Ramazan Ayı ve Orucun Ahkâmı
Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyin, için sonra geceye kadar orucu tamamlayın
1) Niyet:
Farz olan oruçlarda şafak sökmeden niyet etmek farzdır. Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, “Fecirden önce oruca niyetlenmiyenin orucu yoktur” buyurmaktadır. Yine “Oruca geceden niyetlenmeyen kimsenin orucu yoktur” buyurmaktadır.
Niyetin yeri kalptir. Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi Vesellem ve Ashab’ından niyetlerini dil ile söyledikleri asla nakledilmemiştir.
2) Orucun vakti:
“... Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyin, için sonra geceye kadar orucu tamamlayın...” (Bakara, 2/187).
Fecir iki türlüdür;
Fecr-i Kâzib: Bu fecirde sabah namazının vakti girmiş olmaz. Oruç tutacak olan bir kimsenin bu vakitte yemek yemesi haram değildir. Bu fecrin alâmeti; ufukta dimdik duran, kurt kuyruğu şeklindeki uzun bir aydınlıktır.
Fecr-i Sâdık: Sabah namazı vakti girmiş olur. Bundan sonra yemek yenmez. Fecr-i sâdık, ufuk boyunca dağların ve tepelerin üzerindeki yaygın bir beyazlıktır.
İftar vakti ise; doğu tarafından karanlığın başladığı, batı tarafından da gündüz sona erip güneşin yuvarlaklığını yitirdiği vakittir. Zira; Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, “Gece buradan yayılmaya başlar, gündüz buradan sona erer ve güneş de batarsa oruçlu iftarı açar” buyurmuştur. Bu, güneşin tümüyle batması demektir, aydınlığı kalsa bile hüküm aynıdır.
3) Sahur:
Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, “Bizimle ehli Kitabın orucu arasındaki fark Sahur yemeğidir” ve “Bereket üç şeydedir. Cemâat, tirid ve sahur” buyurmuştur.
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in bereket olarak nitelendirdiği sahuru terketmek sünnete aykırıdır. Çünkü sahur yemeği sünnete uymaktır. İnsanlar için oruçta elbette güçlük vardır. Ancak sahur, hadiste buyrulduğu gibi bereketlidir. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem; “Haydi bereketli gıdaya” sözüyle buna işaret etmiştir.
Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, “Sahur bereket yemeğidir, biriniz bir şey bulamayıp bir yudum su içse bile onu terketmeyiniz. Çünkü Allah ve Melekleri sahur yemeği yiyenlere duâ ve mağfiret eder” ve “Mü’minin sahur yemeğinin en bereketlisi ve makbul olanı hurmadır” buyurmuştur. Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem’in sünneti, sahuru fecre kadar uzatmaktı.
4) Oruçlu Neleri Terkedecek?:
“Kavl-i zûr” denilen, fitne ve fesad yayan yalan söz terkedilecektir. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, “Kavli zûr’u terketmeyen Allah azze ve celle’nin, onun yeme ve içmesini terketmesine ihtiyacı yoktur” buyurur.
Hayırsız ve fâhiş söz de terkedilecektir. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, “Oruç, yememek ve içmemek değildir. Ancak oruç, hayırsız ve fâhiş sözden oruç tutmaktır. Biri sana sövdüğü veya cahilce davrandığı zaman ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum’ de” buyurmuştur.
5) Oruçluya Mubah Olanlar:
1) Cünüp olarak sabahlama konusunda Âişe validemiz Radıyallahu anhâ şöye diyor, “Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem cünüp olduğu halde fecir sökerdi. Sonra gusleder ve orucunu tutardı”
2) Misvak Kullanmak: Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, “Eğer ümmetime zorluk vereceğinden korkmasaydım onlara, her abdest alışlarında misvak kullanmalarını emrederdim” buyurmaktadır.
Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem misvak kullanmada oruçlu olanla olmayan arasında bir fark görmemiştir. Bunda, oruçlu olsun veya olmasın genel olarak herkesin abdest alırken misvak kullanabileceğine ve öğle namazından önce veya sonra kullanmasında da herhangi bir fark olmadığına dair işaret vardır.
3) Mazmaza ve istinşâk’ı oruçluların sıkça ve mübâlağalı bir şekilde yapmaları sakındırılmıştır. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, “... istinşak’ı oruçlu olmadığın sürece sertçe yap” buyurmuştur.
4) Kucaklaşmak ve öpmek: A’işe validemiz Radıyallahu anhâ şöyle der, “Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, oruçlu iken hanımlarını kucaklar ve öperdi. Fakat O, içinizde şehvetine en çok sahip olanınız idi”. Ancak bu yaşlılar için değilse de gençler için mekruhtur. Çünkü, Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem’e bunun sebebi sorulduğunda, “Yaşlı kimse nefsine hakim olur” buyurmuştur.
