Rahman ve Rahim
Kulu ve habibi Muhammed (sav)’i alemlere rahmet olsun diye gönderen Yüce Rahman’ın şanı ne yücedir.
Kulu ve habibi Muhammed (sav)’i alemlere rahmet olsun diye gönderen Yüce Rahman’ın şanı ne yücedir.
Kadim kelamı Kur’an-ı Hakim’i nihayetsiz şekilde kaynayıp duran bir rahmet pınarı yapan Rahim, her türlü noksanlıktan münezzehtir.
Ne güzeldir, O’nu Rahman ve Rahim isimleriyle anıp merhametini uman kullar olmak…
Zat-ı zül Celal Allah Tebarek ve Teala’yı “Er-Rahim” ismiyle anar dururuz. Sonsuz rahmet sahibi olan Zat’ın merhamete nihayetsiz muhtaç kulları olsa gerek. Merhamet muhtaçları olan biz aciz kullar bundandır belki de Er-Rahim ismini bütün Esma’dan daha fazla zikreder; Ya Rahim! Ya Rahim! Terennümlerini yadımızın nakaratları yaparız.
“Er-Rahim” olan Allahu Teala ile “El-Aciz” olan insan arasındaki münasebeti tefekkür edince, aklıma hep ana rahmi gelir. Er-Rahim’in rahmetinin, merhametin en muhtacı rahimdeki varlığa tecelli edişi; dem oluyor beni cezbeye düşürüyor, dem oluyor hayretin derinliklerine dalıp gidiyorum. O ana rahmi ki ışıksız, oksijensiz, atmosfersiz, susuz, ağaçsız, dostsuz, kimsesiz ve her türlü “sız, sız”lar arasında; güçsüz, takatsiz, şuursuz, gözsüz, elsiz, kulaksız vesaire her türlü “sız”larla müptela bir körpecik varlık herhalde sesi soluğu olsaydı feryadını en uzak yıldızlara işittirecek kadar bağıracak ve; “Ey rahmet hazinelerinin sahibi Rahim! Yetiş!” diyecekti. Ve belki de diyor ve hatta söylüyor da, ama bizim başımızın iki yanında bulunan kulaklarımız duymuyor. Çünkü bu sesin frekansları ruhun ve tefekkürün kulakları tarafından işitilebilir ancak.
Her yerden ve her varlıktan bu nida yükselip gidiyor Arş-ı Alaya ve oradan rahmet sağanağı yağıyor rahmet mültecilerinin üzerine. Ey gaflet uykusundaki nefis! Sesleri işitip sözün güzelini ve doğrusunu anlayasın diye başına kulaklar takan Rahim kim? Güzeli çirkinden ayırıp güzel düşünesin diye bir çift göz bahşeden Rahman kim? Dünyayı sana sağlam ve sarsılmaz bir gemi yapıp fezanın karanlıklı dalgaları arasında selametle gezdiren, senin bu hayatta hayalinin ulaşabildiği her türlü ihtiyacını eline tutuşturur gibi yakınlaştıran kim? Bunun gibi daha binler, milyonlar soru sual edebilirsin kendine. Gel ki cevap bulmada sana eşlik edeyim.
