Sait ŞAHİN
Ramazan Ayı’nda Kur’an
Gelişi ile manevi iklimini ruhlara hissettiren Ramazan Ayı’na girdik. Bu maneviyat dolu ayın hepimize hayırlı olmasını diliyorum.
Ramazan Ayı çoğu insanın gözünde oruç ayı olarak bilinir. Aslında bu ay, öncelikli olarak Kur’an ayıdır. Kur’an-ı Kerim bu ayda indirilmiş, Kur’an-ı Kerim’in indirildiği gece olan Kadir Gecesi de bu ayın içinde saklı bir gecedir.
Zamanlar ve mekanlar, içinde yaşayanlar ve yaşananlar üzerinden değer kazanır.
Mekke, içinde bulunan Kâbe, Hz. İbrahim ve İsmail’den, en önemlisi de Peygamber Efendimizin (sav) doğduğu şehir olmasından dolayı kutsaldır. Medine, Resulullah’a (sav) ve ashaba ev sahipliği yaptığı için kutsaldır. Kudüs, peygamberler şehri olmasından, kutsallığını ve değerini alır.
Bu anlamda Ramazan Ayı da kutsallığını, içinde indirildiği Kur’an’dan almaktadır. Ramazan Ayı’ndan bahseden ayette de buna vurgu yapılmaktadır:
“Ramazan Ayı insanlara hidayet olarak Kur’an’ın indirildiği aydır… Sizden kim bu aya ulaşırsa oruç tutsun…” (Bakara: 185)
Ramazan Ayı, Kur’an ile değer kazanmıştır. Kur’an, bu aya değdiği için bu ay, kutsallık ve kıymet kazanmıştır. Çünkü Kur’an, Alemlerin Rabbi olan Allah’ın kelamıdır.
Zaman ve mekan Kur’an ile kutsallık ve değer kazanırken, insan da Kur’an ile değer kazanır. Kaldı ki Kur’an, yukarıda aktardığım ayette geçtiği gibi maksud-u bizzat olarak insan için indirilmiştir. İnsan Kur’an’ı okuduğu ve onunla amel edip, hayatına/hayata şekil verdiği oranda değer kazanır.
Kur’an, dokunduğu zamana ve mekana değer kazandırdığı gibi dokunduğu hayata da değer kazandırır. Kur’an’dan uzaklaşan, Kur’an’ın dokunmadığı hayat değersizdir. Bugün Müslümanlar ve ümmet olarak değersizliğimizin temelinde bu hakikat var.
Kur’an Resullah’ın (sav) kalbinde kayıtlı olduğu ve Resulllah (sav) her anını Kur’an ile yaşadığı halde, her yıl Ramazan’da Cebrail’e (as) her gece bir cüz arz etmek suretiyle Kur’an’ı baştan sona okurdu. Vefat etmeden önceki Ramazan’da Kur’an’ı iki defa Cebrail’e (as) okudu.
Bugün Kur’an-ı Kerim’i okumaya ve yaşamaya o kadar ihtiyacımız var ki…
Maddenin boğduğu maneviyatımız; dünyanın bunalttığı ruhlarımız; gafletin katılaştırdığı kalplerimiz; cehaletin kararttığı akıllarımız; günahların kirlettiği bedenlerimiz, evlerimiz, dünyamız Kur’an’ın aydınlatan, rahatlatan, genişleten, doğrultan, düzelten, dirilten lafzına ve manasına o kadar muhtaç ki…
Kur’an imandır, nurdur, şifadır, hidayettir, rahmettir.
Kur’an hayattır. Kur’an’ın olduğu kalp ve okunduğu ev diridir. Kur’an’ın olmadığı kalp ve okunmadığı ev ölüdür.
“Kalbinde Kur’an’dan bir şey bulunmayan kimse, harap olmuş ev gibidir.” (Hadis-i Şerif)
Kur’an ruhumuza hayat, bedenlerimize sıhhat kazandırıyor. Ailelerimizin ve toplumlarımızın huzuru Kur’an’da. Kur’an’da ibretler ve haberler vardır. Kur’an, insanın neci olduğunu, nereden geldiğini, nereye gittiğini haber veriyor.
Kur’an yol gösteriyor. Bilmediğimiz yerlerde bizi selametle adrese ulaştıran ilahi bir navigasyondur o. Karanlık yollarda ve keskin virajlarda yol gösteren, yol levhalarıdır. Yol üzerinde nerede mola vereceğimizi, nereden yakıt alacağımızı, nereden çıkacağımızı, nereye gireceğimizi, hız sınırlarımızı bize bir bir gösteriyor. Ona uyan, menzile doğru yol alır. Ona uymayan, yollarda şaşkın şaşkın dolanır, yakıtsız kalır, motoru yakar, virajlarda savrulur, cezalar yer.
Kur’an ayı Ramazan’da bol bol Kur’an okumak, onu anlamak, hayatımıza taşımak ve onunla imana, nura, huzura, şifaya, hidayete, kurtuluş ve rahmete kavuşmak duası ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.