Prof. Dr. Oğuzlu: "Doğu Akdeniz’in stratejik önemi doğal kaynaklarla sınırlı değil"
Doğu Akdeniz ve Ege’de yaşanan gerginliği değerlendiren Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, Doğu Akdeniz’in stratejik öneminin doğal kaynaklarla sınırlı olmadığını belirtti.
Yunanistan ile Türkiye arasında Doğu Akdeniz’de yaşanan gerginliklere ilişkin İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) önemli açıklamalarda bulunan Antalya Bilim Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, Doğu Akdeniz’in stratejik öneminin doğal kaynaklarla sınırlı olmadığını başka birçok sebebin olduğunu aktardı.
Doğu Akdeniz’in Türkiye için çok önemli olduğunu aktaran Oğuzlu, “Her ne kadar 2015 yılında Doğu Akdeniz’de doğalgaz kaynakları bulunmuş ve ondan sonraki yıllarda Mısır, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ve israilin bu yöndeki çabaları devam etmiş olsa da Doğu Akdeniz’in stratejik önemi doğal kaynaklarıyla sınırlı değil. Özellikle Türkiye için Doğu Akdeniz’in başka sebeplerle de stratejik önemi var. Burada aslında bir hakimiyet mücadelesi var.” dedi.
“Türkiye ve diğer ülkelerin bölgesel politikaları arasında ciddi bir ayrışma var”
Türkiye ve karşısındaki ülkelerin bölgesel politikaları arasında ciddi bir ayrışma olduğunu söyleyen Oğuzlu, “Türkiye’nin karşısında olan ülkelerin Türkiye’ye olan itirazları sadece doğalgaz kaynaklarının paylaşımıyla sınırlı değil. Arap Baharından bu yana Türkiye’nin takip ettiği bölgesel politika ile bu ülkelerin bölgesel politikaları arasında da ciddi bir ayrışma var. Biz mesela Müslüman Kardeşleri ve örgütlü akımları destekliyoruz. Mevcut otoriter ve baskıcı rejimlerin bir an önce gitmesini ve onların yerine seçimle iktidara gelen kesimlerin olmasını istiyoruz. Mevcut düzeni sorunlu buluyoruz. Bu ülkelerin ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri ile tarihi süreç içerisinde geliştirdikleri o stratejik al ver ilişkisini sorunlu buluyoruz ve burada yeni bir düzen kurulsun istiyoruz. Yeni düzen seçime dayansın, meşruiyete dayasın ve halkın iradesini yansıtsın. Bu söylemlerden ürküyorlar. Mısır’da Sisi rejimi bundan ürküyor. Birleşik Arap Emirlikleri ürküyor. Suriye’nin ürktüğü ortadadır. İsrail de bundan pek memnun değil. Çünkü İsrail, bu saydığım ülkelerle uzun yıllara dayalı stratejik bir ilişki geliştirme kültürüne sahip ve bundan dolayı o da bundan rahatsız. Tüm bunlardan hareketle Türkiye ve karşısındaki aktörlerin farklı stratejik öncelikleri olduğu ve bununda kesişme noktasının Akdeniz olduğu ortadadır.” ifadelerini kullandı.
“Fransa da bir şeylerin kavgasını veriyor”
Fransa’nın bölgeye hâkim olma çabaları nedeniyle olaya dahil olmak istediğini belirten Oğuzlu, “Fransa gibi önemli bir Avrupa Birliği ülkesi Türkiye’nin karşısında olan ülkeleri ciddi anlamda hem destekliyor hem de kışkırtıyor. Peki Fransa bunu niye yapıyor? Çünkü o da bir şeyin kavgasını veriyor. Amerika’nın yavaş yavaş bölgeden çekilmesi ile uluslararası düzenin tek kutup olmaktan çıkıp, çok kutuplu bir evreye geçmesiyle o da artık ben de biraz varım diyor. Buralar artık benden sorulur ve buraları Türkiye’ye bırakmama çabası içinde hareket ediyor. Kendisi ile hareket edebilecek ülkeleri arkasına alıp buralara akim olma politikasını hayata geçirmeye çalışıyor. Libya’da iki taraf çatışıyor. Türkiye’nin Kuzey Afrika politikası Fransa’nın Kuzey Afrika politikasına karşı gibi algılanıyor. 15 Temmuz Hain Darbe Girişiminden sonra Türkiye’nin de dış politikasına bakışı çok değişti. Kendini kuşatma altında hisseden ve güvenlik arzularını en merkez noktaya koyan bir ülkeyiz. Çevremizde nereye baksak acaba birileri bir yerde toplanıp bize karşı bir oyun mu çeviriyor. Bizim üzerimizde şu an o psikoloji var. Olaya kuşatılmış psikolojisiyle yaklaşıyoruz. O yüzden biz de rahat değiliz.” diye konuştu.