Şefkat ve merhametin kaynağı Yüce Rabbin, bizleri yokluk ve hiçlik vahşetinde çıkarıp nurlu sürurlu varlık aleminde şuurlu bir hayat verdiğini nasıl da idrak etmezsin? Varlık dağılır, parçalanır, yok olurdu. Sonsuz sayıdaki yıldız ve gezegenler O’nun rahmetiyle evrende selametle yüzüp asılı durmakta… Rahmet olmasaydı, o yıldız ve gezegenlerin dökülüp parçalanacağını aklın kabullenmezse bile vidanın inkar edemiyor. Apaçık aşikar rahmeti görmüyor, işitemiyorsan bile annenin sıcacık kucağında doyumsuz şefkati hisset bari. Bu şefkat, Rahman’ın merhamet pınarının bir damlasıdır ki bütün yeni doğan bebekleri ve hayvanların yavrucuklarını koruyor, besliyor, ısıtıyor ve büyütüyor. Acaba ben ve sen Rabb-i Rahim’in üzerimizdeki nimetlerini hesap etmeye kalkışırsak sayabilir miyiz? Nasıl da pişmanlıkla boyun bükülüyor… Çünkü Rabb-i Ekrem cevap veriyor:
“O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetini sayacak olsanız, sayamazsınız. Şüphesiz ki insan çok zalimdir, çok nankördür.” (İbrahim: 32)
“Eğer Allah’ın nimetini birer birer saymaya kalksanız, bunları sayamazsınız şüphesiz. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Nalh: 18)
Mealen birbirine çok yakın hatta hemen hemen aynı olan bu iki ayetten birincisinin (İbrahim Suresi) sonunda “İnsan çok zalimdir, çok nankördür”, ikincisinin (Nahl Suresi) sonunda, “Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir” denmesi, her harfi hikmetlerle dolu Kelamullah’ta herhalde binler hikmete işaret eder. Evet insan zalimdir, Allah “Gafur (çok bağışlayan); insan keffar’dır (çok nankör); Allah Rahim.
Ben ve senin Rabb-ı Rahim’i tanıyıp ona iltica etmesi gerekiyor. Yoksa, bunca zulmümüzü kim bağışlayacak? Nankörlüğümüzü, rahmetin beyaz perdeleri dışında ne örtebilir ki?... Annene-babana rahmet, az daha gayret…
Evet, bizleri yaratıp yaşatan ve sayıp bitiremeyeceğimiz nimetlere gark eden Cenabı Allah’ın ismi çoğunlukla Rahman ve Rahim ile beraber anılıyor, adeta Allah’ı her andığımızda onun Rahman ve Rahim olduğunu hatırlamamız isteniyor. Bismillahirrahmanirrahim özelde ilk surenin başında olması ve genelde tüm hayırlı işlerin ve oluşların başında olmasıyla bütün kainatı Allah, Rahman, Rahim isimleriyle donatıyor ve de sesli sessiz sedalarla şenlendiriyor. Rahman isminin cilveleri kainatın topyekün yaratılışından tutun ta en küçük zerrenin yaratılışına; kainatın işleyiş ve harekatından ta en küçük hayvanın ve zerrenin harekatına her şeyde apaçık görülebilir, hissedebilir ve zevk edilebilir.
Öyle de Rahim ismi, insana daha çok bakar ve onunla daha fazla alakadardır. Zira insan kendisinde var olan şefkat, acıma, merhamet duygularının varlığıyla Rabbinin Rahimiyetini açıkça müşahede edebilir ve hissedebilir. Annelerde yavrularına olan mükemmel şefkat duygusu yaratıldığı için bu duygu yardımıyla Rabb-ı Kerim’lerini tanırlar. Öyle de insanların gayet üstün duygularla yaratılıp içlerindeki şefkat, merhamet ve birbirlerine ve kainata olan sevgi, iştiyak ve alakaları Rahim olan Allah azze ve cellenin rahmet deryasının damlalarıdır. Damla ise denizin işareti ve ispatıdır.
