarda kalmazdık"

Polisin, çoluk çocuk dinlemeden önüne gelen herkesi darp ettiğini, eşinin mahallelinin ve çocuklarının gözü önünde coplarla vurulduğunu belirten Selma Yakar,  "Biz terörist miyiz, vatana ihanet mi yaptık? Bizler çocuklarımızla birlikte 15 Temmuz'da sokaklardaydık. Vatan haini olsaydık sabahlara kadar sokaklarda kalmazdık. Bize küçük kıyameti yaşattılar, Allah da onlara yaşatsın. Hem bu dünyada hem ahirette görelim. Hakkımız kesinlikle helal değildir. Eğer devlet yapılanı görüyorsa hakkımızı onlara bırakmasın. Bizim canımız yandı başka mazlumların canı yanmasın. O üniformaya güvenip insanlara işkence yapıyorlar." dedi.

"Beni sürüklediler, kafamı yere vurdular, saçlarımı çektiler"

Gelen sesler üzerine olay yerine gittiğini ve gördükleri karşısında kendinden geçerek bayıldığını söyleyen anne Gülşen Yakar, "Kendime geldiğimde 'Allah için beni bırakın, oğlumun yanına gideyim' dedim. Beni itiyorlardı, 'Git buradan yaklaşma' diyorlardı. Bana da saldırdılar. Beni sürüklediler, kafamı yere vurdular, saçlarımı çektiler. 'Oğlum gitti!' diyordum. 'Gebersin, ölsün' diyorlardı. Beni döverek araca koydular." diye konuştu.

"Başörtüsü istedim vermediler… Sırtımı yumrukladılar… Lavaboya dahi giderken ellerimi açmadılar"

"Bir bayanın eli hiç kelepçeye koyulur mu?" diye soran anne Yakar, "Emniyete götürdüler. Orada oğlumu direk işkenceye aldılar. Orada başörtüm düşmüştü. Ben de bir örtü istedim. Dediler, 'Başın açıksa bir şey olmaz' bana örtü getirmediler. Gözaltındayken bir kaç yumruk sırtıma vurdular. İteleyerek bahçeye götürdüler. Kelepçe nedeniyle neredeyse ellerim kopacaktı. Ellerimi açın lavaboya gideyim dedim, açmadılar. Lavaboya dahi giderken ellerimi açmadılar." ifadelerini kullandı.

Efraim Yakar'ın teyzesi Yıldız Gezer de polisin, yeğenini darp etmesi üzerine, "Bunun suçu nedir, niçin böyle yapıyorsunuz?" diye sorması üzerine "S…r ol git, konuşmayın." hakaretine maruz kaldığını ifade etti.

Ablası Gülşen Yakar'ın darp edildiği esnada, polisin elinden kurtarmak için çaba sarf ettiğini ancak yüzüne göz yaşartıcı gaz sıkıldığını anlatan Gezer, polisin, "sizler teröristsiniz" şeklinde hakaretlerine devam ettiğini söyledi.

Olayı sonradan gördüğünü, ağabeyinin araç içerisinde dövüldüğünü söyleyen Fırat Yakar ise "Ağabeyimi kurtarmak için eniştemle birlikte aracın yanına gittik. Bizi oradan uzaklaştırdılar. Bir dükkanın içerisine koydular bizi. Dışarda 'siz teröristsiniz' diye bağırıp sebepsiz yere üzerimize daldılar. Enişte mi sonradan çekip dövdüler." diye konuştu.

İLKHA























HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.