Prof. Dr. Ferset Mer’î: Müslümanlar'ın, Hıristiyan Avrupa kadar ihtilafı yok ancak yine de bir araya gelemiyor

Zaho Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ferset Mer’î, Alimler Buluşması'nda yaptığı sunumda, Hıristiyan Avrupa, aralarında çok derin ihtilaf olmasına rağmen Müslümanlara karşı bir duruş sergiliyorlar.

İTTİHAD ULEMA, her yıl İslam coğrafyasından âlim, akademisyen, siyasetçi, STK temsilcileri ve kanaat önderlerinin katılımıyla düzenlediği Alimler Buluşması'nın sekizincisini düzenliyor.

Bu yıl "İslami Uyanışa Rehberlik Etme" temasının öne çıktığı buluşma, İTTİHAD'ın Diyarbakır'daki Genel Merkezi'nde düzenleniyor.

Programa katılan Zaho Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ferset Mer’î, Suat Yaşasın Hoca'nın moderatörlüğünü yaptığı birinci oturumda, “Selahaddin ve Kudüs Müdâfaası” konulu konuşmasını yaptı.

Selahaddin Eyyubi'nin Hittin Muharebesi'ndeki (583 H / 1187 M) zafer haberlerinin ve Kudüs'ü geri almasının Avrupa'da büyük bir şok ve derin bir acı yaşattığını anlatan Mer’î, hatta Papa 3. Urban'ın Kudüs zaferi karşısında öfkesinden ve kininden öldüğünü aktardı.

Kudüs fethini hazmedemeyen Haçlıların, aralarındaki ihtilafı fark edip Kudüs'ü tekrar işgal edebilmek için bazı adımlar attığını anlatan Mer’î, "Papa 8. Gregorius (17 Aralık 1187 M / 25 Ekim 1178 M) göreve geldikten sonra, Batı Avrupa liderlerine Doğu İslam bölgelerindeki Haçlı Krallıklarına yardım etmeleri için bir çağrıda bulundu. Ayrıca, Avrupa içinde yedi yıllık bir ateşkes ilan etmelerini, Oruç tutmayı ve tüm Haçlılara günahların affedileceği bir söz verdi. Keza, yeni Haçlı seferini finanse etmek için gelir ve taşınır mallar üzerinde yüzde 10 oranında vergi koymuş, bunu 'Selahaddin Öşrü' olarak adlandırmıştır. Ayrıca gelecek beş yıl boyunca her cuma oruç tutmayı, cumartesi ve çarşamba günleri et yememeyi emretmiştir." dedi.

İbnü'l-Esir'den konu hakkında alıntı yapan Mer'î, "İbnü'l-Esir'e göre Kudüs'ün fethinden sonra keşişler ve rahipler, ünlü birçok kişi ve şövalyeler, siyah giyinerek 'Kutsal Toprakların' ellerinden çıkmasından dolayı üzüntü gösterdiler. Kudüs'teki patrik bu insanları alarak Frank ülkelerine girdi. Onlarla dolaşıp, halktan yardım ve destek talep ettiler ve Kutsal Toprakların intikamını almaları için halkı teşvik ettiler." diye konuştu.


"Avrupa, ortak paydalarında bir araya gelip Müslümanlara karşı bir duruş sergiliyorlar"

Haçlıların, o dönem tüm ihtilaflarına rağmen Selahaddin Eyyubi'ye karşı birleştiğine dikkat çeken Mer'î, "Ancak o dönemin Müslüman ülkeleri Selahaddin'i tek başına bırakmıştı. Şu anda da Afganistan'da Müslüman kardeşlerimiz yalnız bırakılıyor. Müslümanlar oradaki kardeşlerine yardım etmemektedirler. Ancak İslam düşmanları, kendilerine yönelik bir tehditte hemen bir araya gelip Müslümanlara karşı birlik olmaktadırlar. Avrupa Birliği, Protestan ve Katolik farklılıklarına rağmen Müslümanlarla ilgili meselelerle bir araya gelip ortak tutum sergilemektedirler. Onlar arasında ihtilaf çok derin olmasına rağmen kendi ortak paydalarında bir araya gelip Müslümanlara karşı bir duruş sergiliyorlar. Aynı şekilde Müslümanlar arasında çok derin dini ve itikadi farklılıklar yok. Buna rağmen biz bir araya gelemiyoruz."