Rahman tüm varlığı kuşatmıştır. Her zerresini rahmetle inşa etmiştir. Arş, semavat, yeryüzü, gezegen, yıldız, canlı, cansız, su, toprak, hava ve hatta ateş ve de ‘varlık’ ismiyle isimlenmiş her bir şey merhamet cümbüşleriyle donatılmış, rahmet kucağında ısıtılmış, ışıtılmıştır. Tüm varlığın hiçlik, kahır, yokluk dehşetinden ve karanlığından çıkarılıp var olmanın allı pullu, neşeli, neşveli, müzeyyen, nurlu, parlak, revnekdar iklimiyle buluşturulması Rabb’in rahmaniyetinin apaçık perdesiz göstergesi değil de nedir? Hiçlik ve yokluk ne kadar karanlık, soğuk ve dehşetli geliyorsa insan hissiyatına, varlık ve yaşam da bir o kadardan çok daha fazla ruhu okşuyor, aydınlık veriyor, şefkatin ve merhametin doyumsuz zevkine gark ediyor. Bunun içindir ki Rahman’ın tecelligâhı olan varlık aleminin esrarlı perdesini bir parça inkişaf edip aralamış olan Arif; sürekli cezbe içinde, coşku selleri arasında, ruhu şenlik ve bayramlarda, çocuklar kadar şen, melekler kadar mutmain, asude atmosferinin hülyaları arasına daldıkça dalmıştır. Bu nedenle en fazla zevke, şevke, vecde erdiği an olan Rahman’a secde makamından başını kaldırıp ayrılmayı azaba ve hatta küfre girmeyle eşdeğer görür, Arif-i bir-Rahman…
Rahim’in rahimiyeti, arştan arza doğru insana uzanan rahmet zinciridir. Risale-i Nur’dan böyle anlıyoruz. Esmaullah genelde bütün varlıkla alakadardır. Her bir isim tüm kainata tecellisini vermiş, her bir parçaya da hususi müteveccih olup ziyasını vermiştir. Ama bazı isimler, bazı cüzlerle daha fazla irtibatlı olmuş hatta o cüz o ismin hususi tecelligâhı olmuştur denilebilir. Er-Rahim’in hususi tecelligâhı herhalde insandır ve herhalde imana ermiş mümindir. Er-Rahim Tebarek ve Teala’dan rahmet, merhamet, şefkat oluk oluk akıyor insanın üzerine. Onu nasıl uluhiyet ve ubudiyetinin nazargâhına has bir varlık olsun diye yaratmışsa öyle de mertebesini tüm yaratılmışların mertebesinin üzerine çıkarmış, kendine yaklaştırmış sonsuz merhametiyle gark edip taltif etmiştir. Hadis-i şerifte “Allah, Adem’i Rahman’ın sureti üzerine yaratmış” buyurulmuştur. Bu hadisin hakiki manalarına uzanmaya takat getiremiyorsak da Arif’lerin anlattıklarından anlıyoruz ki insanın kainata, varlığa, eşyaya ve de birbirlerine merhametkârane, şefkatperverane ünsiyeti, muhabbeti ve alakadarlığı bu hadisin manası dahilindedir.
Bu mecrada söz uzayıp gitmektedir aslında. Biz sözü bu meydanın bazanlarına havale ediyor küçük küçük tadımlık dersler ve hisselerle hissedâr olmak istiyoruz.
Merhamete muhtaç kişi biliyor ki rahmeti sonsuz biri var. Hatalar, nisyanlar, isyanlar içinde debelenen biz aciz kullar anlarız ki bir bağışlayıcı ve karşılıksız merhamet hibe eden zengin bir Rahim var. Bilmiyorum acaba pervasızca işlediğimiz günahlar Rahim’e olan aşırı güvenimizden midir? Eğer böyle ise bu, şeytani bir desisedir. Amma ve lakin Rabb-i Rahim’den yana ümit var olma, ona müteveccih olup boyun eğerek dergahına iltica etme, boynu bükük bir eda ile bizleri rahmet iklimine dahil etmesini pervasızca dilemek; bizim hakkımızdır, hakkımızdan da öte görevimizdir.
Kardeşlerim! Gelin Bismillahirrahmanirrahim ipine sımsıkı sarılalım. Kendimizi yazıklar ülkesinin vahşet vahalarından kurtaralım. Issız, ışıksız, dostsuz, merhametsiz, dermansız gaflet çöllerinde avare gezindiğimiz yetmedi mi? Rahman ve Rahim Rabb-ı Kerimimiz varken ve bir damla rahmeti bizi ebediyen zengin, varlıklı, nurlu sürurlu kılmaya yetiyorken; merhametsiz, şefkatsiz, sermayesiz, adaletsiz putlardan ve putlaştırılan her bir şeyden yüz çevirip Rabb-ı Rahmanı Rahim’in rahmet ülkesinin, merhamet şehrinin, şefkat ve muhabbet gülistanlarına, bostanlarına doğru yürüyüşe geçmemizin vakti sizce gelmedi mi?
Allah rahmetini üzerinizden eksik etmesin.
İnzar Dergisi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.