Sezgin ÖZBAY
Ramazan ayıyla kendini bilmek
Bizi bir Ramazan ayına daha ulaştıran Rabbimize hamd, O’nun pak Rasulüne salât ve selam olsun.
Ramazan ayı, güç, kuvvet ve kudret ayıdır. Yine Ramazan ayı, muhabbet şefkat ve merhamet ayıdır. İnsanın kendi nefsindeki ve çevresindekileri idrak etme ayıdır. Esasen ‘kişi kendini bilmezse bu nice okumaktır’ ama işte çoğu zaman insan kendini bilmemektedir. Rabbimizin insan için ‘çok cahil ve çok zalim’ demesi belki de bu sebeptendir; kendini bilmemesinden…
Ramazan ayı gelince yapabileceklerimizin farkına varırız. Şeytanların zincire vurulduğu bu mübarek ayda nefsimizi susturur, Rabbimizin verdiği gücü görüp işe koyuluruz. Ramazan ayı gelmeden önce tutup tutmamak konusunda kırk kere düşündüğümüz orucu Ramazan ayında aralıksız otuz gün tutarız da, bu güzelliğe kendimizi kaptırıp bayramın geldiğine dahi sevinemeyiz.
Ramazan ayıyla idrak ettiğimiz şeyler yoksulların durumundan ziyade kendi durumumuz olmalıdır. Ramazan ayı bir nevi terapi ayıdır. Normalde zor gelen birçok şey bu mübarek ayda kolay gelir insana. Dünyanın baş belası obezitenin ve doyumsuzluğun, Müslümanların baş belası olan cehaletin, insanlığın baş belası olan kötü alışkanlıkların çözümsüz ve sonsuz olmadığını anlatır Ramazan ayı. Yemeden içmeden kesilinir, Kur’an’a sarılınır ve kötü alışkanlıklara dahası bağımlılıklara ara verilir. Oruçluyken, içimizdeki melek sesi der ki: “Şimdi yapabiliyorsan, bundan sonra da yapabilirsin.”
Yedikçe yiyesi gelir insanın, yemedikçe yemeyesi… Kur’an okudukça okuyası gelir insanın, okumadıkça okumayası… Raflarda tozlanır da Kur’an, Ramazan ayında ellerden düşmez. Kimisi bir hatim yapabilirken kimisi iki, hatta üç kez hatmeder Yüce Kitabımızı…
Günahlar, işlendikçe tatlanır, kurtulunamaz bir hal alır. Ancak işlemedikçe, tövbe ettikçe, günahtan tiksinti gelir insana. Sigarayı bırakan bir insanın sigara kokusuna tahammül edememesi, bu duruma en basit ama en bariz örnektir.
Taviz, taviz doğurur; takva da takva… Açıldıkça açılmaya doyamayanlar karşısında, örtündükçe örtünmeye doyamayanlar buna delildir. Namazı hızlı kıldıkça hızlanır insan. Ramazan ayı, namazı düzeltmemiz, namazla düzelmemiz gereken bir ayken, jet imamlar sayesinde namazı hızlı kılmanın öğrenildiği bir ay olur bazen. Yarım satırlık ayeti ikiye bölenler mi dersiniz, lamelif durağında rükûa gidenler mi, hızlı kıldırma sevdasıyla tecvid kurallarını hiçe sayanlar mı?...
Verdikçe veresi gelir insanın, avucunu sıktıkça da sıkası… Sıkılan avuç, dahası o avucun içindekiler yakar insanın elini, yüreğini… Ancak verdikçe rahata kavuşur kalp ve beden. Yiyecek kuru ekmeğe bile muhtaçlar varken tutmak niye? Fıtır sadakasını son dakikaya bırakmak, ‘Belki bir şey olur da vermem.’ dercesine son günü beklemek niye?
Efendimiz (asv) Ramazan ayında, esen rüzgârdan daha cömert olurlarmış. Rüzgâr gibi olmak dururken rüzgârdan medet ummak niye? Ramazan ayıyla doğrulan, düzelen, namazlarını düzelten ve nefsini terbiye edenlerden olmak duasıyla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.