Menderes YILDIRIM
Ramazan bu yıl Gazzeli
Ramazan ayı, üç ayların sonuncusu ve şahıdır. Bu ayların birincisi olan Recep’te, Regaip ve “mü’minin namazıyla çıkabileceği” Mirac kandilini idrak ettik. Şaban, Beraat kandilinin idrak edildiği ay oldu. Son ay olan Ramazan-ı Şerif’te de tüm ümmet, Kur’an-ı Hâkim’in indirildiği Kadir gecesini, Yahudi’nin sillesi altında Gazze’deki kurbanların dramını çaresizce seyrederek idrak etmeye çalıştı. ‘Kurban Bayramında’ adayacağımız kurbanlara odaklanan ümmet; “Garip DİN’in kurbanlarını” pek duyamadı. Yine de mübarek olsun!
Kur’an’nın haramları, hayatımızda helal olmaktadır. “Gösteriş” gün geçtikçe yaşamımızın vazgeçilmezi olmaktadır. “Gururumuz,” kâfire karşı ‘hoşgörü,’ kardeşimize karşı ‘ceza’ olmuş. “Allah ‘israf’ edenleri sevmez” ayetine rağmen tüketim, gözümüzü karartmış. “Ahd u peymana” rağmen yapılanmalar ‘paralel’, ‘yalan ve iftiralarda’ pişkinlik, yüzler kızarmaz olmuş. Ümmet; ölü toprağı serpilmişçesine enerjisini yitirmiş, “üretemeyen tembel” kimliğiyle, “bencilliğe” bürünmüş. Bencillik, “bireyselliğe,” o da bizi, “asabiyete” yani “faşizme” kadar götürmüştür. “Ümmet bilincine” götüren “uhuvvet” (kardeşlik), “İhanetin” pençesinde canavara dönüşmüştür. Yani “yaram(ız) içerden!” İşte, Müslüman ülkelerdeki “iç veya dış düşmana” karşı görülen bozgunun sebebi.
Dış düşmana karşı eli kalkamayan mücahitlerin(?!), kendi kardeşine karşı nasıl cellat kesildiklerinin şahidiyiz. Batı’ya karşı kendini ispat ve izaha çalışan kimi Müslümanlar; anlamsız bir kardeş savaşıyla, “kelime-i şahadet” getiren birilerini -çok rahatlıkla- “tekbir” getirerek katledebiliyor, kestiği kellesiyle de oynayabiliyor, “türbe ve camileri” şevkle havaya uçurabiliyor. Ve daha neler.
Allah aşkına, böylesi bir zihniyetten devlet adamı çıkar mı? Dünyanın küçüldüğü şu bilgi çağında devlet yönetmek; yakıp yıkmak, asıp kesmek dışında bir şeydir. Nebi(as), “Vururken dahi en güzel şekilde vurun” der. Savaşta esir alma ve esir hukuku denen bir şey varken adamın esir alma kültürü bile yok!
Bu zihniyetin Hakk’ı aradığından eminim ancak; aradığı Hakk, “Ali(ra)’nin belini büker; Kur’an’ı mızraklara takan saltanatçı Ümeyyeoğullarını, Yezid(a.l.)’i hatta Yahudi’yi Ortadoğu’nun hâkimi yapar. “Dinim gibi garip” yüreğim, seyrettiği vahşet görüntülerinin dehşetindedir, mazur görüle!
Bu din, hiçbir zaman bu kadar kontrolsüz, bu ümmet hiçbir zaman bu denli sahipsiz, mü’min yürekler hiçbir devirde bu kadar “kör, sağır ve dilsiz” olmamıştı. Aynı İlah ve kitaba bağlı ümmetin her azası kendi derdine düşmüş, ancak kendi ağıtını yakmaktadır. Akif’in deyimiyle; “Bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?/ mahşerde mi yoksa biçarelerin felahı?”
Niyazım; “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak edecek misin Allah’ım?” Ama “arşa yükselen masum Âh’ların arş-ı Alâ’ya; akan mazlum KANLARI’nın da zafere aktığından” eminim.” Yükselen feryatlar, ham ümmetin pişirildiği ilahî potanın kaynama sesleridir. Rahman, imtihanımızı kolaylaştırsın! Gazze, Hakk aşkında gururla yanarken asıl acınır halde olan, gururunu okşamayı dahi beceremeyen, onu rencide eden bir buçuk milyarlık ümmetin halidir.
Ümmetin “IRK ve MEZHEP” putunu kırabilecek kabiliyette olan FİLİSTİN davası zafere erdiğinde, ZALİMLER’in vay haline!
Ramazan, bu yıl Gazzeliydi. İslam âleminin dünyanın dört bir yanında idrak ettiği tüm Ramazanlar da oralı oldu. Bu yıl, Gazzeli Ramazan’ın yüreğinde ve alnında; tüm İslamî coğrafyaların kimliğini/kişiliğini okuduk. Moro, kendini bulmaya çalışırken; Burma(Rohingya), Doğu Türkistan, Keşmir, Mali, Orta Afrika’daki kardeşlerimiz duyulamayan dramlarının sine-zen AĞITLARINI yakadurdular. Bosna’nın mezarlarından yükselen sessiz zaferi duyduk. Aslanların Firavun faresinin sisinde boğulduğu Mısır’ın şafağındaki derin sessizliği izledik. ABD ve israil’in dizayn etmeye çalıştıkları, Hüseyn ile Yezid’in karıştırıldığı Suriye ve Irak’ın dağlanmış yüreğini izlerken, ümmetin çaresizliğini gördük. Bombalanan Gazze semalarında Cennet’e doğru yükselen gonca gülleri görürken -Rabb’im affetsin- kıskançlığımız tutmak üzereydi. O an; kimlerin Cennet’te nasıl tahtlara kurulup ne makamlar kazandıklarını görmek zor değildi. Affı seversin Rabbim!
“Garip gelen DİN’in, GARİP’leriyle arzı titrettiği mübarek ay vesilesi ile “evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluş olan” bu ayda SELAM OLSUN! Dünya ve ahiret kurtuluşu için, mazlumlar için, hasseten Filistin için, tövbe ile dua edenlere. Yüreğinin hücrelerini cami ve Kur’an kültürü ile dolduranlara; kimsesizlerin kimsesi olurken alnından terler akanlara; yarınlarımız için ZİNDANLARI’nı, medreseye çevirenlere selam olsun! Gazze direnişi ve oradaki destan kahramanlarına selam! Hüznünü, kullara değil Rabb’ine anlatırken dahi aktarmaya utanan yüreklere selam olsun! Dareyn’in saadeti temennilerimle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.