5) Kan tahlili yaptırmak: Herhangi bir gıda içermedikçe, ilaç niyetiyle iğne vurulmak câizdir, orucu bozmaz. Çünkü bunlar mideye gitmez. Ancak kuvvet iğneleri ve serum orucu bozar, zarûret dışında câiz değildir.
6) Kan aldırmak (Hacamat) orucu bozmaz. İbni Abbas Radıyallahu anhümâ, “Nebî Sallallahu Aleyhi Vesellem, oruçlu olduğu halde kan aldırdı (hacamat yaptı)” demiştir. Aynı şekilde diş çektirmek de orucu bozmaz.
7) Yemeklerin tadına bakmak, yemek gırtlağa gitmemek şartıyla câizdir. Diş macunu için de hüküm aynıdır.
İbni Abbâs Radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, şöyle buyurmaktadır, “Oruçlunun sirkenin tadına bakmasında, gırtlağa gitmemesi şartıyla sakınca yoktur”
8) Sürme, damla ve göze damlatılan diğer şeyler de, orucu bozmaz. Bunların tadı boğazda hissedilse bile oruç bozulmaz. İmam Buhârî Sahihi’nde şöyle der, “Enes, Hasan ve İbrahim, oruçlu iken sürme çekilmesinde bir beis görmediler”.
6) İftar:
İftara acele etmek: İftara acele etmek Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem’in sünnetlerindendir. Bunda yahudi ve hıristiyan milleti’ne muhalefet vardır. Çünkü Onlar iftarlarını yıldızlar parlayıncaya kadar geciktirirlerdi. Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, “İnsanlar, iftar için acele ettikleri sürece hayır içerisindedirler” buyurmaktadır.
Yine Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurur,
“Ümmetim, iftarlarında yıldızların çıkmasını beklemedikçe benim sünnetim üzeredirler”
Akşam Namazından Önce İftar Etmek: Enes Radıyallahu anh şöyle der, “Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, namaz kılmadan önce yaş hurmayla iftar ederdi. Bu olmazsa kuru hurma ile iftar eder, o da olmazsa birkaç yudumluk suyla iftar ederdi”
İftar duâsı: İftar esnasında duâ etmek Sünnettir. Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem: “Oruç’lunun iftar ânındaki duası icâbet edilen bir duadır” buyurur. Sallallahu Aleyhi Vesellem, iftardan önce, “Allahım! Senin rızan için oruç tuttum, senin rızkın ile orucumu açıyorum” İftardan sonra da şöyle dua ederdi, “Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, ecir de hak oldu inşâallah”
7) Orucu Bozan Şeyler:
1) Kasıtla yemek ve içmek: Faydalı veya faydasız, yemek ve içmek orucu bozar. Unutarak, hatayla veya zor kullanılarak yemek ve içmek orucu bozmaz. Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, “Kim unutarak yer ve içerse orucunu tamamlasın, şüphesiz ki Allah onu yedirmiş ve içirmiştir” buyurur.
2) Mübâşeret: Oruçla mükellef bir kimsenin cinsel mübâşerette bulunması orucunu bozar. Böyle bir kimsenin orucunu kaza etmesi ve ağır bir keffâret ödemesi gerekir. Bu keffaret te, bir köle azad etmektir. Bu yapılamazsa iki hicrî ay üst üste oruç tutulur. Bu da yapılamazsa altmış fakire yemek yedirilmelidir. Keffaretin bu tertibi sünnet ile sabittir ki, biri yapılamazsa sonrakine geçmek gerekir!.
3) İsteyerek kusmak: Bir kişi isteği olmadan kusarsa orucu bozulmaz. Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmaktadır, ”Kim elinde olmadan kusarsa orucu bozulmaz. Kim kusmaya kendini zorlayarak kusarsa orucunu kaza etsin”
4) Beslenme için vurulan iğneler: Bu iğneler bazı besin maddeleri, vitaminler ve kan verilmesi için yapılırlar. Bu durumda oruçlunun orucu bozulur. Çünkü yapılan iğnelerle kişi gıdalanmış olur. Bu da orucu bozar.
5) Hayız ve nifas: Gündüz, oruçlu iken, bilinen normal adet kanın çıkması ile kadının orucu bozulur.
6) Meni çıkması: Uyanıkken, kucaklama, öpme ve benzeri bir etki sonucu meni çıkarsa oruç bozulur. Ancak ihtilam olma nedeniyle meni çıkarsa oruç bozulmaz. Bu irade dışıdır.
