Mehmet ŞENLİK
Ramazanı nasıl karşılamalıyız?
Elhamdulillah Rabbimiz bizi bir Ramazanı şerife daha kavuşturdu. Önümüze bir fırsat olarak konulan ve bir nimet sofrası gibi serilen Ramazan bereketinden bol bol faydalanmamız için halis bir niyetle ve gönül hoşluğu ile onu karşılamamız gerekir. Tıpkı peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin dua etmesi gibi: "Allahım! Bizi Ramazna kavuştur!" der gibi iştiyakla onu bekleyelim.
Nitekim Ramazan gelince kimi insanları bir tedirginlik, kimilerini de bir coşku ve bir heyecan kaplıyor. Kimi insanlar, çok zahmetli ve meşakkatli bir işin gelip çattığı gibi Ramazan gelince, "ha valla ramazan da geldi yakaladı bu sıcak mevsimde ne yapacağız, nasıl oruç tutacağız?" deyip şekva etmeye başlarlar. Kimi insanlar da "Rabbimize hamdolsun ki, bizi bir ramazana daha kavuşturdu" deyip gelişini dört gözle bekler gibi Ramazanı bir arınma mevsimi bilmekte, ondan yeterince istifade etmek için ciddi hazırlıklara başlarlar.
Kimi iş sahipleri, ramazan gelmeden ağır işlerini bitirmeye devreden çıkarmaya gayret ederken, kimi aileler de mutfaklarını güçlendirmeye ve Ramazan sofralarını zenginleştirmeye, çeşitlendirmeye bakarlar. Bütün bunlar, insanların kendi şahısları ve nefisleri için taşıdığı endişelerdir. Amma kimileri de var ki, Ramazandan mükemmel bir şekilde istifade etmek için önceden bir takım hazırlıklar içine girer ve programlar yaparlar. Fakir fukaranın da yüzünün gülmesi ve sofralarında bir şeyler bulması için yoğun bir çaba içine girer ve mücadelesini verirler.
İşte on bir ayın sultanı Ramazanı Şerif gelmeden veya gelir gelmez herkesi böyle bir heyecan ve helecan sarıyor. Hâsılı Ramazan algısı kişilere göre değiştiği gibi, neticesi ve getirisi de değişiyor. Kişiler niyetlerine ve amellerine göre ondan istifade eder ve mükâfatlarını alırlar.
Ancak sizler mutlaka ama mutlaka Ramazanı bir ganimet bilip ondan en güzel şekilde istifade edenlerden olunuz. Orucu sadece ağzımıza ve şehevi arzularımıza değil, aynı zamanda sair uzuvlarımıza da tutturmaya çalışalım. Böyle manevi hâsılatınızı daha da artırmaya gayret edelim. Allah'ın bir ihsan olarak bizlere verdiği nimetlerinden yararlanırken başkalarını da unutmayalım, açları ve yoksulları ihmal etmeyelim:
"Allah'ın sana verdiği nimetler içinde ahiretini ara. Dünyadan da nasibini unutma; Allah'ın sana ihsan ettiği gibi sen de başkalarına ihsanda bulun." (Kasas: 77)
Şu halde, Ramazanı Şerifte diğer zamanlardan daha ziyade abit olalım, zahit olalım ve cömert olalım. Gönlümüzü rahat ve geniş tutalım. Müminlere karşı affedici, hoş görülü ve müsamahakâr olalım. Fakir fukaraya karşı, yoksullara ve zayıflara karşı merhametli ve şefkatli olalım. Her iftar ezanı okunmadan önce sofraya yaklaştığımızda yoksulların sofrasında neler hazır olabileceğini düşünelim. Sakın ha onları unutmayalım, ihmal etmeyelim. Ramazan boyu toplayacağımız şeyler, fitre ve zekât değil, hayır ve hasenat olsun.
Ramazan boyu kadir gecesini aramaya çalışalım bunun için bütün ramazanı ihya etmemiz önemlidir. Zira Ramazan'ın kıymeti, içinde Kadir Gecesini barındırdığı için, Kadir Gecesi de içinde Kur'an'ı Hâkim nazil olduğundandır. Yani Ramazan da kadir gecesi de değer ve itibarını yüce Kur'an'dan almaktadırlar. Hepsinin özü ve aynası Kur'an'dır:
"Ramazan ayı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren ve hakkı batıldan ayıran en açık delilleri ihtiva eden Kur'an bu ayda indirilmiştir." (Bakara: 185)
Tek anlamıyla Ramazan ayı, Kur'an ayıdır. Müminler, Ramazan boyunca bol bol Kur'an okumalı, karşılıklı mukabele okumalı, bilenler bilmeyenlere dersini vermeli, bilmeyenler de dersini alarak anlamaya çalışmalıdır. Hiç değilse gidip camilerde mukabele okuyanları dinlemelidir. Kur'an'ı bilen kişi Ramazan'da en az bir kere onu hatmetmelidir. Bu, Kur'an'ın tilavetiyle alakalı ödevimizdir.
Bir de manasıyla ilgili bir ödevimiz olsun. Bu da Kur'an'ı tertil ile okumak, ağlayarak veya ağlarcasına okumak, manasını bilenlerin onu anlayarak ve üzerinde derin derin tefekkür ederek okumaları gerekir. Zira Kur'an müminlerin hayat kitabıdır. Onların kalbini nurlandıran, yolunu aydınlatan ve istikametlerini doğrultan bir düstur, bir hayat iksiridir. Hayatına Kur'an'ı hâkim kılmayan bir fert, bir aile veya bir toplum, dünyada da ahirete de hüsran ve buhran içindedir. İçinde Kur'an'dan bir şey bulunmayan bir kalp virane olmuş, yıkık dökük ev gibidir. Yanında Kur'an'dan bir şey bulunmayan insanda hayır yoktur:
"Sen ya Kur'an'ı öğrenen ya da öğreten ol! Sakın ha üçüncüsü olma!" (Müslim)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.