"Selahaddin, Kudüs'te Haçlı işgalinden kaynaklanan 88 yıllık hasarı tamir etmek ve yeniden inşa etmek için uğraştı"

Papaların çağrısıyla birlikte Katolik Hristiyanlar, imparatorlar, krallar, kontlar ve düklerin katılımıyla gerçekleşen Üçüncü Haçlı Seferi'nin başarısız olmasının ardından Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs’e döndüğünü ifade eden Mer'î, "Selahaddin, Kudüs'te Haçlı işgalinden kaynaklanan 88 yıllık hasarı tamir etmek ve yeniden inşa etmek için uğraştı. Selahaddin el-Eyyubi'yi Kudüs'ün yeniden yapılandırma ve değiştirme çabalarına iten temel neden, 90 yıl süren işgal dönemi nedeniyle şehrin üzerinde ağırlıklı olarak Hristiyan izlerinin olması ve dokusunun İslam özelliklerini kaybetmiş olmasıydı. Selahaddin el-Eyyubi'nin bu hedefi gerçekleştirmek için üç ana yöntem kullandığı gözlemlenmiştir: İlk olarak, Haçlılar tarafından kutsal mekanlarda yapılan bazı eklemeleri ortadan kaldırmak suretiyle şehri temizlemek; ikinci olarak, kuleler ve surlar inşa ederek şehri yeniden tahkim etmek; üçüncü olarak, bazı Hristiyan Haçlı binalarını İslami amaçlar için kullanılmak üzere dönüştürmekti." diye konuştu.

Mer'î, "Sultan Selahaddin, Kudüs'teki Haçlı kiliselerini okullar, ilim evleri, zaviyeler ve hastanelere dönüştürme emri verdi. Aziz Anna Kilisesi, Tapınak Avlusunun kuzeyinde, Asbat Kapısı yakınında daha önce olduğu gibi okul olarak yeniden restore edildi. Bu okul Selahiya veya Nasiriye adıyla biliniyor ve Şafiî mezhebi öğretimi yapılıyordu. Kıyamet kilisesinin kuzeybatısında yer alan Fransız Patriği Sarayı ise, zaviye olarak değiştirildi. Batı Kudüs'te, Hospitaller Şövalyeleri kendilerine ait bir kompleks, bu kompleksin ortasında da bir kilise inşa etmişlerdi. Sultan Selahaddin, bunun bir hastane 'Maristan' olarak dönüştürülmesine karar verdi ve çeşitli ilaçlar ve tıbbi malzemelerle donattı.

"Selahaddin, 'surların inşasında bizzat çalıştı"

Selahaddin'in, Kudüs'ün surlarının inşasına ve hendek kazılmasına çok önem verdiğini kaydeden Mer'î, "Hatta El-Bağdadi, Selahaddin’in 'surların inşasında bizzat kendisinin de çalıştığını, taşları omuzunda taşıdığını ve zenginlerden fakirlere, güçlülerden zayıflara herkesin ona özenip örnek olduğunu' belirtir. Selahaddin, sabah güneş doğmadan önce işe başlar, öğle vaktine kadar devam eder, sonra evine dönüp yemek yer ve dinlenirdi. Sonra öğleden sonra işe devam eder ve meşalelerin ışığında gece döndükten sonra bile daha fazla çalışmaya devam eder gündüz yapacaklarının planlamasını yapardı. Selahaddin’e bazı yapı ustaları, hendekten çıkan ve sur inşası için kullanılan taşların yumuşak olduğunu söylediler. Selahaddin ise 'güneşin vurması ile sertleşeceğini' söylerdi." diye konuştu. (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.