7) Kan almak: Herhangi bir sebeple dışarıdan vücuduna kan alan insanın orucu bozulur.
8) Kaza:
Kaza orucu kalmış bulunan bir kimsenin en kısa zamanda oruçlarını kaza etmesi gerekir. Kaza orucunu peşpeşe tutmak bir zorunluluk değildir.
Alimler, ölen bir insanın kılmadığı namazlarını bir başka kişinin kaza etmesini meşru görmemişlerdir. Hayatta iken oruç tutmaktan aciz olan bir kimsenin yerine başkası oruç tutamaz.
Oruç tutamayan bir kişi her gün bir fakire yemek yedirmelidir. Ancak bir kimse ölür de üzerinde nezrettiği (adak) bir oruç bulunursa, onun yerine velisi tutar.
Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, “Kim ölür de üzerinde bir oruç bulunursa, yerine velisi tutar” buyurmuştur.
9) Terâvih Namazı:
Terâvih namazı Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem’in Ramazanda cemaatle kılmak suretiyle bize bıraktığı önemli bir sünnetidir. Ancak farz olmasından korktuğu için, ümmeti güç yetiremez diye sürekli cemaatle kılmayı terketmiştir.
Terâvih, vitir dışında sekiz rekattır. A’işe validemiz Radıyallahu anhâ şöyle der, “Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem ne Ramazan ayında, ne de diğer zamanlarda gece namazını onbir rekattan fazla kılmadı”
Sahih rivâyetlerin gösterdiğine göre, Ömer b. Hattab Radıyallahu anh, bu sünneti ihya etmek üzere insanları davet ettiğinde onları sünnetteki hali üzere onbir rekat kılınması için topladı. (İmam Mâlik Muvattâ 1/119).
Teravihin vitirle birlikte onbir rekat olması dışında bir takım görüşler var ise de, mevcut delilleri tetkikimiz neticesi görüşümüz bu doğrultudadır. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
Terâvih namazını vitirle birlikte yirmiüç rekat kılanlar, ta’dil-i erkâna riâyet etmeyip namazı hızla kılmaktadırlar.
Böylece, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in sünnetinde olmayan bir bidât işlemektedirler.
İnsanlar, bu konuda Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem’in sünnetini araştırmalı ve başkaları terketmiş olsa bile onlar sünnete uymalıdırlar. Çünkü hayır ve mutluluk yalnız bunda; bidatlardan kaçınıp sünneti uygulamadadır.
Günümüzde çoğu müslümanların kıraat, rükû ve secdelerini acele yaparak kıldıkları namaz eksik bir namazdır. Bu, kimi zaman onların namazını bozar ve namazın tüm heybetini alır, götürür. Allah’tan korkmalı ve pişmanlığın fayda etmeyeceği gün gelmezden evvel kendimize, özellikle ibadetlerimiz hususunda çeki düzen vermeliyiz.
10) Fıtır Zekâtı (Fitre Sadakası):
Sadaka-i Fıtır, İbni Ömer Radıyallahu anh’tan rivayet edilen; “Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, Ramazanda sadaka-i fıtrı insanlara farz kıldı” hadisine göre farzdır.
Sadaka-i Fıtr küçük, büyük, kadın, erkek, hür ve köle her müslümana farzdır. Miktarı bir sa’dır. Bu da o belde halkının en çok kullandığı gıda türünden olmalıdır. Mükellefiyet şartı ise, bir günlük yiyeceğinden fazla bir yiyeceğe sahip olmaktır. Fazilet, fakirlere daha çok yararlı olanı vermektedir. Bunun zamanı, bayram namazından öncedir. Bayram gününden bir iki gün önce vermek de mümkündür. Bayram gününden sonraya bırakılması caiz değildir.
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz;
Ramazan ayı Allah’ın kullarına inâm ettiği gerçekten büyük bir nimettir. Bu bereket, rahmet ve Kur’ân ayını gafletle geçirmek; günahlardan dolayı samimi bir kalp ile Allah’a yönelmemek ve dahası haramlarla iştiğal etmek kabul edilesi bir durum değildir. Selim bir kalp ile Allah’ın huzuruna çıkanın mutlu olacağı gün gelmezden, bir an evvel nedâmetle Allah’a yönelmeli; bu ayın bereketiyle kalplerimizi Allah sevgisi ve O’na itâatle nurlandırmalıyız. Buna yardımcı olması açısından ağızların tadını kaçıran ölümü, bu nebevî tavsiyeyi her zaman hatırlamalıyız..
“İman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen gerçek için kalblerinin huşûyla yumuşaması zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir” (Hadîd, 57/16).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.