“Türkiye kendini oyunun dışına itilmiş bir aktör olarak görüyor”
“Türkiye enerji nakil yollarında ana güzergah olmak istiyor.” diyen Oğuzlu, konuşmasının devamında şunları aktardı:
“Biz hep onu istedik. Enerji ihraç eden ve enerji ithal eden ülkeleri buluşturan ana güzergâh olmak istiyoruz. Bu iddiamızda şu anda bir zorluk var. O iddiamız sorgulanıyor. 2019’daki Doğu Akdeniz sorununun oluşmasıyla birlikte Türkiye’yi baypas ederek enerji zengini ülkelerden enerji ihtiyacı olan ülkelere enerji transferi için farklı alternatifler oluşturulmaya çalışıyor. Türkiye bu anlamda da kendini oyunun dışına itilmiş bir aktör olarak görüyor ve haklı olarak diyor ki bu denize bu kadar uzun kıyısı olan büyük bir ülkeyim dolayısıyla o zenginliklerden ben de hakkaniyet çerçevesinde istifade etmek istiyorum.”
“Kritik tarih 24-25 Eylül”
Yapılacak Avrupa Birliği Zirvesi’nin önemli olduğunu aktaran Oğuzlu, “Kritik tarih 24-25 Eylül. Bu iki günde Avrupa Birliği zirvesi var. Bu zirve de AB üyeleri bir araya gelecek. Yunanistan’ın ve Fransa’nın istediği şekilde mi davranacaklar yani Türkiye üzerine yaptırım veya ambargo kararı alacaklar mı yoksa almayacaklar mı? Şu anda bizi bir bilek güreşi bekliyor. AB içerisinde de Türkiye’nin yanında görünmek isteyen baya bir aktör var. 24-25 Eylül’e kadar iyi niyet göstergesi olarak yapılan bazı adımlar var. Bunlardan bir tanesi de bence Oruç Reis’in geri çekilmesidir. Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bir makalesinde diplomatik çözüm kapısının asla kapalı olmadığını, Türkiye’nin buna yatırım yaptığını ve bu sorunu bu şekilde çözmek istediğini ama bazı noktalarda da açıkçası geri adım atmanın mümkün olmadığını ifade ediyor. Mesela Türkiye’ye çok yakın Yunanistan’a çok uzak adaların kendi başına bir ekonomik bölge olması kabul edilemeyeceği ve akla mantığa ters olduğu bilinmelidir.” dedi.
“Almanya ve Fransa arasında da bir bilek güreşi var”
Almanya ve Fransa arasında anlaşmazlıklar olduğunu söyleyen Oğuzlu, “Almanya ve Fransa arasında da bir bilek güreşi var. Almanya’nın vizyonu farklı Fransa’nın vizyonu farklı. Yapılması gerektiğini düşündüğüm şey Türkiye Avrupa Birliği ülkeleri arasında kendisine yakın durabilecek ülkelere çok üst düzey ziyaretler yaparak bir lobicilik faaliyetini gerçekleştirmek zorundadır. Üst düzey Türk-İspanyol, Türk-İtalyan, Türk-Portekiz… görüşmeleri bence önemlidir. Kıbrıs’ta askeri üstleri olan bir ülke olarak İngiltere’nin sesi hiç çıkmıyor. İngiltere’yi yanımıza çekmeliyiz. Fransa istediği gibi at koşturamıyor. Hepimiz heyecanla bekliyoruz. İnşallah AB zirvesinden güzel olmayan bir karar gelmez. Oradan çıkacak karar önemlidir. AB’den çıkacak olan kararda bütün üyelik müzakerelerini dondurdum ve üzerine çok ciddi ekonomik yaptırımlar koydum tarzı aşırı cezalandırıcı bir karar ortaya çıkarsa bizim AB ile ilişkileri tamamen atma durumumuz olabilir. Bu ülkeler aynı zamanda NATO’nun müttefikleri NATO Genel Sekteri kendince mütevazi adımlar atıyor ama herkes arabulucu olarak AB’yi görüyor. AB arabulucu da olamaz çünkü taraflı yani bir tarafın yanında. NATO olabilir çünkü ikisi de NATO üyesi. NATO’nun da çalışması Amerika Birleşik Devletleri’nin NATO Genel Sekreterine vereceği talimatlara bağlıdır. Amerika onu da yapmıyor. Herkes biraz Türkiye’nin canını yakalım modunda. Biraz onları sinirlendirelim bakalım ne olacak şeklinde bir yaklaşım var.” ifadelerine yer verdi.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.